3

20K 1.5K 659
                                    

Akşam yemeğine gelmedi. Gelirim dedi ama gelmedi. Annem ofladı, ayağa kalktı yemeğinin ortasında. "Sen otur, ben çağırırım." dedi Hakan ayağa kalkarken.

"Son 3 yıldır yemeği bizimle yiyordu. Ne oldu yine?" dedi annem eliyle alnını ovuşturarak. Bakışlarını bana çevirdi. "Sana bir şey dedi mi?" Başımı iki yana salladım.

"Gelirim dedi sadece."

"Emin misin?" Başımla onayladım. Alnıma dokunduğu aklıma gelince alnımın ısındığını hissettim. Kağan beni hep yok saymıştı. Hep evde hayaletmişim gibi davranmış, özellikle ben o ortamdaysam o uzaklaşmıştı. Benden bu kadar rahatsız olması canımı sıkıyordu. Beni bu evde fazlalık gibi hissettirmekte iyiydi. Ne de olsa bu kanı taşımayan tek kişi bendim.

Yukarıdan bağırışma sesleri geldiğinde Özge sandalyesinde sıçrayıp yere atladığı gibi kucağıma tırmandı. Annem gözlerini devirerek mutfaktan aceleyle çıkarken Özge hâlâ içime girmeye çalışır gibi göğsüme yapışıyordu. Boğuk sesleri zar zor seçebildim. "Rahat bırak beni!" Sesini çıkaramasam da Kağan olduğunu anlamak zor değildi. Kollarım arasında titreyen bedenden gözlerimi alıp koridordan yarısı görünen merdivene baktım.

"Geliyorum hemen tamam mı?" diye mırıldanıp zorlukla kendimden ayırdım Özge'yi. Aceleyle üst kata çıktığımda hâlâ boğazlarını yırtmak pahasına bağırışıyorlardı. Annem de aralarına girmiş, onları birbirinden uzaklaştırmaya çalışıyordu.

"Senden ve aptal aptal kendini odana kapatmalarından sıkıldım artık!" diye bağırdı Hakan.

"Görmezden gelmek çok mu zor?"

"Görmediğim için sinirleniyorum zaten!"

"Yeter!" diye bağırdığımda ikisi de bana baktı.

"Karışma sen!" diye bağırdı Hakan bana dönüp. Gözlerimi kıstım.

"Hemen susup alt kata inmezsen geçen gün yaptığın şeyi anneme söylerim." Annem kısık gözlerle Hakan'a bakınca Hakan bana 'Seninle görüşeceğiz' bakışı atıp aşağı indi. Annem de hemen peşinden tabi onu konuşturmaya çalışarak.

"Hakan ne yaptın diyorum!" diye bağırdığını duydum en son.

Kağan öfkeli bakışlarını yere indirdi, odasına doğru bir adım attı. "Yemeğini odana getireyim mi?" diye mırıldandım.

"Mümkünse bir daha odamın önünden geçme." Yine kapıyı çarptı. Göz devirip alt kata indim. İyilik de yaramıyor ki.

*

Sonraki gün sabah babam önceki gece çalıştığı için izin almıştı. Evdeki gerilimi rahatça fark etti ve bana kaş göz yapmaya başladı. Kimse birbiriyle konuşmuyordu çünkü. Annem Hakan'ın ne yaptığını söylemediğim için bana küsmüştü. Hakan da onu tehdit ettiğim için. Ve annem ne yaptığını bilmese de Hakan'ın kötü bir şey yaptığının bilincinde ona küsmüştü. Özge uyuyordu. Kağan zaten her zamanki gibi başını bile kaldırmıyordu. Meyve suyunu içti ve ayağa kalktı. Ben de aceleyle içip peşinden kalktım.

"Oturup düzgünce kahvaltı yapın." diye homurdandı babam.

"Aç değilim." dedi Kağan önden çıkarken. Önceki gün de bir şey yememişti. Yalancı.

"Okulda yerim." diye mırıldanıp ben de çıktım. Arabayı garajdan çıkarıp getirdi, aceleyle binip camdan dışarıyı izlemeye başladım. Aramızda inanılmaz bir gerginlik vardı. Önceki gün rahatsızlığını yeterince belli etmişti.

*

Gözlerimi zil sesine açtım. Başımı yasladığım araba camından çekip okul bahçesine diktim. Diğer tarafa döndüğümde Kağan da camın diğer tarafından dışarı bakıyordu elmacık kemiğini yumruğuna yaslayarak. Biz normalde okula en az 20 dakika erken gelirdik ama ders zili çalmıştı.

Kağan (Gay)Where stories live. Discover now