Chapter 7

350 30 18
                                    

 What Are You Doing?

 Günümüz

   Alarmımın beynimi felç eden sesini duyduğumda zorlukla gözlerimi araladım. Kirpiklerimi birkaç kez kırpıştırarak gözlerimin güneşe alışması için çabaladım. Bu sabah ne de zor uyanmıştım böyle! Çok mu erkendi acaba? Ayaklarımı yatağın kenarından sarkıtıp yere sağlam bastığımdan emin olduktan sonra doğruldum. Bugün sanırım cuma günüydü, yani demek oluyordu ki bara gitmem gerekiyordu. Haftanın belli günlerinde gidiyordum zaten. Ama gitmeyecektim. Sabah okula gittikten sonra eve gelip evi tamamen temizlemeyi planlamıştım. Ne yapıp edip o bara bu gece gitmeyecektim. Kendime acilen bir meşgale bulmayı da kafamın bir köşesine not ederken mutfağa doğru yürüdüm. Dolapta bulduğum her şeyi masaya çıkardıktan sonra hızlıca atıştırmaya başladım. Karnımı güzelce doyurduktan sonra üstümü değiştirmek için koşarak merdivenlere tırmandım, duvarımdaki saati gördüğümde ister istemez daha hızlı hareket etmeye başladım. Dersin başlamasına az bir süre kalmıştı. Eğer eski Kimberly olmak istiyorsam, derslere vaktinde girmeli, konulara odaklanmalı ve kimseye sataşmamalıydım. Bunun için ilk adım olarak deri ceketimi bir kenara bırakıp daha farklı bir şey giymeyi tercih etmiştim. Mavi gömleğimi, gri bluzümü ve ona uyumlu beyaz  pantolonumu giydikten sonra saçlarımı her zamanki gibi yandan ayırdım. Bir tek gözlerimi belli etmesi açısından rimel sürdükten sonra sırt çantamı da omzuma asıp evden ayrıldım.

    Dışarı çıktığım anda etraftaki toprak kokusu burnuma hücum etmişti, yağmuru seviyordum. Şemsiye alma gereği duymadan hızlıca okula doğru yürümeye başladım. Dün yolda Zayn'le karşılaşmıştım ve bugün ondan bir mesaj bile almadığımı hatırladım. Saçma sapan düşünceler içerisindeyken nihayet okula geldiğimi fark edebilmiştim. Çantamı tek omzumdan düşürerek yanıma doğru çevirdim, içerisinden ders programımı buldum. Dersim İnsan Biyolojisi'ydi. Adımlarımı sıklaştırarak sınıfa girdim. Daha kimse gelmemişti, sınıf bomboştu. Buna bir anlam veremeyerek her zaman yaptığımın tersini yaptım ve önlerden bir sıraya oturmayı tercih ettim. 

     Yaklaşık 10 dakika bekledim fakat ne gelen vardı ne de giden... Çantamı öne doğru aldım, ders programını tekrar çıkardım. 

    "Tanrı Aşkına!" seslice söylendiğimde saatime neden daha önce bakmadığım için kendime kızdım. Dersin başlamasına daha 1 saat vardı, çünkü erken gelmiştim. HARİKA! Alarmımın ayarı bozulmuş olmalıydı!

    Yapacak bir şey bulamadığım için en iyi çözümü, kendimi kütüphaneye atmakta buldum. Eskiden burda o kadar çok vakit geçirirdim ki.. Fakat Meredith yüzünden hayatım alt üst olmuştu. Tabii onun da bir suçu yoktu ama neyse işte. Tozlu kitap rafları arasında ilerlerken, kütüphanenin bir bakıma ihtiyacı olduğunu düşündüm. Sanırım kendime bulduğum meşgale buydu. Bunu, okuldan ayrılmadan önce kütüphane görevlisiyle görüşmeyi de aklıma not ettim. Romanların bulunduğu bölmeden bir kitap alıp masalardan birine gelişigüzel yayıldım. Nasıl olsa sabahın bu saatinde kimse buraya gelmezdi. Bir saat kitap okuyup derse öyle girme kararı aldığım için, içim huzur doluydu çünkü eski beni özlüyordum.

"Burası boş mu?" Başımı kaldırıp sesin geldiği yöne baktığımda, dili dişleri arasından gözüken, sırıtmış bir Malik gördüm. Kaşlarımı şaşırdığımı belirtircesine kaldırarak yanıtladım.

"Dolu gibi mi görünüyor?" Söylediğim üzerine karşımdaki sandalyelerden birisini çekip masaya kuruldu. Gülüşü yüzünden silinmemiş, öylece duruyordu. Bu, benim de ona karşı gülümsemem gerektiğini sürekli hatırlatıyordu. 

 "Ee, ne yapıyorsun burda bakalım Kimmy?" Aklımdaki düşüncelerden uzaklaşıp son söylediği üzerine odaklandım.

"Merak ediyordum da... Şu Kimmy nerden geldi aklına? Yani bana daha önce kimse takma isim bulmamıştı. Bu ilk." Elini saçlarının arasından geçirdi, konuşmadan önce diliyle kurumuş dudaklarını ıslatıp cevap verdi.

Deep BreathWhere stories live. Discover now