29

11.1K 741 303
                                    

"Ben biraz havalanıp geliyorum." dedi Ahmet Hakan'a bakarak. Hakan önce çocuğu anlamadı, anlayınca kaşları arasında derin çizgiler belirdi.

"15 değil misin sen?" Omuz silkti Ahmet. İlk içtiğinde 13'tü. Ayrıca 16'ya çok az kalmıştı.

"Ne olmuş?" dedi Özge ağzının her tarafına pamuk şeker bulaşmış hâlde ikiliye bakarak.

"Çişi gelmiş abinin." dedi Hakan onu kucağına alıp yanağından öperek.

"Yap o zaman hemen. Sakın altına kaçırma." dedi Özge de Ahmet'e dönerek. Hakan'ın dudaklarında alay dolu bir gülümseme belirdi.

"Özge'yi duydun." Ahmet göz devirse de dudaklarında engel olamadığı bir gülümseme vardı.

"Gelirim beş dakikaya." Ve aceleyle uzaklaştı. Hakan ise neredeyse beyaz kafanın arkasından bakmayı sürdürdü. Ahmet'in boyası iyice akmıştı. Gittikçe daha beyaz görünüyordu. O gün hava durumunda güneş görünmese de ara sıra güneş yüzünü gösterip kayboluyordu. Hakan problem olmayacağını tahmin etse de biraz daha takılıp eve gitmeyi planlıyordu. Zaten sıkılmıştı da.

Ahmet beş dakika sonra döndüğünde Özge ve Hakan bir bankta oturmuş, el oyunları oynuyorlardı. Özge onu görünce tüm dişlerini gösterip sırıttı. "Trene bineceğiz! Seni bekledim çünkü Hakan abimin boyu ona uzunmuş." Ahmet Hakan'a baktığında Hakan sırıtarak kafasını çevirdi. Aralarında 5 santim falan vardı ve Hakan zaten bariz yalan söylüyordu çünkü çocuk oyuncaklarına veli olarak herkes alınabiliyordu.

"Binin de eve dönelim." dedi Hakan boğazını temizledikten hemen sonra. Özge anında dudak büküp kollarını göğsünde birleştirdi.

"Aa neden?" dedi Ahmet sadece Hakan'ın görebileceği bir sırıtmayla. "Özge daha bir sürü şeye binecekti."

"Çok istiyorsanız ikiniz takılın. Sevgilimin evi de yakın buraya benim." dedi Hakan da sırıtarak. "Senin hevesin var nasıl olsa, oynatırsın Özge'yi." Bu sefer sırıtan Hakan'dı.

"Olur." dedi Özge mutlu bir ifadeyle.

"Tamam, trene binip gidelim o zaman." dedi Ahmet gözlerini kaçırarak.

"Anlaştık." dedi Hakan hâlinden mutlu bir tavırla. Mutlu olmayan tek bir kişi vardı. Özge.

*

Odamda karşılıklı oturuyorduk yatağımda Ahmet'le birlikte. Sessizce ona gözlerimi kısarak dik dik bakmayı sürdürdüm. Gözleri tavanı, duvarları turladı ve tekrar gözlerimi buldu. "Ne var Bulut?" dedi sonunda kızgın bir sesle.

"Abimden mi hoşlanıyorsun?"

"Ne?" diye bağırdı şaşkınlıkla kaşlarını çatarak.

"Hakan'dan hoşlanıyor musun?" Gözlerini kırpıştırdı, alayla güldü.

"Saçmalıyorsun, farkında mısın?"

"Ben mi saçmalıyorum, sen mi?" dedim gaza gelmesi için. Düşündüğüm tepkiyi verirse-

"Aynı soy adını taşıdığın kişiyle birliktesin ve ben saçmalıyorum, öyle mi?" Alayla sırıttım.

"Hoşlanıyorsun Ahmet!"

"Bulut saçmalama!"

"İtiraf et, kızmayacağım!" Kapı tıklanınca üzerime atılıp eliyle ağzımı kapattı. Elini aceleyle itiştirip bağırdım. "Gel!"

Hakan uzattı başını içeri, gözleri ikimiz arasında turladı. Dudaklarımda sırıtmayla birlikte Ahmet'e döndüm. Yanakları kızarmıştı. Ben ona bakınca Hakan da ona baktı ve birden suratı domates gibi oldu. "Yemek hazır." dedi sadece Hakan. Ahmet'in suratını süzüyordu tek kaşı havada.

Kağan (Gay)Where stories live. Discover now