*7* Damn

2.3K 179 7
                                    

 CupcakeNinja262: Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun. Senin yorumlarına resmen aşığım. Gerçekten, bir tek yorum yapanım sen ol, yeter. Hayatımda bulup bulabileceğim en iyi okuyucusun ve ben gerçekten senin kadar iyi bir okuyucu görmedim. Bana çok samimi ve içten geliyorsun. Sen yorum yaptığın zaman sırıtarak okuyorum. Tahminlerine, hikaye ile ilgili görüşlerine bayılıyorum ve Zayn hikayemde de yanımda olduğun için çooookk mutluyum. Seni saçma ve nedensizce seviyorum Kıbrıslı!! :D

Niall beni evime bıraktıktan sonra; bir saat, yirmi dakika ve altı saniye geçmişti. Bu süre zarfında banyo olup kuru kıyafetlerimi giymiştim. Zayn'in evime gelmeme ihtimali çok yüksekti. Aradan bu kadar süre geçmişti. Gelmezdi. Gelmezdi değil mi?

Derin bir nefes aldım ve koltuğuma oturup saatimle bakışmaya devam ettim. Bir saat, otuz dakika olmak üzereydi. Annemlerin evde olmamalarına lanet ediyordum. Eğer evde olsalardı ben Zayn ile asla tanışmamış olurdum. Başıma da böyle belalar açılmamış olurdu. Lanet olsun!

Kapı zili çaldı! Zilin, kulağa bu kadar iğrenç gelebildiğini hiç fark etmemiştim. Bu zil, benim ölüm fermanım gibiydi.

Yavaşça yerimden kalktım. Başta Zayn'i kızdırmamalıydım. Hem Niall neden gitmişti ki? Bu belanın katlanmış haliydi ve buna onun sayesinde bulaşmıştım.

Kapıyı açtığımda, karşımda siyahlar içinde bir Zayn Malik duruyordu. Kolunu kapı girişine yaslamış, güneşi kapatıyor ve üzerime gölgesinin düşmesini sağlıyordu. Tanrım! Gölgesi bile seksiydi.

Kendime içsel bir tokat attım. Adam beni seks yapmak için kullanacaktı ama ben hâlâ onun seksi olduğunu düşünüyordum. Kafayı fena hâlde yemiştim.

"Beni içeri davet etmeyecek misin, güzelim," dediğinde ona hareket çekmemek için kendimi zorladım. Onu tabii ki de içeri davet etmeyecektim!

Kapıma doğru bir bakış attım sonra gözlerimi, bal rengi gözlerine çevirdim. "Üzgünüm, tabelayı asmayı unutmuşum. Ahmaklar giremez!"

Tam kapıyı kapamak için bir hamlede bulunmuştum ki, elini kapıya dayadı ve kapamamı engelledi. Pembe dudakları alaycı bir gülümsemeyle kıvrılmıştı. "Ahmak olduğumu kabul edeceğima ama önce senin beni seksi bulduğunu söylemen gerekiyor."

"Tam bir götsün," dedim. "Bunu ancak rüyanda görebilirsin. Aslında rüyanda görmeni de tercih etmem."

"Peki rüyamda ne görmemi istersin?" dedi imalı bakışları arasında. Sorunun içindeki imayı birkaç saniye sonra kaptığımda yanaklarım kızardı. İçimdeki öfkeyi harekete geçirmeyi her seferinde başarıyordu.

Elimi tekrardan, ona vurmak için kaldırdığımda kolumu yakaladı ve beni içeri itti. Geriye doğru, onun önderliğiyle hareket ettim ve sırtım suvara çarptı. Zayn, iki diğer eliyle de boşta kalan elimi kavradı ve duvara yapıştırdı. Açık olan kapıyı ise ayağıyla kapatırken ondan etkilenmemek elde değildi. Neden etkileniyorsam artık?

Zayn, bal rengi gözlerini gözlerime sabitledi. Bakışlarımı kaçırmak istedim ama yapmadım, çünkü bu kesinlikle bir cesaretsizlik örneğiydi.

"Senin peşini bırakmalıyım, değil mi?" dedi gözlerini gözlerimden bir an olsun çekmeden. Homurdandım. "Farkına varmana ne kadar sevindim, anlatamam."

Gülümsedi ve bir an bakışlarım dudaklarına takılı kaldı. Ben sahiden ecelime susamıştım. Beni öperek baştan çıkarma çabalarına girişecekti ve benden tekrar yumruk yiyecekti.

"Aslında," dedi ve dudaklarını yaladı. Bunu bilerek yapıyordu. Dudaklarının baştan çıkarıcılığını kullanıyordu! "Seninle uğraşmamam gerektiğini baştan beri biliyordum ama garip bir huyum vardır. Bir kız, bana onunla şansım olmadığını söylerse, onu elde edene kadar durmam. Şimdiye kadar en çok direnen sen oldun, güzelim. Hiçbir erkeğe şans vermediğini biliyorum ve bu seni tecrübesiz yapar. İşte beni sana çeken şey de bu; herkesin elde edebileceği şeyleri sevmemem."

Bu, benimle şimdiye kadar yaptığı en uzun konuşmaydı. Sevinse miydim yoksa umursamasa mıydım, bilemiyordum.

Onu kendimden uzaklaştırmak için bir girişimde bulundum ama onu itebildiğimin iki katı yaklaştı bana. Burnu, hafifçe burnuma değiyor, okyanus ve çimen kokusu burnumu gıdıklıyor ve bu kesinlikle çok hoşuma gidiyordu.

"Konuşmaktan çok işleve bakan bir tipimdir ama tatlı dil yılanı deliğinden çıkaracaksa," deyip dudaklarımın hemen yanına küçük bir öpücük bıraktı. "Kesinlikle varım."

Onun oyuncağı olmak istemiyordum. Bana her kıza yaptığı gibi bir muammele yapmasını istemiyordum. Ama buna rağmen onunla öpüşmek hatta daha ileri gitmek beynimin çok gerilerindeki bir yerden onay alıyordu. Kalbimin ritimleri düzensizleşti ve hızlı hızlı nefes almaya başladım. Üzerimdeki etkisi bin kilometre öteden bile anlaşılabilecek tarzdaydı ve şu an... Şu an kesinlikle dudaklarına yapışmamak için kendimi zorluyordum. Onu arzulamak kesinlikle benim açımdan sersemce, hatta delice bir şeydi.

"Hareketlerime verdiğin tepkilerin farkındayım Sebastian," dedi gözleri kararıp dudaklarıma odaklanırken. "Neden bu işi yokuşa sürmek zorundasın. İkimiz de ne istediğimizi biliyoruz. Bırak da bu işi bitirelim."

"Hayır," dedim dudaklarına, hipnotize olmuş gibi bakarken. İnkar etmem, aklımı hâlâ yitirmediğimi gösteriyordu.

Parmakları tişörtümün içine kayarak çıplak karnım üzerinde gezindi. Kesik bir nefes aldım. Dokunduğu yerler karıncalanıyordu.

"Bana 'hayır' demeni gerçekten anlamıyorum," dedi gülümseyerek. "Vücudun benim için çıldırıyor."

Ellerimi onun elleri arasından kurtarmaya çalıştım. Eğer şu an karnımın üzerinde dolanan parmakları dikkatimi dağıtmasaydı, başarabilirdim de. Ama ne yazık ki dikkatim fazlaca dağınıktı. "Vücudum sana tepki falan vermiyor!"

Dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Gözlerim kapandı ve dudaklarının hareket etmesini bekledim ama o geri çekildi. Dudaklarım ihtiyaçla kavrulurken ona ulaşıp dudaklarını bulmaya çalıştım. Benden daha da uzaklaştı. Homurdandım ve ne yaptığımın farkına varıp gözlerini araladım. Zayn, bana alaycı bir ifadeyle bakıyordu. "Gerçekten," dedi. "Vücudun bana hiç tepki vermiyormuş."

"Kes sesini," dedim. Sinirlenmiştim. O ise bana gülümseyerek bakıyordu. "Asıl sen kes. Buna bir son ver. Benim ol."

Ve beynimin mantıklı tarafı iflas etti. Çalışmayı bıraktılar ve meydanı, beynimin derinliklerindeki o kısma bıraktılar.

Ellerimi Zayn'in ellerinden kurtardım ve yakalarına yapıştım. Onu öptüm. Yavaş, ama etkileyici bir şekilde. Yönlendirmek için bana fırsat tanıyordu. Ellerini belime yerleştirdi. Ben de bir elimi kaldırıp sakallarını okşadım. Bu şeyin bu kadar iyi hissettireceği kimin aklına gelirdi ki?

Elleri belimden kayarak kalçalarımı buldu ve beni bedenine bastırdı. Öpüşmemiz, daha şehvetli bir basamağa atladığında, Zayn beni kendi ile duvar arasına sıkıştırdı. Birbirimizi delice öpme seviyesine geçmiştik. Bu lanet işten, fazlasıyla zevk alıyordum. Ben Sebastian, bir erkeğe beyaz bayrak sallamıştım ve bundan pişman olmayacağımı biliyordum.

Kapı çaldı. Gözlerim kocaman açılırken Zayn'i üstümden itekledim. Benden ayrılırken manyak manyak sırıtıyordu. Onu önemsemedim ve kapının deliğinden kimin gelmiş olduğuna baktım. Gelen kişiyi gördüğümde bir küfür savurdum.

Bu abimdi.

Tartışmasız, Zayn'den hamile kalacağımı düşünen abimdi ve ben biraz önce Zayn ile dudak dudağaydım. Saçlarımın dağılmış olduğunu tahmin edebiliyordum ve ona bu halde gözükürsem ne kadar kötü olacağını da. Tam da gelecek zamanı bulmuştu. Kader denen şeyden kesinlikle nefret ediyordum!

I Know You Want MeWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu