Chapter 9

255 30 12
                                    

 Ticket

"Aksi olursa hayatını mahvederim Kimberly." elini havaya kaldırdığında köpekleri de onunla birlikte kapımın önünden uzaklaştılar. 

 

Hayatım daha fazla ne kadar mahvolabilirdi ki?

Kimberly'nin Ağzından

Sinir katsayım artmış olsa da kendimi rahatlatmak için dolaptan dondurma kutusunu çıkardım ve resmen içine gömüldüm. Günümün bu denli güzel başlayıp böyle sonlanması da benim ne kadar boktan bir hayat yaşadığımın kanıtıydı. Elimde vanilyalı dondurma kutusu, kanepede bağdaş kurmuş, depresyon mod: on tarzında tıkınıyordum. Hava henüz kararmamıştı. Acaba işe gitsem mi diye düşünmeden edemedim. Başka çarem yoktu. O domuz Joseph ve adamları her türlü beni alt edebilecek konumdaydılar. Düşüncelerimi bir kenara bırakıp ayaklandım, dondurma kutusunu tekrar buzluğa koyup üstüme deri ceketimi giymeye gittim. 

En azından okulda deri ceket giymeyi bırakmam da bir adımdı.

Ahh kendimi kandırıyorum. Asla eski hayatıma dönemeyeceğim. Bunun farkındalığıyla anahtarımı, telefonumu ve botlarımı aldıktan sonra serin bir Londra'ya tekrar merhaba dedim. 

Hızlı adımlarla bir an önce bara varmak istiyordum, sonuçta ne kadar erken o kadar çabuk. Tabii ondan önce Joseph ile tekrar konuşmam gerekiyordu. Bodyguardlara başımla selam vereceğim sırada içlerinden birisinin mırıldandığını duydum.

"Kimberly bu sefer işin içinden çıkamaz." Yanındaki adam dirseğini konuşan adamın karnına geçirdiğinde patavatsızlık yaptığını anlayıp susmayı tercih etti. İyiki kendisi susmuştu yoksa ben onun dudaklarını birbirine monte etmeyi gayet iyi bilirdim. 

Hiçbir şey duymamış gibi davranarak içeri girdiğimde barmenle göz göze geldik. Onun bakışları bile bu denli korkunçsa başım cidden beladaydı. Neredeyse koşarak koridorlara yürüyüp Joseph'in kapısını açtım.

"Ben de seni bekliyordum Kimberly." İçeri tamamen girdikten sonra arkamdan kapıyı sertçe kapattım.

"Benden ne istiyorsunuz Tanrı aşkına!? Yeter artık, evime gelip durma. Hem sen nasıl bir erkeksin ki, bir kızın evine elinde sopa olan bilmem kaç tane adamla geliyorsun?"  Gıcık gülüşü yüzüne yayıldığı anda ayağa kalkıp yanıma geldi.

"Bu sert tavırların beni nasıl etkiliyor bilemezsin. Ayrıca nasıl bir erkek olduğumu sana uygulamalı olarak göstermek isterdim fakat önce dediklerimizi yapmalısın." Saçlarımı okşamaya çalıştığı sırada kendimi geri çektim ve yüzüne tokat atmamak için başka şeyler düşünmeye odaklandım.

"Dedikleriniz mi?" Masasının altında bulunan deri bir çantayı koltuğunun üzerine koydu, klipsleri açtıktan sonra kapağını kaldırdı.

İçerisinde, gramını bile bilmediğim kokain poşetleri istiflenmişti. Gözlerimi istemsiz olarak kocaman büyüttüm. Bu hareketime o da kıkırdayarak tepki gösterdi.

"N-ne y-yapmam-ı istiyor-sunuz?" Sesimin titremesine engel olamadığım için kendime lanetler savuruyordum. 

Yanıma tekrar gelip tek eliyle sağ omzumdaki saçları arkaya atarken konuştu.

"Bu çantayı ilgili yere ulaştıracaksın." Başımı çekmek istediğim sırada eliyle boynumu sıktı, gözlerine bakmam için zorladı.

"Sonra, sizinle işim tamamen bitecek ama değil mi?" Güçlü kahkahası kulağımı doldurdu. 

"Buna o zaman karar veririz. Şimdi dediğimizi yap, uçak biletlerini evine yollarım."

Ha? Bir saniye ne dedi o?

"Pardon? Bilet derken?" Rahatça gidip koltuğundan çantayı aldı, kapattı, çantayla birlikte yanıma geldi.

"Bradford'a gideceksin güzelim. Bizim anlaşmalı olduğumuz birtakım adamlar var, bu malları onlara devredeceksin." Çantayı elime tutuşturup pişkince sırıttı.

"Haftasonu gitsem olur mu? Pazartesi Londra'da olmam gerekiyor. ÖNEMLİ." Belirterek önemli olduğunu söylediğimde eliyle saçlarını karıştırdı.

"Pekala biletleri sabah elinde bil. Cumartesi günü en geç 3'te orda olursun. Akşam 8 gibi adamlarla buluşsan pazar akşamı tekrar dönersin." 

Aslında iyi bir adamdı. Yani isteklerime önem veriyordu.

Tanrım! Ne diyorum ben!!

Kapının kulbuna uzanırken arkama bakıp Joseph'i şöyle bir süzdüm.

"Tamam ama bu son, bir daha sizin pisliklerinizle uğraşmayacağım!" 

Cevap vermesini beklemeden kapıyı çarpıp çıktım. Elimde bir çanta dolusu kokainle birlikte koridorda, beraberinde de barda yürüyüp tekrar dışarı çıktım. Hava kararmıştı. Kimsenin dikkatini çekmemek için ara sokaklardan eve gitme kararı aldım. Bir sokağa daha önce geldiğimi farkedince durup etrafıma baktım. Beyaz bir bina ve yanındaki küçük kitapçı...

Ah tabii.. Sabah gelmiştim buraya, Zayn'in eviydi burası. Beni evinden kovuşunu hiç unutmamak konusunda kendime yemin ettim, o ela gözlerini gözlerime dikip özür dilese bile.. 

Evinin önünden geçerken dairesinde olup olmadığını anlamak için penceresine baktım. Fakat ışıkları yanmıyordu, evde olmadığını düşünüp yoluma devam ettim. Ayrıca evde olsa bile ona uğrayacağımdan değil.. Sadece merak etmiştim. 

Beni görme ihtimalinin yüksek olduğunu bildiğimden onun sokağını koşarak geçtim, zaten üç ya da dört sokak ilerisi benim evimdi. Havanın kararması ve çantanın siyah olmasından yararlanarak kimseye gözükmeden sokağa geldiğim kanısına vardığımda ceketimin cebinden anahtarımı çıkarıp eve girdim. Çantayı koltuğun üzerine fırlattıktan -cidden fırlatmıştım- sonra ceketimi çıkardım, salondaki koca kanepeye yayılırken saatlerdir bakmadığım telefonuma bakmayı akıl edebildim.

Gönderen: Zayn

Gönderilen: Kimmy

Seninle acil olarak konuşmalıyım, evine gelsem olur mu?

Kaç saat telefonumu ellemiyorum ve sadece bir mesaj mı?? tribine girmeden önce Zayn'in yazdığı yazıyı düşündüm. Çocukluk yapmak istemiyordum fakat o da beni evinden kovmuştu hem de saçma sapan bir resim yüzünden. Ne cevap yazacağımı düşünürken -ki bu büyük bir ihtimalle gelme! gibi bir mesaj olacaktı- kapının çalmasıyla irkildim. Telefonu sehpaya bırakacağım sırada tekrar bir mesaj geldi. 

Gönderen: Zayn

Gönderilen: Kimmy

Kapıdayım.

Geç kaldığımı fark ettiğim için koşturmaya başladım. Gelmesini istemiyordum fakat onu görmek de istiyordum.

Zayn'in asık suratını gördüğümde kapıyı tekrar kapamaya yeltendim fakat Zayn buna engel oldu.

"Lütfen, Kimmy." Kapıyı tam açmamakla beraber aradaki boşluğu koruyordum.

"Bana şöyle seslenmeyi kes! Hem sen neden geldin ki?" Elimi saçlarımın arasına geçirip onları dağıttım.

"Konuşmamız gerek, içeri girebilir miyim?" Zayn'in bana yaptığını ona yapmamak için kapıyı daha çok araladım. İçeri geçmesine izin verdiğimi anlayınca minnettar bir şekilde gülümseyip salona ilerledi.

Salon? Koltuk? Çanta? Kokain?

TANRIM! OLAMAZ!!!

Selam arkadaşlar yine ben geldiiiim! Yeni bölümü sabahtan beri güzel kurgulamaya çalışıyorum, umarım beğenirsiniz, ayrıca önümüzdeki bir hafta yeni bölüm atamayabilirim çünkü ameliyat olmam gerekiyor, anlayışınız için teşekkürler, iyi okumalar!!! Sizi seviyorum <3

Deep BreathWhere stories live. Discover now