"Emevî Sempatizani" Kim?!

120 9 0
                                    

Ne İslam, ne de beşeri sistemler babanın yaptığından dolayı evladı dahi sorumlu tutmazken Yazar’ın Emevilerin şenaatinden hareketle Kazae’yi sorumlu tutup mahkum etmesi, hiçbir delile dayanmadan ona, “Emevî Sempatizanı” demesi ancak totaliter rejimlerde görülebilecek bir durum, ya da akademyanın totaliter anlayışa evrilmesi olarak izah edilebilir.

Kim Söylemiş “Mevali’nin Hadisi Alınmaz” diye?

Tâbiûn döneminin büyük âlimleri mevâlidir. İlim bayrağını Araplardan onlar teslim almıştır. Ata b. Ebi Rebah Mekke’de fetva verirken beyaz âlimlerin arasında pamuk tarlasındaki bir karga gibi simsiyah görünürdü, fakat bu durum beyazların ona talebe olmasına mani olmadı. Çünkü İslam, efendilerin kölelerden üstün olduğunu reddettiği gibi, ırkların üstünlüğü anlayışını da bütünüyle lağvetti. Bunun içindir ki Allah Rasûlü Mekke-i Mükerreme fethedilince beyazların bakışları arasında Kabe’nin damına Bilal-i Habeşi’yi çıkarmıştı.
Yazar’a gelene kadar hiçbir muhaddis bir ravinin mevali olmasından dolayı aşağılandığı ya da cerh edildiğini söylememiştir. Muhal farz… Yazarın elinde Kazae’nin Emevileri sevdiğine dair bir rivayet olsa bu O’nun rivayet ettiği hadislerin reddedilmesine gerekçe olabilir mi?! Hangi kitapta “Bir hadisin makbul olmasının esaslarından biri de Emevileri sevmemektir.” diye yazmaktadır?!

Uydurulan Dinin, Uydurma Delilleri

Bütün rical âlimleri Kazae’nin sika bir ravi olduğunu söylemekte, Azimli ise Zehebî’nin Mizânu’l-İ’itidâl’ini kaynak göstererek onun “Sağlam olmadığı ve kendisine güvenilmeyen biri olduğunu”26 iddia ediyor. İlgili eserde –belki vardır fakat- ben böyle bir ibare göremedim. Eğer Yazar kitapta olmadığı hâlde böyle tasarrufta bulunduysa bu, bir özürle geçiştirilecek basitlikte bir tahrif değildir. Bunu yapan her nev’i yalanı da uydurur. Bu noktada şöyle bir ihtimal de söz konusudur: Zehebî, adı geçen eserde Ammar b. Harun isimli ravinin tercemesinde27, Kazae b. Süveyd isimli bir ravinin de senedinde bulunduğu bir rivayeti tenkit edip bu ravi hakkında cerh ifadesi olan, “Leyse bi şey” ifadesini kullanmaktadır. Muhtemeldir ki, yazar bu iki Kazae’yi birbirine karıştırdı ya da bilerek çarpıttı. Bütün bunlar ihtimal dahilindedir. Zira -biraz sonra da zahir olacağı üzere- yazar, Kazae’nin adını dahi tesbit etmekten aciz bir haldedir.
İşte buyrun… Ancak Azimli’nin irtikab edebileceği, nev’i şahsına münhasır bir bilimsel cinayet örneği: Öncelikle bilinmelidir ki, Kazae’nin adı Yazar’ın yazdığı gibi “Kazae b. Haruş” değil, “Kazae b. Yahya”dır.28 Rical kaynaklarında bu isimdeki ravilerden29, biri “Kazae b. Yahya” diğeri ise “Kazae b. el-Esved”tir. –Görebildiğimiz kadarıyla- “Kazae b. Haruş” ise sadece Azimli’nin makalesinde geçmektedir. Ayrıca önemli rical kitaplarından olan Tehzibu’l-Kemal başta olmak üzere sair pek çok eserde Kazae’nin aidiyeti noktasında da bir ihtilaftan söz edilmektedir. Bu husustaki rivayetler ise üç başlık altında tasnif edilebilir: Buna göre, Kazae; ya Ziyad’ın Mevlası, ya -yazarın da belirttiği gibi-30 Abdülmelik b. Mervan’ın Mevlası ya da Mevla olmayıp Arap olan “Benû el-Harîş” kabilesine bağlı biri olarak Şam’a gelip yerleşmiş bir mümindir.31Muhtemeldir ki yazar buradaki “Benû el-Harîş” ifadesini “İbn el-Haruş” olarak anladı. Bu ise bedahat derecesindeki bir bilgi hatasıdır
 

Dipnot

25.⇑Buharî, H. No: 1197. Not: Buharî’de “şedd-i rihâl” hadisi iki farklı sahabiden toplam beş senetle zikredilmektedir. Bunlardan dördü Kazae yoluyla Ebu Said el-Hudri’ye dayanan rivayet, bir tanesi ise Zühri tarikiyle Ebu Hureyre’ye dayanan rivayettir.26, 30.⇑Azimli, a.g.m., s. 46.27.⇑Zehebi, Mizanü’l-İ’tidal, Darul Ma’rife, Beyrut, 1963, III, 172.28.⇑İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzib, Daru’l-kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, V,29.⇑Mizzi, Tehzîbu’l-Kemâl, Müessesetü’r-Risale, Beyrut, 1980, XXIII, 597.31.⇑Mizzi, a.g.e., XXIII, 597. Ayrıca Sem’ani Ensâb’ında (4/121), el-Haraşî nisbesinden bahsederken bu nisbenin El Harîş b. Ka‘b b. Rabî‘a b. ‘Âmir b. Sa‘sa‘a b. Kays’a nisbeten olduğunu söyler. Ve hemen peşinden “وأكثرهم نزلوا البصرة” (çoğu Basra’ya yerleşmiştir) der, ki bizim râvimiz de az önce zikredildiği üzere aslen Basralı’dır.

Bizim Boş Vaktimiz Yok!-1  [ Bitti ]Where stories live. Discover now