8

506 63 23
                                    

Yüzyüzeyken Konuşuruz - Adam

~

Sevgili dostum, sana bahsettiğim adam benimle evlenmek istiyor. Düşünebiliyor musun benim gibi bir karışıklıkla! Onun hayatına karışıklığımı bulaştırmak istemiyorum ama öyle ısrarcı ki... Gülümsemek için bir nedenim var sanırım ama hâlâ sana yazma ihtiyacı duyuyorum, fena hâldeyim.
-Yasemin'den

~

Her zamanki hâlinden daha yorgun olan Cemile saçlarını elleriyle karıştırdı ve çalan telefonuna gözlerini dikti, otobüs durağında bağdaş kurmuş bir şekilde oturuyor, ona bakan gözleri umursamıyordu.

Üstünde parlayan güneşe rağmen üzgündü.

Güzel havalarda insanların mutsuzluğunu alan bir şeyler varsa da genç kız bunu göremiyordu.

Telefonu çalmaya devam ederken arayan kişinin Ali olduğunu fark etti, yine de mutlu olamadı. Normalde yüzünde kocaman bir gülümseme olmalıyken şimdi onun yerinde ince bir çizgi vardı.

"Alo, müsait misin Cemile?"

Etrafına baktı genç kız, hayatıyla ne yapacağını düşünüyordu.

"Evet otobüs bekliyorum, neden ki?"

Telefonun karşısındaki çocuğun sıkıntıyla iç geçirdiğini duydu.

"Unuttun, değil mi?"

Tam bu cümleyle kızda bir duraklama oldu, içinden küfretse de dışarıdaki insanlara belli etmedi. Telefonunun ekranındaki saate bakarak hâlâ durumu kurtarabileceğini gördü.

"Yemin ederim aklımdan çıkmış!"

Gülümsemeye çalışarak devam etti.

"Ama önemli değil, Zühre'nin yanına da gideceğiz zaten."

Daha dün konuşmuş ve birlikte ders çalışmaya karar vermişlerdi ama bugün genç kız için öyle kötü geçmişti ki...

"Eğer sıkıntı olacaksa..."

Planlar yeniden düzenlenildi ve yarım saat içinde ikisi de Cemile'nin evinin önünde buluştular. Ders çalışacaklardı ama herhangi bir yerde değil, birkaç sokak ötedeki en sevdikleri kitapçıda.

Öncesinde Zühre ile konuştular ve üçüncü tekil adamla ne zaman buluşacağını, işinin ne zaman biteceğini öğrendiler.

Ders çalışmak için vakitleri vardı bu yüzden gerekli kitapların yanlarında olup olmadığını kontrol ettikten sonra yan yana yürümeye başladılar.

"Ali, sizin oturduğunuz sokağa yeni bir çaycı açılmış, gördün mü onu?"

Kızın sesine karşılık konuştu Ali, yeni açılan çay evini elbette duymuştu, günlerdir yapılan inşaatın gürültüsü evlerinin içindeydi.

"Evet ama kalıcı olacağını sanmam, biliyorsun mahallenin yaş ortalaması yükseklerde."

Cemile, çocuğa yok artık der gibi baktı.

"Ne? Allah aşkına sence akşamları evde çay demlemek varken giderler mi çay evine, hem de o kadar saat mesaiden sonra?"

Çay evini kıza haber veren kişi Zühre'nin annesiydi zaten, her zaman meraklı olmuştu yeni yerlere...

"Söz konusu sizinkiler ve Zühre'nin annesiyken bu soruyu sorman bile gülünç."

"Eh, orasını bilemem ama şimdiden orayı seveceğimizi biliyorum. Sana biraz uzak kalıyor ama bize yeni bir toplanma noktası gerekiyordu."

Bol bir gömlek ile kumaş pantolon giyen kız cevap vermek yerine sessizce adımlar atmaya başladı.

Ali, omuzları yenilgiyle düşmüş ve yanında sessizce yürüyen kızın sorunu merak etti, Cemile asla yaptıkları planları unutmaz ve onun yanındayken daha mutlu olurdu.

Kitapçıya gidince olan biteni sormayı düşündü ama öncesinde onu biraz gülümsetecekti.

Adımlarını yavaşlatıp kızın tam yanına geldi ve kolunu Cemile'nin omzuna attı, kız ne kadar yüksek topuklu ayakkabı giyerse giysin Ali'nin boyuna yetişemiyordu ve üstelik çocuğunkilerin hemen hemen aynısı olan spor ayakkabılardan vardı ayağında, baştan kaybedilmiş bir savaştı bu.

"Gittikçe kısalıyor musun, bana mı öyle geliyor?"

Elini kızın kafasına koyup daha ileri gidecek mi diye bastırdı ancak kızın üstündeki etkisinden haberi yoktu, kalbinin atışını düzenlemeye çalışarak konuştu Cemile.

"Sen her gün biraz daha uzuyorsun bence, ben aynıyım, hem benim boyuma laf edeceğine kilo versen ya..."

Çocuk siyah tişörtünün altındaki göbeğine baktı, okulu bıraktığından beri kilo almıştı ama bunu kabul edecek değildi.

Tanıdık mekâna girene kadar konuşmadılar, içeride çalan şarkıyla Ali'nin aklı konudan uzaklaştı ve şarkıya eşlik etmeye başladı.

"Ve cevap vermemiş adam, deli sanmışlar..."

Genç kız devam etti şarkının sözlerine, yolculukları bitmiş olsa da hala vücutları birbirine sarılmış hâldeydi.

"Delirir insan! Diğer insanlar da onu alkışlar..."

Tanıştıkları, arkadaş oldukları ve hayatlarının bir kısmını harcadıkları kitapçıya gelmişlerdi.

"Bu şarkıyı dinledikten sonra hangisi olduğumu merak ediyorum."

Ali, konuşurken tanıdık masaya yaklaşıp oturdu ve bakışlarını yanındaki sandalyeyi çeken kıza dikti.

"Neyi merak ediyorsun?"

Sıradan bir kitapçıydı burası, kitaplar alınıp satılıyor ve bunun yanında masalarda isteyen istediği kadar vakit geçiriyordu. Saatten olsa gerek, tüm masalar boştu.

"Deliren miyim yoksa onu alkışlayan mı?"

Cemile biraz düşündü, bazı sorular cevaplarından daha güzeldi ve genç kız Ali'nin sorusunu sevmişti.

"Vay, Şapkacı ruhun konuşuyor bence ve soruna gelince... Bu koyunun gülü yiyip yemediğini merak etmek gibi, cevabı her an değişiyor."

Çantasından kitaplarını çıkarmadan önce iki cümle daha kurdu.

"Daha uzun bir cevabım var aslında ama daha iyi bir ruh hâlinde olduğumda, bir ara tekrar sor."

Ali onu onaylayıp kendi sırt çantasını çıkardı, şimdi biraz derslere odaklanmalıydı.

Sökük Ruhların İlmeğiUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum