BÖLÜM 10 ~YORGUN GÜNEŞ~

4K 136 46
                                    

-BURAK-

güneşi doruğun evinin önüne bırakırken doruğunda yeni geldiğini gördüm ohh be şimdi bir tartışırlardı belki artık dorukta açılır diye düşünüp güneşin bana sarılmasına karşılık verip bende sarıldım bir yandan kıpkırmızı olmuş doruğa bakarken güneş iner inmez gaza yüklenip oradan ayrıldım ee artık kendi aralarında halletsinler canım benden de bu kadar bir kaç dakika sonra güneşin oturduğu yerde koltuğun önüne çantasının düşmüş olduğunu gördüm offf resmen ateş alanına geri dönmek zorundaydım erkenden işe gideceğine göre

evin önüne geldiğimde çantayı zile bastım kader kapıyı açtığında doruğun salonda oturduğunu gördüm bana hala sinirli olduğu için dik dik bakıyordu

"güneş çantasını unutmuş o nerde"

"nere"den biliyim ben git kendin bul"

resmen kükreyince onunla konuşmaya devam etmenin iyi bir fikir olmadığını fark edip güneşin odasına doğru gidip kapıyı çalıp adını seslendim uzun bir süre hala ses gelmeyince doruğun yanına inip

"güneşin odasında olduğundan emin misin? ses vermiyo kapı kilitli "

"uyumuştur"

dedi umursamaz bir şekilde oturuşunu bozmadan

"o kadar bağırdım duymaması imkansız başına bişey gelmiş olmasın gidip şu kapıyı kıralım"

"ne halt edersen et benim kılım kıpırdamaz o kız için "

"eğer o kıza senin yüzünden bir şey olsun yapıcaklarımdan kork"

"sen kimi tehdit ediyosun lan it hemde dün ki fahişe için benim canımı sıkma defol git "

onu takmayıp yeniden güneşin odasına çıkıp tekrar seslendim hala bir şey yoktu artık kırmam gerektiğini düşündüğüm kapıya omzumla abandığım anda hafif dandik bir kapı olduğundan kilit yeri parçalanmıştı bile hemen odaya girip gözlerimle taradım boştu banyoya bakmak için girdiğimde yerde bileğinden akan kanlarla yerde bir göl oluşmuş güneşi gördüm hayır hayır güneş bunu kendine nasıl yaptın hemen yanına gidip kucağıma aldığım gibi aşağı indim tam kapıdan çıkacakken güneşin cansı gibi duran bedenini gören doruk ayaklandığında ben

"sakın aklından bile geçirme kızı ne hale getirdiğine bak güneşe bundan sonra yaklaşmıyosun"

diyerek bir şey demesine fırsat vermeden güneşi arabama koyup en yakın hastaneye doğru tam gaz sürdüm.


-GÜNEŞ-

kolumda ki sızlama gözlerimi açamama sebep olurken bulunduğum yerin parlaklığından dolayı gözlerimi kapatmak zorunda kalmıştım gözlerim ışığa biraz daha alışınca etrafıma baktığımda bir hastane odasında olduğumu fark ettim odanın köşesinde burak tekli bir koltukta uyuya kalmıştı ne yani ölmeyi bile mi becerememiştim hayat hiç benim lehime akmıyordu beni kim kurtarmıştı tabi buna kurtarmak denirse? doruk nerdeydi? kafamda dönen soruları bir kenara bırakıp bileğime bakmak için kolumu kaldırdığımda sızlayınca inledim "

"hey hey hey kıpırdama daha yeni dikildi dikkat et"

"burakk"

"günaydın prenses nasıl hissediyosun ?"

"canım acıyor "

"söyliyimde ağrı kesici yapsınlar"

"dur gerek yok dayanabiliyorum beni sen mi buldun?"

"evet ama bunları sonra konuşuruz sen şimdi dinlenmene bak"

"dorukk ? o nerde ?"

"bilmem belki vicdan azabından kendini bir yerlerden atıyodur yani umarım"

Karanlık GüneşWhere stories live. Discover now