4

609 82 27
                                    

Ramin Djawadi - A Lannister Always Pay His Debts

~

Sevgili dostum, yaşamaya çalışıyorum. Bir adam var... Bana hissettirdiklerini seviyorum, sanki her şey mümkünmüş, yaşamaya değermiş gibi...
-Yasemin'den.

~

Medya, Cemile.

~

Kulağında bir şarkı çalarken, adam kitabının yirminci sayfasına gelmişti ki içine daldığı dünyadan çekip alındı, kardeşiydi onu kurgudan koparan.

"Cahit, kıs şunun sesini!"

Kulaklığından taşıp tüm odayı dolduran müzikten bahsediyordu Talat, ders çalışmaya çalışıyordu.

"Tamam!"

Üç oda bir salon olan ve Cahit'e hep kibrit kutusunu hatırlatan evlerinde aynı odayı paylaşıyorlardı ikiz kardeşler. Babaları Haldun çoktan uyumuştu, yıllar onu eskitmişti ama yine de çalışmaya devam ediyordu.

"Hatta dur, ben biraz dolaşmaya çıkıyorum."

Ranzanın kendine ait olan üst katından aşağı atladı ve yanına alacaklarını gözden geçirdi.

"Nereye?"

Talat elinde tuttuğu kalemin ucunu yerken konuştu, başını kitaptan kaldırmamıştı.

"Bilmem, buralardayım ama."

Bazen duvarlar boğardı Cahit'i ve cinsiyetinin faydalarını kullanarak saati umursamadan kendini sokağa atardı, o zamanlardan birindeydi. Talat başını sallayarak onayladı.

"Tamamdır."

Genç adam kulaklığını ve yeni aldığı kitabı yanına alıp kendini evin dışına attı, tişört ve eşofman altının üstüne ince bir hırka giymekle yetinmişti.

Cahit'in babası çilingirdi ama boyacılık ve yeri geldiğinde şehirlerarası mobilya taşımacılığı da yapıyordu. Yorgunluğu en fazla olan, ilk uyuyan o okurdu genelde.

Elindeki kitabı bir cam silerek kazanan çocuk kendine oturup kitap okuyacak güzel bir yer ararken geleceğini düşündü, bir yerde hata yapıyordu ve gecenin sonunda keşfedecekti o hatayı.

Berbat bir mağlubiyet hissiyle geceye saklanmaya başlayan gölgelerin arasında yürüyüp her zaman vakit geçirdiği parka geldi, yürüyüş yolunda bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda insanlar vardı.

Kim olduklarına bakmaksızın karşısına çıkan herkese yenilmiş gibi hissediyordu ve işin kötüsü insanların bakışlarındaki farkındalığı görüyordu. Her biri kendi zaferlerini ve çocuğun yenilgisini haykırıyordu sanki.

Ortadan kaybolmayı dileyerek onlara sırtını dönüp lambanın aydınlattığı köşeyi buldu ve kitaba döndü ama dikkatini bir türlü toparlayamıyordu. Gözlerini kapattı ve geleceğini düşündü, Talat kendini kurtarmış ve babası zaten yaşamaktan vazgeçmişti.

Olan Cahit'e olmuştu.

Okuduğu yazıyı, Tolstoy ile bisikletini ve kendisini düşündü.

Kaybettiği yılları geri getiremezdi belki ama bir yerden başlayabilirdi, bisiklet ona ilham verdi. Okula geri dönecek ve hayat standartlarını yükseltecekti.

Daha iyisini hak ediyordu, aklına Erdem Bayazıt geldi, güzel adam, bir yalnızlık vaktinden bahsediyordu.

"Herkesle birlikte olup da gene de yalnız olduğumuz bir parkta..." diyordu.

Cahit oradaydı işte ve bu değişecekti.

Önüne geçemediği yenilgiye meydan okuyordu, ya başaracak ya yok olacaktı. Ortası yoktu.

Kitabı okumaktan vazgeçip kendine bir masa hazırladı zihninde. Ona eşlik eden birkaç kişi de vardı.

Renkleri duyan, onlara hareket katan kızıl ve deli olduğu düşünülen bir adam, Vincent.

Kendi acısının resmini çizerek onları ölümsüzleştiren ve zamanla acısına aşık olan kadın, Frida.

Kızlara değil, buzlara, buz dağının görünmeyen yüzüne şiirler yazan Zarif şair, Cahit'in adaşı.

Gezegen gezegen dolaşıp kendine birkaç dost arayan küçük bir prens.

Kumarbaz Rus yazarla kumar oynayabilir, onunla birlikte Yeraltı'na inip notlar alabilirdi.

Cahit'in içinde olduğu zamanda her şey mümkündü sanki, en azından o öyle hissediyordu.

Gözlerini açıp gerçekliğe döndü ve eve yürümeye başladı. Her adımında kararı daha da sağlamlaşıyordu, sınavlara hazırlanacaktı.

Sökük Ruhların İlmeğiWhere stories live. Discover now