14

661 73 45
                                    

Pink Floyd - Welcome To The Machine

~

Tüm organlarımı bağışlamaya karar verdiğimden beri bedenime, kendime, ve etrafımdakilere dikkat ediyorum. Sanki hafifledim, insanın bir amaca inanması ne güzelmiş dostum.
-Yasemin'den.

~

Tüm gece çalışıp üzerinde biriktirdiği yorgunluk ve bir başkasının özelini yanında taşıdığı için hissettiği suçlulukla sabah evine gitti Zühre, insan hislerini yönetemediği gibi onları yok da sayamıyordu.

Günlerden pazar olduğu için tüm aile üyeleri evdeydi ve genç kız bugünü uyuyarak geçirmek istemiyordu.

Kapıyı kız kardeşi açtı, üstünde henüz değiştirmediği pijamaları vardı.

"Hoş geldin."

Cevap vermeye hâli olmadığı için omuz silkip içeri girdi, babası oturma odasında bir şeyler okurken annesi mutlaktaydı.

Genç kız çantasını odasına bırakıp annesinin yanına gitti, annesi Elif, Zühre'nin bilmediği bir şarkıyı mırıldarak kahvaltıyı hazırlıyordu.

"Yardım edilecek bir şey var mı anne?"

Ellerini kurulayıp cevap vermek yerine yanına gidip sarıldı kızına, yanında olmadığı zaman öyle özlüyordu ki onu, yanındayken hiçbir işe bulaştırmak istemedi.

"Yok, bitirdim zaten ben de, çayın demlenmesini bekleyeceğiz. Yorgun musun? Gel içeri, babanın yanına geçelim."

Yanından geçerken eline dokundu, tanıdık bir ten ne iyi gelmişti genç kıza...

"Çok yorgunum, hem iş hem diğer şeyler..."

"Neyin var ne oldu, görüşemedik bir türlü."

Anlatmak istiyordu ama henüz değil, zamana ihtiyacı vardı.

"Babama da bakıp yatacağım, iki saat sonra uyanırım konuşuruz. Olur mu?"

"Tamam kızım, sen bilirsin biz yapıyoruz kahvaltıyı."

Zühre tıpkı söylediği gibi biraz babasıyla konuşup odasına gitti ancak yatmak yerine düşünceleriyle boğuşacaktı.

Üzerini çıkartıp sadece iç çamaşırlarıyla yatağında oturup telefonuna gelen bildirimlere bakmaya başladı, annesinden gelen cevapsız çağrılar dün gecedendi ve mesaj grubu alışılmışın dışında sessizdi.

Telefonunu elinde tutup döndürdü ve dinlenme kararı almasına rağmen Ali ile Cemile'ye bir iki cümle yazdı. Cevabı beklerken üzerine bir şeyler giyip odasını topladı ve kirlilerini makineye doldurdu.

Aklını defterlerden uzaklaştırıp bedenini meşgul edecek her şeyi yaptıktan sonra da dayanamayıp kendini uykuya bıraktı.

Bu sırada Cemile telefonuna gelen bildirim sesiyle uykusundan uyanıp gerindi. Ağzında kötü bir tat ve göz altlarında morluklar vardı.

Mutsuzdu.

"Günaydın, bugün bir şeyler yapalım." -Zühre

Gözü yarı açık yarı kapalı bir şekilde bir onaylama cümlesi yazdı ama sesli harflerin yeri değişmiş ve bazılarını atlamıştı. Yine de anlaşıldığını düşünüp yataktan kalktı.

Anne ve babası uyuyordu, duşa girdi ve hissettiği tüm saçmalıkları yok saymaya çalıştı.

Ortada belli bir sebep de yoktu ki, Zarifoğlu'nun yazdığı gibiydi durumu.

"Yine de biri çıksa, nasılsın dese alışkanlıkla iyiyim diyeceğim. Kederli olduğum da söylenemez zaten, buna sebep de yok çünkü. Ne taze bir ölüye sahibim ne de felâket geçirenlerim var, dedim ya oturuyorum öylece. İyi ki etrafımda kalbimi tanıyanlar yok."

Kendi kendine alıntıyı mırıldanarak duştan çıkıp giyindi ve kahvaltı hazırladı, tek çocuk olmak zordu. Yalnızlık daha doğduğunda peşine takılmıştı sanki, Zühre ile Ali'ye denk geldiği için şanslıydı.

Ali.

Düşünceleri sekteye uğradı çocuğun adını düşününce, ne kötü şeydi kalp kesiği! İnsanı hiç olmadığı birine çeviriyordu.

Evdeki seslerin artmasıyla düşüncelerini geri plana atıp yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.

Henüz kızın haberi yoktu ama telefonundaki gruba Ali de katılmış ve o da tamam demişti henüz oluşmamış plana. Buluşacakları zamana kadar herkes kendi hayatına döndü.


Henüz pazar sabahına uyanmamış biriyle aynı odada kalan Cahit'in ise uykusu tüm gece yarım yarımdı.

Sinirinden ölüyordu.

O aptal kız kim olduğunu sanıyordu da defterini alıp üstüne geri vermek için bunca yolu uzatıyordu!

Dün nefes nefese kursa geri döndüğünde tek bulduğu şey bir telefon numarasıydı, hanımefendi zahmet edip bırakmıştı oradaki görevliye ve Cahit'in tek düşünüp sinirlendiği bu da değildi.

Yazıları.

Gözünden sakındığı kelimeleri şimdi bir yabancının elindeydi... Kafasında dönen düşünceler kemiklerini zorlamaya başlayınca yataktan kalkıp Talat'ı rahatsız etmemeye çalışarak odadan çıktı. Çıkmadan önce telefonunu ve kızın bıraktığı numarayı yanına almıştı.

Mutfağa geçip önce kahvaltı için tost yaptı ve henüz yüzünü bile yıkamadan boş gözlerle numarayı izledi.

İnsanlarla iletişim kurmayı gerçekten gerekli olmadıkça tercih etmiyordu ama yazıları, onlar için sınırlarını zorlayabilirdi.

Saatin henüz erken olduğunu düşünerek mesaj atmakla yetinecekti, hem yabancı biriyle nasıl konuşacağını kestiremiyordu.

Mesaj bölümüne girip numarayı 'Kelime Hırsızı' olarak kaydetti, kızın profil resminde bolca gökyüzü ve kadraja sonradan dâhil olmuş gibi duran biri vardı. Işık arkada kaldığı için yüzünün olması gereken yerde gölge vardı ama Cahit kızı tanıdı.

Sırada mesaj vardı.

"Selam."

Çok samimi, sildi.

"Defter hırsızı!"

Gerçekten içinden geçen bu da olsa fazla saldırgan, sildi.

"Merhaba. Defterimin sizde oldugunu söylediler?"

Bu da hissettiklerinin yanında kibar ve fazla belirsizdi ama sabrı kalmamıştı, cümleleri numaraya gönderdi. Çok yakında kelime hırsızı ile o kelimelerin sahibi bir araya geleceklerdi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 25 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sökük Ruhların İlmeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin