14.Düşmek

387 14 2
                                    

Annemlerin uçak saati gelene kadar Tolgayla muhabbet etmiştik. Muhabbeti çok iyiydi. Diziler,filmler,müzik her konudan konuştuk.Sabah 4-5 gibi Annemlerle vedalaştık. Annem beni kenra çekip sonuçta oğlan çocuğu banyo yaparken kapını kitle iç çamaşırını orta yere atma diye sıkı sıkı tembihledi. Anne ya pff oqq

Sonrasında odamıza çekilip uyuduk. Yalnız ailecek şöyle malak bir mantık hatası yaptık. Kursun broşüründe dilediğiniz 'pazartesi' gelip başlayın yazıyordu oysa daha perşembeydi. Pazartesi günü başlayacaktık. Saçma sapan gavur prensipleri işte.

Tolgayla bilmediğimiz bir şehirde hatta ülkede avara kalmıştık.

Sabahleyin kalkıp elimi yüzümü yıkayıp listerine shot atıp. Malum sabah sabah ağız kokusu gibi bir durum var. (Listerine shot: listerine ağız gargarasını kapağına döküp hunharca kafaya dikip çalkalamak.) Tolganın kapısını tıktıkladım. Esneme sesiyle karışık gel sesini duydum. "Günaydıın " diyereek içeri girdim. "Uyuyabildin mi rahatça?" Dedim gülümseyerek. "Evet,ama açım dışarda kahvaltı edelim mi ? Babamlarla gittiğimiz çok güzel bir pastane var yakın sayılır metroyla gidersek." dedi.

Tolgalar buralara sık sık gelip gidiyordu sanırsam o yüzden biliyor galiba rahatım....

"Tamam beybii ben giyineyim" diyip seke seke odama gittim. Hava serindi. Yırtık kotumu ve salaş beyaz gömleğimi giyip bir tarafını kotun içine kattım ve kollarını kıvırdım.saçımı düzleştirdim. İstemsiz bir süslenme isteği vardı içimde. Hayırlısı bakalım. new yorklu seksi bir çocuğa çarparım "i'm sorry" diyip öpüşürüz belki... Of ne diyom yine ben diyip makyajıma devam ettim Tolga yanıma gelip ıslık çaldı hani şu güzel kadınlara çalınan ıslık var ya ondan nasıl tarif edeyim şimdi anlayın siz. Beğenme ıslığı ajsbxkan

"NewYork güzel kız görsün bee az boy olaydı varya off " dedi beni süzerek.

Hanzoya bak ya boyuma laf ediyo.

"Eyvallah.Kısayız biz tabi"" dedim küçük Emrah modunda (kısa derken 1.62 arkadaşlar. Beni cüce falan sancanız.)bir yandan allık sürüyordum. Ulan bu allık falan ne iş ya neyin kafasını yaşıyom ben diye iç geçirip ceketimi ve çantamı aldım,yatağıma yayılıp beni seyreden Tolgaya "hazırım hadii" dedim. Tolga da kot yeşil tişört ve ince penye bir ceket giymişti. Çekici çocuk yani ne giyse hoş.

Yurttan çıkıp metroya bindik. Bambaşka bir ülke her yer belli bir düzende, insanlar farklı, kültür farklı, yazılar farklı. Türkiyemi özledim yaa :/ diye bir burukluk yaşamadım değil her ne kadar bizden daha gelişmiş olsalar da onların yaşam şartlarına özensem de insanın yaşayıp büyüdüğü vatanı bir başka... Bence ben hemen 'NewYork Ülkü Ocakları' na gidip Asena (dişi kurt) olarak göreve başlamalıyım. diye metronun camına kafamı dayamış düşünürken elimle Bozkurt işareti yapmışım Tolga kahkaha atarcasına "yine ne düşünüyosun allah aşkına dişi kurt" diyip bozkurt işareti yaptığım elimi tuttu. Oyş Tolga elleşme fazla...

Sadece gülümsemekle yetindim. "Bidahaki durakta iniyoruz" dedi inene kadar da elimi bırakmadı.

Nasıl desem Starbucks gibi bir yere geldik ama burda hemen hemen birçok kafe öyle yani markalaşmasına gerek yok Kahvaltı Menü söyledik tabiki 'domuz salamını çıkartın ırıspılar' dedim. Tamam belki ben değil de Tolga bunu düzgün bir ingilizceyle söylemiştir. İngilizcesi benden daha iyi bu kekonun. Bi de ben grammar de iyiyim konuşamıyom biliyonuz mu? Bu klişeyi söylemezsem içimde kalırdı...

Kahvaltımızı yaptıktan sonra hesabı Tolgaya kitledim xd şaka şaka "buradaki ilk kahvaltımız benden olsun" istiyorum diyip centilmence ödedi...

Neyse sonra gittik telefon için hat alıp ailelerimizi aradık ve sonra kendimizi NewYork sokaklarına bıraktıık... Alışveriş yapmadım ama alışveriş yapacağım yerleri aklımda belirledim. Daha gezeceğim için elim çok dolu olsun istemedim.

Tolga "lunaparka gidelim mi buraya çok yakın?" dedi. Hayvan gibi "eveet" diye bağırdım. Yaşasın Lunapark!!!

~•~

Lunaparkta başta hız treni,balerin,korku tüneli,balerin ve uçan salıncak olmak üzere bir sürü oyuncağa bindim (evet balerini iki kez yazdım çünkü iki kez bindim.) daha doğrusu bindik. Harikaydı,harika anlaşıyorduk... Dinlenmek için bindiğimiz atlı karıncadan inerken önüme bakmayıp hayvan gibi ayağımı burkup yere düştüm. Ama yeter ya bu çocuğun yanında ikinci düşüşüm benim sıçayım böyle işe kesin gülcek yine diye atarlı atarlı kalkmaya çalışırken sağ bileğime basamadım. Tam tekrar düşecek gibi olurken Tolga beni tuttu. "Üstüne basamıyor musun?" dedi üstelik gülmüyordu aksine endişeli bakıyordu. "no" diyip mal mal gülmeye çalıştım. Gel bakalım diyip beni kucağına aldı.

Tolga sen benim gibi bir camışı nasıl kaldırdın canısı?...

Kutup YıldızıKde žijí příběhy. Začni objevovat