18

16.4K 1.1K 539
                                    

Kahvaltıdaydık ve mutfakta ölüm sessizliği vardı. Önceki gece Kağan son cümlem üzerine direksiyona yumruk atmıştı ve korna sesi tüm sokakta yankı yapmıştı. Aceleyle kapı önüne geçip zile çökmüş, annem kapıyı açıp şaşkınlıkla bana baktığında hiç çıt çıkartmadan odama çıkıp kapımı çarpmıştım. Sonra yan odadan Kağan'ın sinirli adım sesleri duyulmuştu. Birkaç şeyi devirmiş -sinirlenince hep yapar- tamamen sessizliğe gömülmüştü. Hemen uyuma moduna geçtiğim için annemle falan da konuşmamıştım.

İlk karşılaşma kahvaltıda olmuştu. Tüm aile masanın etrafındaydı ve kimse çıt çıkartmıyordu. Kağan tabağını didip duruyordu. Sonunda çatalını gürültüyle bırakıp avuçlarını gözlerine bastırdı. Dişlerimi gıcırdatıp ayağa fırlayarak odama çıktım. Böyle gördüğüm zaman kendimden nefret ediyordum ama geri adım da atamıyordum.

*

Pazartesiye kadar Kağan'ı sadece yemeklerde gördüm. Aceleyle yemeğini yiyip ortadan kayboluyordu. Annem beni sıkıştırdığında tartıştığımızla ilgili birkaç bahane uydurmuştum. Pazartesi günü masada kahvaltı yaparken Hakan bana döndü gülümseyerek. "Bugün sizin okula geliyorum." Gözlerim anında irildi ve korkuyla kalbim tekledi. Siktir, Ahmet! Ahmet görürse sıçışlara gelebilirdim!

"Ne-neden?"

"Bugün dersim yok. En sevdiğim lise öğretmenimin doğum günü bugün. Onu görmeye geleceğim."

"Ne zaman?"

"Şimdi." dedi rahat bir tavırla çayını yudumlayarak. Kağan uyuşuk uyuşuk mutfağa girdi, meyve suyunu kafaya dikip bana kısa bir bakış attı. Sessizce ayağa kalktım. Hakan da kalktı. Kağan biliyor olacak, tepki vermedi. İkisi de kendi arabasına doğru yürüdüğünde ikisinin arasında döndü gözlerim. Sessizce Hakan'ın arabasına bindim. En azından eğlenceliydi.

*

Okula geldiğimizde arabaları park ettiler, üçümüz birlikte okula girdik. O sırada sarı-beyaz saçları görünce gözlerimi yumup o anın bir rüya olmasını diledim. Ahmet bizi görünce sırıtarak yanımıza koştu. "Günaydın! Aa, Hakan abi, nasılsın?"

"İyi, sen?" dedi Hakan gülümseyerek. O da hafifçe omuzlarını kaldırıp gülümseyerek karşılık verdi. Sonra Ahmet'in bakışları bana kaydı, hızla gözlerimi kaçırdım.

"Dersiniz yok mu sizin?" dedi Kağan soğuk bir sesle. Şaşkınlıkla ona baktım önce, sonra olayı çakıp başımı eğdim. Paçamızı kurtarıyordu ikisini yüz göz etmemeye çalışarak.

"Görüşürüz." dedim Hakan'a. Bana göz kırptı gülümseyerek, Kağan'a döndü sonra. Biz de uzaklaştık Ahmet'le.

"Sana göz kırptı." dedi Ahmet sırıtarak omzuma vurup. Sevinmiş gibi yaparak gülümsedim. Ama Hakan'ın bana romantik anlamda göz kırptığını hayâl etmek bile mideme dokunuyordu. Omuz üzerinden geriye baktım özlemle. Kağan da bana bakıyordu o an. Göz göze gelip sıçradık, o hızla önüne dönünce ben de önüme döndüm.

İki adım ya attım, ya atmadım. Hızlı adım sesleri yaklaştı ve Kağan beni omzumdan tutup kendine çevirdi. Hakan da, Ahmet de, ben de şaşkınlıkla ona bakarken omuzlarımı sıkıca kavramıştı. "Konuşuyoruz. Hemen şimdi."

"Derse gitmem gerek."

"Sikimde gibi mi görünüyor?" Göz devirdim. "Bulut bana bahane bulma. Konuşacağız dedim." Hakan hızlı hızlı bize doğru adımladı.

"Ne oldu?"

"Bir şey yok." dedi Kağan ona bakmadan. O sırada parmakları omzuma o kadar sert gömüldü ki yüzümü buruşturdum. Hakan hemen fark edip Kağan'ı bileklerinden tuttu, ayırdı benden.

"Kaç gündür neyiniz var bilmiyorum ama daha sakin bir kafayla konuşmanız daha mantıklı değil mi?" dedi Hakan gözlerini ikimiz arasında gezdirirken. Ahmet ise gözlerinden kalpler atarak Hakan'a bakıyordu.

"Şu an konuşmamız gerek." dedi Hakan'a bakarak. Sonra gözlerini öfkeyle bana dikti. "Yoksa kafayı yiyecek, patlayacağım." Patlamaktan kastını anladığımda yutkunamadım. Ahmet ve Hakan ise anlam veremiyor gibiydi.

"Tamam." dedim mecburen. Onayı alır almaz beni kolumdan sürükleyerek en yakın tuvalete soktu, kapıyı kapattığı gibi ensemden yakalayıp göğsüne gömdü beni. Göz devirsem de tenim özlemle karıncalandı. İradeli olmalıydım. Ellerimi göğsüne yerleştirip ayırdım kendimi. "Barıştığımızı hatırlamıyorum."

"Bulut yemin ederim kafayı yedirteceksin bana!" diye bağırdı. Ses tonu fazla yüksekti ve hafifçe irkilmeme sebep oldu.

"Haksız mıyım Kağan? Çocuğun olmak değil, sevgilin olmak istiyorum!" Elini alnına atıp ovuşturdu.

"Delirtme beni, bunun çocuğum ya da sevgilim olmanla alakası yok. Sen şu an çocuksun. Bana öyle bakma, gerçekten çocuksun." Yumruklarımı sıka sıka ona bakmayı sürdürdüğümde iç geçirdi. "Yine de seni seviyorum ve kopmak da istemiyorum. Bir yere kadar samimi olalım istiyorum şimdilik. Yoksa aşırı suçlu hissedeceğim."

"Neden yaşına uygun birini bulmuyorsun o zaman?"

"Çünkü yanımda istediğim kişi sensin. Ve arzuladığını bile sanmıyorum, sadece kendine yeterince büyük olduğunu kanıtlamaya çalışıyorsun çünkü küçük olduğunun farkındasın."

"Sen de kendine pedofili olmadığını kanıtlamaya çalışıyorsun sanırım?" dedim alayla gülerek. "Bir çocukla çıkıyor, ona arzuyla bakıyor ama dokunmayarak kendini temize çıkartmaya çalışıyorsun." Gözleri yavaşça kısıldı. Şey, aslında o haklıydı ve altta kalmamak için kurmuştum bu cümleleri. Bunun pedofiliyle alakası yoktu, aramızda altı üstü dört yaş vardı. Ama Kağan yediremediği için söylediğim şeyi haklı bulacaktı. Aptalca bir şekilde benimle yatarsa kendini hasta ruhlu hissedecekti.

"Bizi bitiriyorsun." Gözlerim yavaşça irildi. O an kafamda sürekli aynı şey yankı etmeye başladı. Aynı ses, aynı cümle. Bizi bitiriyorsun. Sahi... Elinden bebeğinin şapkası alındı diye bebeğini fırlatıp atan küçük bir kız çocuğu gibi davranıyordum. Ya da iki kişiye bölünen bir tabak yemeği yarım diye kabul etmeyen açgözlü bir ya hep ya hiççi gibi. Bencilce.

Ah, hayır. Sadece kendimi suçlayamazdım. İkimiz de inatçılık ediyorduk. "Tek başıma mı?" Öğretmen zilinin sesini duyduğumuzda iç geçirdi, kapıya dönüp dışarı çıktı. Ben de peşinden. Ahmet ve Hakan duvara yaslanmış, bizi bekliyorlardı. Küfrettim. Ahmet pot kırmamıştır herhalde?

"Ah, hadi sınıfa geçelim." dedi Ahmet telaşla. Hakan sadece yere bakıyordu. O an vücudumdaki tüm kanın yüzüme hücum ettiğini hissettim. Siktir!

"Gö-görüşürüz." dedim Hakan'a bakarak. Duymadı bile. Hâlâ hafifçe irilttiği gözleriyle yere bakıyordu. Kağan omzuna dokununca başını hızla kaldırıp Kağan'a baktı. Ağız hareketlerinden okuduğum kadarıyla Kağan ona 'İyi misin?' dedi.

Ahmet beni çekiştirince yürümeye başladık. "Bir şey söylemedin, değil mi?"

"Ne? Hayır." dedi telaşla. Göz devirdim ve Hakan'ın görüş açısından tamamen çıktıktan sonra koridorun ortasında durdum. Ahmet de durmak zorunda kaldı.

"Ahmet." dedim uyarıcı bir sesle. Hafifçe titredi, bakışlarını yere çevirdi.

"Yalan söyledin." Gözlerim iri iri olurken kollarımın altına bir sıcaklık yayıldı. Kahretsin! Hakan'la bu konuyu tartışmışlar mıydı birde?

"N-ne?"

"Çocuğun olmak değil, sevgilin olmak istiyorum." O an daha çok şok oldum. Hayır, Hakan'la bu konuyu konuşmamışlardı. Bizi duymuşlardı...

Sınavlarım başlıyor. 2 hafta bölüm zor görünüyor :/

Kağan (Gay)Where stories live. Discover now