Chapter 10

279 33 8
                                    

The Black Bag

"Konuşmamız gerek, içeri girebilir miyim?" Zayn'in bana yaptığını ona yapmamak için kapıyı daha çok araladım. İçeri geçmesine izin verdiğimi anlayınca minnettar bir şekilde gülümseyip salona ilerledi.

Salon? Koltuk? Çanta? Kokain?

TANRIM! OLAMAZ!!!

Elimden geldiğince hızlı adımlarla salona Zayn'den önce varmaya çalıştım. Kokainin bulunduğu çanta ve bu çantanın da üzerinde bulunduğu koltuk arkasında kalacak şekilde salona giriş yapmıştı. Bu durum karşısında şükran duygumu dile getirmeden çantayı kaptığım gibi mutfağa fırladım. Bu hızlı hareketimden dolayı Zayn ilerlemekten vazgeçip ani bir hareketle bana dönmüştü.

"Hey, o da neydi?" İşte şimdi hapı yutmuştum. Koşarak geri döndüğüm sırada salonda yüzü bana dönük bir şekilde ve ayakta suratıma anlamamış bir ifadeyle bakıyordu.

"Imm.. şey, bir çanta, içinde özel eşyalarım vardı." Kekelemediğim için bir kez daha dua ederek vereceği cevabı bekledim.

"Özel eşyaları koymak için oldukça esrarengiz bir çantaymış. Her neyse." Konuyu uzatmadığına sevindiğim için gülümsememi yüzüme yerleştirdim ve biraz önce çantanın bulunmuş olduğu koltuğa kendimi bıraktım. O da beni taklit ederek tam karşıma oturdu.

"Ne için gelmiştin? Eğer yine bağırıp kovacaksan üzgünüm burası benim evim, sanırım senin gitmen gerekecek." Söylediklerime pişman olsam bile içimdeki siniri ve üzüntüyü başka türlü yansıtmam mümkün değildi.

"Kimmy- pardon Kimberly, gerçekten çok özür dilerim, biliyorum yaptığım tamamen aptallıktı. Sadece bir an paniklemiştim ve ağzımdan çıkanları kontrol edemedim." Bu sözler karşısında sadece başımı sallamakla yetindim ama susmak pek de bana göre bir davranış değildi.

"Pekala, saçma sapan bir resim yüzünden beni evden kovman kesinlikle gereksizdi. Üstüne üstlük resmin ne olduğunu bile görememişken." Yüzündeki tedirgin ifade yerini rahat bir gülümsemeye bıraktığında aklım kurnazca çalışmaya başladı.

"Çok rahatlamışa benziyorsun, yoksa sevgilinle uygunsuz bir haldeyken çekilen bir resim miydi?" Üzerinde bir tarih yazıyordu elbette fakat kendimi zorlasam da bunu hatırlayamamıştım.

"Aslında öyle de denebilir." Kıkırdaması yüzüne yansıdığında sinirlerimin bozulduğunu hissettim.

"Komik olan nedir Bay Çok Bilmiş?" Daha çok güldükten sonra bakışlarını gözlerime sabitledi.

"Bu takma adı sevdim, ama daha güzel isimler takanlar da olmuştu, ayrıca komik olan ise o resim çekildiğinde çok küçük olmuş olmam. Tarihi gördüğünü varsayıyorum." 

Başımı sağa doğru yatırıp düşünmeye çalıştım, neydiii sanırım 2000'lerdeydi. Ah kahretsin!

"Ah sanırım 2000'lerdeydi değil mi? Kusura bakma. Hey! Ya da bak, umursamıyorum." Dil çıkarıp kucağımda birleştirdiğim ellerimle oynamaya başladım.

"Tıpkı küçük bir çocuğa benziyorsun Kimmy... Masum ve bir o kadar da şirin." Gülümseyerek başımı önüme eğdim fakat sonra kaşlarımı çatarak tekrar başımı kaldırdım. Suratıma soran ifadelerle bakan Zayn'e gülmemek için yanağımın içini dişledim.

"Ne yani sadece masum muyum, ordan bakınca çocuk gibi mi duruyorum Tanrı aşkına? Eve hakaret etmek için geldiysen hiç boşuna uğraşma zaten sabah yapacağını yapmıştın." Aslında şaka yapıyordum fakat yaptıklarını anlaması için biraz çekmesi gerekiyordu tabii. Hemen savunmaya geçerek konuştu.

"Hayır, yanlış anladın! Kesinlikle öyle demek istemedim, ayrıca hakaret de etmedim! Sadece masum değilsin, ç-çok güzelsin evet kesinlikle öylesin. Sana baktığım zaman kendimi unutuyorum, sabah için kaç kez özür dilemem gerekirse dilemeye hazırım sadece söylemen yeter." Ben "Sana baktığım zaman kendimi unutuyorum." sözüne o kadar odaklanmıştım ki devamını duymadım bile. Ama devam etmek istiyordum, onu bu halde kıvranırken görmek cidden çok eğlenceliydi.

"Özür dilemeni istemiyorum çünkü artık seninle görüşeceğimi sanmıyorum. Artık izin verirsen uyuyacağım, yarın önemli işlerim var." İri iri açılmış ela gözlerini üzerimden bir saniye olsun çekmeden ayağa kalkarak yanıma ulaştı, koltuğun koluna oturarak beni kendine bakmaya zorladı. 

"Lütfen bana bunu yapma, seninle görüşmeyi bırakmak istemiyorum. Bu kadar çabuk olmaz! Ben, her anımda sen ol istiyorum. Lütfen bana bir şans daha ver lütfen, lütf-" 

Bu şapşallığına daha fazla dayanamayarak ellerimi boynuna doladım. Olayın şokundan olacak ki kısa bir süre kollarını etrafıma sarmadı, fakat sonra büyük ama bir o kadar da yumuşak ellerini belimde hissettim. Kıkırdadıktan sonra konuştum.

"Beni evden kovmanın bir bedeli mutlaka olacaktı ve bu bedeli izlemek gerçekten eğlenceliydi."

"Nasıl yani bütün bunlar bana ders vermek için miydi? Yani benimle görüşmeye devam mı edeceksin?" Başımı salladım, kıkırdamamı engelleyemeden cevapladım.

"Hayır sana sarıldım ama birazdan seni evden kovacağım. Bu ne biçim bir soruydu Zayn, bazen çok saf olabiliyorsun. Tabi eğer görüşmemi istemiyorsan..-" 

"Hayır hayır tabii ki istiyorum. Bana saf dediğin gerçeğini göz önüne alırsak daha önce bu lafı kimse bana söylememişti. Biliyorsun bad boy meseleleri." Kahkaha atarak elimi boynundan çektim. O da ayağa kalkarak tişörtünü düzeltti.

"Ben gideyim o zaman..." Her şey çok ani olmuştu. Kapıya doğru yürürken peşinden adımladım. 

"Pekala, istediğin zaman gelebilirsin, kovmamdan çekinme." Göz kırptığımda başını önüne eğdi. Utandığını saklıyor oluşu onu daha da şirin yapıyordu.

"Bunu hiçbir zaman unutmayacaksın değil mi?" Dudaklarımı ısırıp başımı olumsuz anlamda salladığımda yamuk gülümsemesi ve beraberinde dişlerinin arasından gözüken dili yüzüne yerleşti.

"O zaman ben de unutman için elimden gelen her şeyi yapacağım. Mesela yarın bir akşam yemeğine ne dersin?" 

"Çok isterim, olabi-" Aklıma yarınki iş geldiği anda içimden lanetler savurdum.

"Çok isterim ve olabilirdi de fakat yarın şehir dışına çıkmam gerekiyor. Kusura bakma, başka bir gün için söz veriyorum ama." Başını salladıktan sonra kapının önünde saçma saçma durmamıza anlam verememiş olacak ki kapıyı açıp dışarı çıktı. 

"Şehir dışına neden çıkıyorsun? Ve nereye?" Yalan söylemeye alışmış olan ben yine yalanlarla dolu upuzun bir cümle hazırlamıştım.

"Şehir dışına büyükannemi görmek için çıkıyorum, evini pek bilmesem de sora sora bulacağımı düşünüyorum. Ve büyükannem Bradford'da yaşıyor." Gözlerinden bir parıltının geçtiğine yemin edebilirdim.

"Benim geldiğim yerde yani..." Olumlu anlamda başımı salladım. Kapıyı açtığım için Londra'nın gece soğuğu direk eve doluyordu.

"İstersen seninle gelebilirim, bu haftasonu boşum." 

Tanrım! Bu çocuk olması gerektiğinden daha fazla mı ilgili yoksa bugün beni sınıyor musun? diye düşünmeden edemedim.

"Aslında.. yalnız gitsem daha iyi olacak inan bana, pazartesi okulda görüşürüz." Bir anda bana doğru eğilerek yanağıma öpücük kondurdu.

"Görüşürüz Kimmy." 

Ayakkabısının çakıl taşı üzerinde çıkardığı sesleri dinlerken aynı anda karanlığın içerisinde kayboluşunu izledim. Kapıyı kapadıktan sonra salonuma geri döndüm.

"Evet." dedim kendi kendime. "Evet, yarın büyük gün." 

Selam millet, yine ben geldim, çok fazla bekletmediğimi umuyorum. Beklediğiniz gibi olması için elimden geleni yapıyorum. Vote ve yorumlarınızı esirgemeyin lütfen! Ayrıca ilk yorum atan DB okuyucusuna ithafta bulunacağım! İyi okumalar!! 

Deep BreathWhere stories live. Discover now