11

630 63 45
                                    

Anathema - Deep

~

Bir fikrim var! Umarım bir işe yararım.
-Yasemin'den

~

"Annemi hatırlayamadığım zaman, benim sözlüğümde anne sıfatına en yakın olan kişiyi düşünürüm. Babamın kız kardeşi, Mihriban hala, bugün onun da bir çocuğu oldu ve kıskançlığı hiç bu kadar derinden hissetmemiştim. Yutkunamıyorum."

"Parkları seviyorum ama bir tane kadın var beni ürküten, ona kedili kadın ismini taktım. Çocukça ama yanından hiç ayırmadığı tekir bir kedisi var. İsmini hak ediyor."

"Bağzen nefretin insan icadı olduğunu düşünüyorum, kulağımda güzel bir piyano sesi ve karşımda oyun oynayan iki köpek varken buna inanmak kolay. Nerede hani vahşilikleri? Bunu biz oluşturduk."

"Küçük Prens, Van Gogh ve Frida'yla birlikte oturmak istediğim masa vardı ya hani... Yanımıza davet etmek istediğim bir kızla karşılaştım bugün kursta, kantinde kendi kendine oturup elindeki deftere üzgün gözlerle bakıyordu. Kim olduğunu bilmiyorum ama bir gün tanışacağım ve onu yanımıza çağıracağım."

"Hava soğuyor, güneşle aram hiçbir zaman iyi olmadığı için rüzgârı gülümseyerek karşılıyorum ama canımı tek sıkan şey çöpçüler. Dökülen yaprakları süpürmekle meşguller ve anlamadığım şey asfaltın nesinin bu kadar güzel oluşu... Bana kalsa yaprakları olduğu gibi bırakırdım."

-Cahit'ten (ileride meşhur olacak defterinin farklı sayfalarından yazılar)

~

Cahit kelimeleri her zaman sevdi. Belki gereğinden fazla ama sevdi.

Bu yüzden hayallerini gerçekleştirmek için başladığı dersler sırasında bile çevresindeki insanlar hakkında yazılar yazmayı bırakmadı. Çantasında taşıdığı kitaplara ek olarak küçük, siyah bir ajandaya da anlık ruh hâllerini ve etrafındaki insanları yazıyordu.

Kursu olabildiğince sıradandı, kendi hâlinde, her yaştan öğrenciler ve onlarla aşırı derecede ilgilenen öğretmenlerle doluydu. Cahit'e kalsa daha küçük çaplı bir yere yazılırdı ama kardeşi çok uğraşmış ve sonunda onu ikna etmişti, artık daha çok insanla yüz yüze geliyor ve onları inceliyordu.

Bir gün yine dersten kalan vaktini harcadığı on iki masası ve bir kenarında cam bir kenarında ise büfe olan kantinde otururken iki üç masa ilerisindeki kıza gözü takıldı.

Zühre'ye.

Kızın üzerinde koyu yeşil, diz kapaklarının biraz altında biten salaş bir elbise ile boynuna sardığı siyah bir fular vardı. Sonbahara yakışıyordu.

Yüzü önüne doğru eğik olduğu için Cahit tam olarak göremedi ama bu, içini döktüğü defterini çıkartıp bir iki satır yazmasını engellemedi. Hızlı hızlı yazdığı kelimelere devam edecekken bundan vazgeçip yazdığı planına kafa yormaya başladı.

Kafasında küçük bir plan yapmıştı ama uygulamaya asla cesareti olmayacaktı. Defteri kapatıp gözlerini kızdan ayırmadan çantasına attı ve tekrarını yaptığı derse odaklanmaya çalıştı.

Masaya yaydığı konu anlatım kitaplarının yanında yarısı içilmiş çayı da vardı.

Çözmek istediği soruya baktı, soru da ona bakıyordu ve saniyeler geçti.

Gözleri tekrar kızın üstünde durdu, mutsuz kızın elleri yanağında ve gözleri masanın üstündeki bir defterdeydi. Eğer Cahit, kıza biraz daha yakın otursaydı onun, defteri yakmak istiyormuş gibi baktığını götürdü ama Zühre'nin surat ifadesini kimsenin gördüğü yoktu.

Telefonu çalana kadar kıza bakıp bir yandan da neden ona baktığını düşündü. Kursu bir bütün olarak saymış ve sadece derslerle ilgilenmişti şimdiye kadar, kızın farkı neydi?

Zil sesi onu rahatsız etmeye başlayınca çalan şarkıyı durdurarak bir iki kelime etti.

"Cahit n'aber, müsait misin?"

Ses Talat'a aitti, bakışlarını kızdan çekmeden konuştu çocuk. Dışarıdan oldukça tuhaf görünüyor olmalıydı ama umursamadı. Tam bu sırada kız da bakışlarını çocuğa dikti, gözlerinde rahatlamayla birlikte merak vardı.

"İyilik, kursta ders çalışıyorum. Senden?"

Telefonda uzun uzadıya konuşmak gibi bir alışkanlıkları olmadığı için Cahit'le hemen hemen aynı görünüşe sahip olan çocuk derdini anlattı.

"Benden de iyilik de... Anahtarımı evde unutmuşum işin yoksa eve uğrar mısın?"

Eğer başka zaman olsaydı Talat, kardeşi yerine babasını arardı ama babaları şehirdışı bir nakliyata gitmişti. Bir günlüğüne evde sadece ikisi kalacaklardı ve Cahit'in söyleyecek bir bahanesi yoktu.

"Hadi ya... Tamamdır çıkıyorum hemen."

Telefonu kapatmadan önce Talat'ın sözünü duydu ama aklı ondan gözlerini kaçıran kızdaydı.

"Bekliyorum."

Tanışmak istediği kızdan vazgeçerek etraftaki kitaplarını çantasına doldurdu ve neredeyse soğumuş olan çayını tek içişte bitirip çıkışa doğru ilerledi. Zühre'yi ve herkesten sakladığı defterini arkasında bırakmıştı.

Yere düşmüş olan defteri tam kantinden çıkarken kız fark edecekti.

Sökük Ruhların İlmeğiWhere stories live. Discover now