6. Bölüm: Mickey's'de Dedikodu: Kafa Gidik

276 31 12
                                    

 Multimedya: Ceren ve Derin'in kıyafeti

Hemen bavullarımı alıp eşyalarımı dolaba yerleştirdim. Sonra da hızlıca banyo yaptım. Saçlarım her zamankinden daha güzel olmuştu. Herhalde Derin'in şampuanları daha iyiydi. Saçlarımı kuruttuktan sonra banyoda, sinema için ne giyeceğimi düşündüm. Ama ne giyeceğimi bulamadım. En sonda pes ederek bornozla odama gittim. Odamda beni ayakta bekleyen Derin vardı ve Derin'in elinde de çok güzel kıyafetler. Canım kankam ya. Yine yapmıştı yapacağını.

"Bu kıyafetlere bayıldım!" diye bağırdım. Derin'in elinde bir elbise vardı. Gri, yaka kısmında üç tane siyah düğme vardı ve miniydi.  Aynı zamanda da beyaz-krem renklerinde bir kemer ve kemerin ortasında da kelebeğe benzeyen bir şey vardı. Bileğime de takmak için altın rengi bileziği de düşünmüştü benim bir tanem. Ben bu kızı çok seviyorum ya.

Derin'in elinden kıyafetleri kaptığım gibi Derin'i odadan kovdum. Sonra da üzerimi değiştirdim. Artık buluşma için hazırdım. Ben üzerimi değiştirene kadar Derin de üzerini değiştirmişti. Ama o benim aksime daha iyi görünüyordu. Derin, mavimsi lacivert ve beyaz renkleri ile yapılan bir ebru çalışması desenli mini ve dar bir elbise giymişti. Kolunda da beyaz bir saat vardı. Aslında saat mi bilezik mi tam anlayamamıştım ama kıyafete çok yakışmıştı.

Derin, evin ve arabanın anahtarını aldıktan sonra birlikten evden dışarıya çıktık. Daha doğrusu garaj gittik. Arabayı ben sürecektim. İkimiz de arabaya bindik. Sonra da ben arabayı Kentpark'ın garajında boş bir yer bulunca durdurdum.

Hemen arabayı park edip arabadan çıktım. Derin de arabadan çıkınca arabayı kapattım. Sonra da birlikte sinemanın olduğu kata çıktık. Daha hangi filme gideceğimizi bile bilmiyorduk. Hızlıca yukarıya çıktık. Aslında bu Derin için zor oldu çünkü o dar ve mini bir elbise giyiyordu. Aynı zamanda da 20 yaşındaydı. Yani, çok dikkatli olmalıydı.

Hangi filme gideceğimiz bulduk. Nuh: Büyük Tufan

Hemen saate baktık ve ona göre biletlerimizi aldık. Filmin başlamasına 12 dakika vardı. Yiyeceğimizi, içeceğimizi falan alalım derken filmin başlamasına 3 dakika almıştı. Koşa koşa sinema salonuna girdik ve yerlerimizi bulduk. Sonra da zaten film başladı.

2 saat sonra

Film güzeldi. Yani bana göre. Derin'e filmi beğenip beğenmediğini sormak istiyordum ama ikimizde hayvan gibi acıkmıştık ve yemek yemek için güzel bir yer bulmalıydık. Derin bana dedi ki: "Dışarıda olduğumuzda bana Yağmur de olur mu? Neden bilmiyorum ama dışarıda ismimin Yağmur diye bilinmesini istiyorum. Birde benim bildiğim güzel bir yer var. Seninle de daha önce gitmiştik.

Benim kolumdan tuttu ve asansöre doğu sürüklemeye başladı. Sanki ben asansörün yerini bilmiyordum. Bir kere ben Ankara doğumluydum. Burayı ondan daha iyi tanıyordum.

Derin, asansörün aşağı tuşuna bastı. Bir süre bekledikten sonra asansörün kapısı açıldı ve bizimle birlikte birçok insan asansörden içeri girdi. İçerisi sıkış tıkıştı. Ama benim şu anki derdim Derin'di. Benim de elbisem miniydi ama Derin'inki dar olduğundan dolayı daha davetkâr bir tavır sergiliyordu.

En sonunda gelmemiz gereken kata geldik. Asansörün kapısı açıldığında Derin ve ben asansörden hayvanat bahçesinden kaçan hayvanlar gibi çıktık.

Derin'e göre birkaç metre bana göre ise birkaç kilometre yürüdükten sonra geleceğimiz yere vardık.

Derin beni Mickey's'e getirmişti. Mickey's'i unutamazdım. Hele birde oranın tacoları vazgeçilmezimdi.

Boş yerlerden birine geçtikten sonra garson geldi, siparişlerimizi aldı. Derin'de bende taco istedik. Kısa süre içerisinde yemeklerimiz geldi. Ama buradaki en gıcık olduğum şey istediğimiz yemeği getirmeden önce yoğurt ve bir çeşit hafif acı sos getiriyorlar. Acı sosun yanına da Doritos'un baharatlı veya acı cipsini. Mickey's Meksika yemekleri yapıp satan bir yer. Allah aşkına Doritos Meksika yemeği mi?

Ben cipslerle tıkınırken Derin etrafa bakıyordu. En sonunda Derin ile aramızda bir konuşma geçti. Konuşmayı ben başlattım, çünkü Derin sessiz sakin etrafa bakınmakta ısrarlıydı.

-Filmi beğendin mi?

-Ne?

-Filmi diyorum... Beğendin mi?

-Ben kalırsa güzel bir filmdi. İzlediğim çoğu filmden daha güzeldi. Ya sence?

-Ben de filmi çok beğendim. Güzeldi.

-Burayı hatırladın mı?

-Hatırlamaz olur muyum? Ailelerimiz bizim buluşmamıza ilk izin verdiği zaman ikimiz buraya gelip dedikodu yapmıştık.

-Ah eski günler. Şimdi de biz kendimize izin verip buraya geldik. Yine dedikodu yapmaya ne dersin?

-Çok güzel olur. Önce sen bana yokluğumdaki 6 yılı anlat.

-Daha değil. Kızım sen önce bana Amerika'yı anlat. Nasıl? Güzel mi?

-Ay, Derin sen de sanki Amerika'yı hiç bilmiyorsun. Ailenle de gittin. Tek başına da gittin. Benimle de gittin.

-Ailemle gitmiş, tek başıma gitmiş ya da seninle gitmiş olabilirim ama merak ediyorum işte. Ne yapayım? Hem ben Amerika'ya gittiğimde Caner yoktu.

-Kızım takıldığın şeye bak.

-Buna takılacağım elbet. Takılacak şey mi var başka? Hem ben sana "Dışarıdayken bana Derin deme." demiştim.

-Allah aşkına adını bilseler ne olacak? Yağmur da senin adın değil mi?

-Evet öyle ama işte....

-İşte ne?

-Ya kızım bundan sana ne? Demek ki adımın bilinmesini istemiyorum.

-Bir de bana "Sana ne?" diyorsun. Sonra da kanka oluyoruz değil mi? Selim meselesini unuttun herhalde. Benden kuşku duymuştun ve sordun. Şimdi ben de sana soruyorum.

-Haklısın, bunu sana söyleyeceğim.

-Tamam söylemeni bekliyorum.

-Şey...şey...

-Kızım hadi söyle.

-Tamam söylüyorum işte.

-Tamam söyle.

-Bunu nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum.

-Endişelenme. Rahat bir şekilde söyle işte.

-Tamam, peki. Yaren benim adımı sadece Yağmur olarak biliyor. Aslında ona adımın "Derin" olduğunu söylemiştim ama onun kafa gidik herhalde. Bana sadece "Yağmur" diyor.

-Kızım tüm mesele bu muydu?

-Aslında bir şey daha var. Biraz önce söylediğim iyi olandı.

-Kötü olan ne peki? Beni meraktan çatlatma.

-Bunu sana direk söyleyeceğim. Selim ile Yaren...

Selim ile Yaren... Acaba ne? Düşüncelerinizi bana söyleyin. Öptüm ♥♥♥

Ömür BoyuWhere stories live. Discover now