31

9.2K 674 333
                                    

Yeri geldi sinirlendim, kırıldım, güldüm, cringeden yüzümü tırmaladım ama bir şekilde oturup unuttuğum kendi elimden çıkma 30 bölümü yuttum ve bölüm yazmayı başardım. Gerçi bölüm demeye bin şahit ister ama kitabı yarım bırakmaktansa bir şekilde devam ettirip bitirmek daha mantıklı geldi. Bu kadar uzun beklettiğim için üzgünüm. Ama hala çok zorlanıyorum çünkü bu iş bugün oturup yazmalıyım değil oha aklıma manyak bir şey geldi deyip oturarak yazmayla oluyor. Ve ben Kağan'da o hisleri en son 2 yıl falan önce ilk kitaba başladığımda yaşamıştım :d

Yani üzülerek söylüyorum ki beklentileri düşürebildiğiniz kadar düşürün :/

"Rüya falan gördü herhalde." dedi Hakan bozuntuya vermeden. Sonra kıkır kıkır güldü, Özge'nin başının tepesine bir öpücük bıraktı.

Özge çatık kaşlarla baktı ona. "Rüya değildi!"

"Odanın camından içeri burnunu sokan dinazor da rüya değildi, değil mi?" dedim ben de Hakan'a katılıp. Ahmet'le birbirimize bakıp sırıttık.

"Değildi!" dedi Özge dudak büzüp kollarını göğsünde kavuşturarak.

"Tamam, tamam gerçekti! Ben inanıyorum sana." dedi babam ona gülümseyerek. Özge Hakan'ın kucağından tavır alarak atladı ve babamın dizlerine tırmandı bu sefer. Annem ve babam umursamaz bir tavır takınırken Özge'nin rüya görmediğinin farkında olan Hakan bana sert bir bakış atıp başını yukarı aşağı salladı.

"Hadi, odama çıkalım." dedim Ahmet'e dönerek. Hakan'ın onu takmamama karşılık daha çok kızdığının az çok farkındayım. Ahmet ses çıkarmadı ve birlikte odama geçtik.

*

Geceyarısı uyanıp sevgilisinin yanına gitti Bulut. Kağan uyanıktı, telefonuyla oynuyordu. "Herkes uyudu sanırım." dedi Bulut sırıtarak. Çokça yanılıyordu...

"Niye Ahmet'le uyumadın?" dedi Kağan inatçı bir tavırla ona kıçını dönerken. Bulut arkasına uzanıp beline sarılarak yüzünü sevgilisinin sırtına gömdü.

"Çünkü bu evde en sevdiğim yastık sensin."

Yaklaşık yarım saat sonra Ahmet uyandı diğer odada. Ahmet Bulut'un yatağında yatıyordu ama yerdeki Bulut'un uyuduğu yer yatağı boştu. Gözlerini ovuşturdu yumruklarıyla, yataktan çıkıp aptal aptal olduğu yerde sallandı birkaç saniye. Susamıştı.

Mutfağa indiğinde açık ışık gözünü aldı, gözlerini hızlı hızlı kırpıştırarak girdi içeri. Hakan mutfak masasında bir şeyler atıştırarak telefonundan dizi izliyordu. Bulut'u fark etmedi bile. "Hakan abi..." Hakan sıçradı, gözlerini çocuğun kağıt beyazı suratına çevirip kulaklığının tekini çıkardı. Ahmet mutfak dolaplarının önündeydi şimdi. "Bardaklar nerde?" dedi Hakan'a çevirerek kısık gözlerini.

Hakan diğer kulaklığından da kurtulup ayağa kalktı, çocuğun üzerinden uzanıp dolabın kapağını açıp bir su bardağı alarak Ahmet'e uzattı. "Al bakalım." Uykusuzluktan önünü zor gören çocuk bardağı avucundan aldı, arkasını döndü Hakan'a.

"Teşekkürler." dedi kısık sesle, sürahiden bardağına su doldurup bir dikişte bitirdi. O sırada sandalyesine geri oturan gayet ayık bir adet Hakan'ın kendisini izlediğinin farkında değildi.

Paytak paytak kapıya yürüdü, tutturamayıp bir güzel duvara göçtü. Hakan hızla ayağa fırlayıp kendisine atılırken ellerini yüzüne atıp yere çöktü. "İyi misin?"

Çocuğun kağıt beyazı suratı kıpkırmızı olurken ellerini kucağına indirip aptal aptal kıkırdadı. Hakan şaşkınlıkla uykusuzluktan mala dönmüş çocuğu süzdü. "Duvarı görmedim." Hakan bu tepkiye göz devirdi. Normal bir anda olsa mutlaka deli gibi dalga geçerdi ama çocuğun alnı ve burnu çarpmanın etkisiyle kıpkırmızı olmuştu ve gözleri sulanmıştı. Hakan kalkmasına dirseklerinden tutarak yardım etti. Ahmet yine yarım ağız bir teşekkür mırıldanıp sersem hareketlerle mutfaktan çıktı.

Kağan (Gay)Where stories live. Discover now