Zor olacak

802K 29.7K 3K
                                    

.....

" Demin o ses senden çıktı biliyorum." Resmen çığlık atıyordum. Durukan dudaklarını birbirine bastırıp gülmemeye çalışıyordu. Ellerimi yanaklarına koydum.

" Bir daha söyle. Sakar mı dedin? İnanamıyorum çok tatlıydın!" Bunu dediğimde daha çok sırıttı. Elini saçlarının arasına soktuğunda gözlerimin içine bakıyordu. Sakar demişti.

İçim kıpır kıpır olmuş bir çocuk gibi boynuna atladığımda bacaklarımın altından tutup beni taşımaya başlamıştı. Tekrar ellerimi yanaklarına yerleştirmiştim.

" Bir kerecik daha lütfen. Sakar ilk konuşmamızda bunu söylemiştin! Dünden beri konuşturmaya çalışıyorum niye şimdi konuştun! Seni hilekar! Bir daha konuşana kadar üstünden inmeyeceğim ." Durukan'ın gözleri üstüme kaydı. Yarı çıplak bir şekilde ona sarılırken  " Buraya bak!" Diye bağırdım. Dikkatini şimdi bana vermesini istiyordum.

" Atakan bile konuşmaya başladı! Biraz gayret göster!" onu zorladığımı biliyordum ama çaba gösterirse bir ilerleme gösterecekti. Durukan'ın yüzü birden hüzünledi.

" Onu özledin değil mi? Koca adam oldu. Senin yokluğunu aratmadı. Senin gibi kıskanç." Dedim yarım gülümseyerek.Bunu duyduğunda biraz mutlu olmuş gibiydi. Durukan'ında zorunda olmasaydı gitmek gibi bir niyeti yoktu. Durumlar bizi bu hale getirmişti.Beni bu şekilde giysi dolabının önüne doğru götürüp yavaşça yere bırakmıştı. Dolaptan hemen bir tişört bulup üstüme geçirirken bir yandan onu izliyordum. Daha sonra mutfağa gittiğimizde o yine elleriyle konuşmaya başladı.

" Aslında iki kere sizi görebilme şansım oldu. Remzi babamın cenazesinde ve Efecan'ın doğum gününde. Remzi babamın ölümü beni etkiledi Nisa. Kendimi güçlü hissedemedim. Gelmek istedim ama onsuz bir şeyler daha eksilmişti. Hayatımdan bir kişi daha gitmişti. Ve birine bağlanmaktan korkmuştum." Durukan'ın gözleri dolarken benimde dolmuştu. Onun hissettiklerini anlayamazdım belki ama bu durum beni de üzüyordu.

Sadece ben bu kadar acı çekmemiştim. Kim bilir belki acının daha fazlası Durukan'daydı. Ama şimdi duruşu değişmişti. Bunu görebiliyordum. Kendine daha çok güveniyordu. Düşünceli tavırları yoktu. Öldürüleceğim korkusu yoktu. Onun için o hayat kanser gibiydi. Bedeniyle aklıyla ruhuyla mücadele vermişti. Her şeyiyle mücadele vermişti.

" Efecan'ı gördün mü? Ben seni orada niye göremedim." Onun biraz gülmesini istiyordum.

Durukan tekrar ellerini kaldırıp " Palyaçoydum. Çocuklarla oynarken elini tutmuştum." Dedi.

Birden gözlerimi açıp " Ah şu sapık palyaço sendin demek! Birde Efecan'ı zorla elimden almıştın!" şaşkın şaşkın konuşurken Durukan tekrar dudaklarını birbirine bastırmıştı gülmemek için. Bu hareketi fazla güzeldi.

" O zaman çocukları güzel eğlendirdin. Sana gıcık olduğum için hep seni izledim. Nasıl fark edemedim. O kadar renkliydinki!"dedim heyecanla. Gerçekten tanımak zordu.

Durukan ellerini kaldırıp konuyu bir anda değiştirmişti. " O adama karşı çok güçlü durdun. Seninle gurur duyuyorum Nisa. Senin gibi birinin hayatıma girmesinden başka ne isteyebilirim. Seni hak etmiyorum. " deyip başını yavaşça suçlu gibi öne eğmişti.

Yanına iyice yaklaşıp kafasını kaldırdım. Bana bakmasını sağladığında " Evet hak etmiyorsun.Ama hala hak etmek için bir şeyler yapabilirsin. Mesela kahvaltı hazırlamak gibi?" Ona soru sorar gözlerle baktığımda tamam anlamında kafasını salladı. Bunu duyduğuna fazlasıyla sevinmiş gibiydi.

Birlikte kahvaltı hazırlarken tam karı koca gibiydik. Bu hoşuma gitmeye başlamıştı, Durukan'a baktığımda yumurtaları kırıyordu. Onu süzdüğümde çocuklarımız olsa ve ona benzese ne kadar güzel olacağını düşünmeden edemiyordum. Durukan nasıl bir baba olurdu acaba? Sanırım çocuğuna fazla değer verirdi. Çünkü ailesini küçükken kaybetmişti. Şimdi bir ailesi olsa çok değerli olurdu.

SessizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin