27

11.2K 860 363
                                    

Aradan iki saat kadar zaman geçmişti. Yorganımın altına girmiş, duvarı izliyordum. Kağan duvarın ardında, yatağında uzanıyor olmalıydı. Son zehrimi akıtalı on dakika olmuştu en fazla. Gözlerimde yaş kalmamış, başıma ağrılar girmişti. Hemen Kağan'ın yanına gitmek, kolları arasına yerleşip sıkıca sarmak istiyordum onu. Ama annemler yanıma gelip beni kontrol edebilirlerdi. Aynı zamanda Kağan'ı da. Yakalanmak istemiyordum.

Tahminim doğru çıktı. Odama biri girdiğinde gözlerimi yumdum. Adım sesleri yaklaştı, ince parmaklar saçlarım arasından geçti. İstemsizce gözlerimi araladım. Öylece duvarı izliyordum ama... "Kağan sana anlattı yani?" dedi annem titrek bir sesle.

"Çoktandır biliyordum zaten." diye fısıldadım. Annemin parmakları yanağımı okşadı bu sefer. Tuza alerjim vardı, muhtemelen ağladığım için yanaklarım kabarmıştı.

"Çok üzgünüm Bulut. Yıllardır Kağan'ı geri kazanmaya çalışıyorum, fark etmediğini söyleyemezsin." Annemin elini yakalayıp tuttum sıkıca.

"Biliyorum." Burnumu çektim gürültüyle. "Sen de babamı farkındasın. Kağan'dan nefret ediyor." Annem gözlerini şaşkınlıkla dikti bana.

"Baban sadece gurur yapıyor. Hakan da babana çekmiş, aynı şekilde. İkisi de Kağan'ı istiyor ama o kadar gururlular ki umurlarında değilmiş gibi davranıyorlar."

"Öyle yansımıyor ama." diye mırıldandım.

"Hangi baba öz oğlundan nefret eder ki?" dedi annem omuzlarını kaldırarak. Gülümseyerek baktım ona. Benim annem ve babam da muhtemelen beni bırakırken hayattaydı. Tabi bu durumdan emin olmasam da etrafımdaki arkadaşlarımın çoğunun ailesinin hayatta olduğunu biliyordum. Almıyorlardı gelip ama nadiren de olsa görmeye gelenler vardı.

"Kağan'la mı uyusam bu gece?" dedim masum bir tavır takınmaya çalışarak. Aptala yatarak kısaca. Annem şaşkınlıkla bana çevirdi kafasını.

"N-neden?"

"Canı sıkkın ya... Oturur konuşuruz. Ben odama dönerim gece." Annem iç geçirdi, alnıma bir öpücük bırakıp kalktı yatağımdan.

"Tamam. İyi geceler."

"Sana da."

*

Odasına girip kapıyı arkamdan çektim, kilidi çevirdim. Kağan'a baktığımda duvara dönük uzanıyordu. Ağır ağır yanına adımladım, yüzümü yüzüne eğdim. Düzenli nefes alışını duyabiliyordum. Suratı da derin bir uykuda olduğunu yeterince belli ediyordu.

Gülümsedim istemeden de olsa. Onun güzel olmak için hoş gözlere, uzun saçlara ya da büyük göğüslere ihtiyacı yoktu. Kağan olduğu kişiyle o kadar güzeldi ki...

Işığı kapattım, yatağına girip kolları arasına sokuldum, yüzümü boynuna sakladım. Kıpırdandı, irkilip kafasını geriye çekti hafifçe. "Bulut?"

"Benim, aşkım." diye fısıldadım. Kolları belimi sarıp saçlarımın tepesine bir öpücük bıraktı, derin bir nefes alıp ağır ağır saldı. Burnu saçlarıma iyice gömülmüştü.

"Seni seviyorum." diye mırıldandı.   Ağlamamak için zor tutuyordum kendimi.

"Ben de seni seviyorum. Çok, çok fazla seviyorum." dedim burnumu boynuna sürterek.

"Biliyorum bebeğim."

*

Sabah uyandığımda Kağan'ın parmakları saçlarım arasında turluyordu. Başım göğsüne iyice yerleşmişti. "Saat kaç?" dedim, boğazımı temizledim. Sesim kısılmıştı.

"10 dakika var alarma." dedi parmakları hâlâ saçlarımla dans ederken.

"Öff, gitmek istemiyorum." diye homurdanıp tamamen üzerine tırmandım, parmaklarımla suratımı turlayıp pis bir şey olmadığından emin olduktan sonra üzerinde yükselerek Kağan'ın suratına diktim gözlerimi. Yeşil gözler kısılmış, suratımda turluyordu. Yamukça gülümsediğinde kendimi tutamayıp dudaklarına kapandım.

Bir eli belimi kavrarken diğeri yanağımı sıvazladı. "Bulut zamanı değil." diye mırıldandığında omuz silktim.

"Ben yardım ederim sana, hemen biter." Göz devirip tekrar itmeye çalıştı ama izin vermeden dudaklarına yapıştım tekrar. Öpücük sesleri odada yankı yaparken belimdeki eli kalçamı bulmuştu bile.

"Bulut rahat dur." dedi eliyle kalçama iki kere vururken. Dudaklarım boynunda turluyordu.

"Bunu elin kalçamdayken mi söylüyorsun." dedim sırıtarak. Sonra dişlerimi omzuyla boynu arasındaki girintiye geçirdim. Boğukça inledi. Elleri kalçamın altını bulup çekti, kendine bastırdı.

"Geç kalacağız." diye mırıldandı cılız bir sesle. Odanın kapısı tıklanınca sıçradık, kapıya baktık aynı anda.

"Kağan? Uyandın mı?" dedi Hakan. Gözlerimiz birbirini buldu. Yavaşça aşağı baktım. Sürpriiiz!

"Dolaba." dedi ağız hareketleriyle. Can çekişerek kalkıp dolaba girdim. Birkaç hışırtı ve kilit dönme sesi duyuldu, kapı açıldı. Tekrar kapandığında bir sessizlik hakimdi.

"Bulut nerde?"

"Ne bileyim? Bana mı soruyorsun?" dedi Kağan uykulu bir sesle. O sırada alarm çalmaya başladı. Adım sesleri, kapanış...

"Odasında yoktu. Sence nerde olabilir?" Kağan iç geçirdi, dolabın kapağı açılınca nefesimi tuttum. Kapağın kolunu tutan Kağan aptal aptal bana bakıyordu. Saçlarımı karıştırarak çıktım dolaptan. "Konuşmamız gerektiğini düşündüm. Dün gece biraz detaylandırdım da kafamda her şeyi." Kağan'la birbirimize baktık.

"Konuşalım." diye mırıldanırken yatağa oturdum, kollarımı kucağımı kapatacak bir açıyla dizlerime yasladım.

"Bakın kardeş olmanızı hepten geçiyorum." dedi Hakan bir anda konuya girerek.

"Kardeş değiliz." diye düzeltti onu Kağan.

"Afedersin, aynı soy adı taşımanızı... Her neyse, erkek olmanız da sikimde değil açıkcası." dedi bana bakarak. Sonra gözlerini Kağan'a çevirdi. "Karşındaki kişi 15 yaşında. Daha çocuk." Sinirle ayağa fırladım.

"Çocuk değilim ben."

"Bazı şeyler için çocuksun Bulut." dedi Hakan sertçe işaret parmağını bana doğrultarak öfkeli bir sesle. "Özellikle aynı yatağı paylaşıp sabah mıçmıçları yapmak için." dedi imalı imalı. Fark etmişti elbette.

Kağan kafasını yere eğdi, iç geçirip Hakan'a baktı alttan alttan. "Haklısın." O an Hakan da ben de şaşkınlıkla kalakaldık. Hakan kolayca kabullenişine şaşırmıştı. Bense beni böyle iki saniyede satışına. Gerçi evet, Kağan bazı şeyleri zaten en başta kabul etmemiş, benim zorlamalarımla yumuşamıştı.

"Farkında olman güzel." dedi Hakan alayla gülerek. Yüzümü buruşturdum. Odadan çıkmak üzere atağa geçtiğimde önünden geçerken Kağan kolumdan sertçe kavradı beni.

"Hakan ilk defa mantıklı konuşurken senin de dinlemeni istiyorum."

"Şaka mısın sen?" dedim kaşlarımı çatarak ona dönüp. O ise dümdüz Hakan'a bakıyordu. Ben de Hakan'a döndüm. "Lafı nereye getirmeye çalışıyorsun?"

"Kardeşime olduğu yaşı göz önünde bulundurarak yaklaşmasını söylemeye çalışıyorum." dedi Hakan Kağan'a bakarak. Kardeşimi vurgulamıştı. Bu cümlede iğrenç olan bir şeyler vardı. Hakan'ın kardeşi benmişim ve Kağan'la arasında hiçbir bağ yokmuş gibi...

"Emrin olur." dedi Kağan göz devirerek. "Şimdi odamdan çıkar mısın?" Hakan çıkarken diğer kolumu yakalayıp çekerek dışarı çıkarttı beni, direkt benim odama sokup kapıyı kapattı.

"Bulut sinirlenmeye başlıyorum." dedi suratıma dümdüz bakarken. "Bokunu çıkartmayın. Yemin ederim kötü olacak sonu."

"Ne? Babama mı söyleyeceksin?" dedim alayla.

"Saçmalama gerizekalı. Asabım bozuluyor, çok kırıcı olacağım. Dikkat et hareketlerine." Çıktı odadan. Kapıyı çarpmayı da ihmal etmedi.

Kağan (Gay)Where stories live. Discover now