30 × Hurt

5.5K 521 266
                                    

Medya; Christina Aguilera - Hurt

Lisa

Sahildeki banklardan birine oturmuş ve düşünüyordum. Canım yanıyordu ve kafam çok karışıktı. Kahinin sözleri sürekli beynimin içinde yankılanıyordu. 'İki yol var.' demişti kahin. 'Yalnızca iki olasılık, değerli kaderinizi değiştirecek.' İki olasılığı da görmüştüm. Kabullenmek zordu, üstesinden gelmeye çalışmak zordu. Bazenleri, eğer geleceğini bilirsen nasıl yaşarsın diye merak ediyordum. Yarın ne olacağını bilirsen ya da iki dakika sonra.. Acaba bu hayatta bir anlam mı bırakmazdı yoksa bazı şeyler daha mı önem kazanırdı? Fakat, hissedeceğim tek şeyin acı olacağını düşünememiştim.

Yerde bulduğum bir taşı daha denize fırlattıktan sonra ayağa kalktım. Jennie, Rose ve Jisoo bana doğru yaklaşıyorlardı. Derin bir nefes alarak ellerimi cebime attım ve sakin bir şekilde onlara doğru yürümeye başladım. Hızlı adımlarla yanıma ulaştıklarında hissetmiştim, artık üçü de ölümsüzdü.

"Bu da ne demek oluyor Lisa?" dedi Rose sinirle. "Ölümsüz olmak istemediğini söylemişsin!" Gözleri doluydu ve her an ağlayacakmış gibi görünüyordu. "Ya sana bir şey olursa? Ya savaşta sana zarar gelirse?"

"Bu pek mantıklı bir fikirmiş gibi görünmüyor." dedi Jennie, Rose'u onaylarken. "Tekrar düşünmelisin bence."

Jisoo iç çekerek bana baktığında gözlerimi onunla buluşturmuştum. Beni anlıyordu, bunu biliyordum. Ama sonuçta o da bir ölümsüz olmuştu. "Ben kararımı çoktan verdim. Bu savaş için ölümsüz olmayacağım."

"Lisa!" dedi Rose sinirle. "Saçmalama lütfen. Bu savaşın bizim için önemi ne kadar büyük unuttun mu, hem bizler-"

"Peki ölümsüz olsam ne yapacağım?" dedim yere eğdiğim bakışlarımı üçünün üzerinde gezdirerek. Afallamış bir şekilde bana bakıyorlardı. Jisoo yutkunarak bakışlarını denize çevirmişti. Onlar, hala suyu kontrol edebileceğimi bilmiyorlardı ve bu şu an benim için bir kozdu. Aksi takdirde onları ikna edemezdim. "Söylesinize," diye devam ettim. "Ben yalnızca bir denizkızıyım, ölümsüz olsam ne değişecek? Size hiçbir faydam dokunmayacak. Varlığımla yokluğum aynı şey."

"Hayır," dedi Jennie. "Öyle değil, Lisa. Savaşta ne olduğu ya da ne olacağı önemli değil. Sen bizim dostumuzsun, sen bizim için önemlisin."

"Kaybedeceğimiz bir savaş için, ölümsüz olarak kendimi ebedi ızdırabın ortasına atmam ben." dedim sertçe. Rose kafasını iki yana sallayarak yanaklarından akan göz yaşlarını silmiş ve okula doğru yürümeye başlamıştı. Jisoo ve Jennie ise bana burukça gülümsemiş, omzumu patpatladıktan sonra Rose'un arkasından ilerlemişlerdi. Onları anlıyordum. Kötü hissettiklerini biliyordum. Biz birbirimiz için kendimizi feda ederdik. Jennie'nin de dediği gibi önemli ve değerli dostluklarımız varsa, bunu gerçekleştirmeliydik.

"Onlar sadece üzgün hissediyor." Kafamı yan tarafa çevirdiğimde bana üzgünce bakan Jungkook ile karşılaşmıştım. "Tıpkı benim gibi."

"Ama beni anlıyorsun, değil mi?" dedim ona doğru birkaç adım atarak. Garip bir şekilde köşe bucak kaçtığım baş belası bu vampir, zor zamanlarımda sığınacak tek limanım olmuştu. "Bunu neden yapmak istediğimi anlıyorsun."

"Evet," dedi kafasını aşağı yukarı sallayarak. Bana doğru yaklaşarak kollarını belime dolamış ve bana sıkıca sarılmıştı. "Sen de beni anla.." diye devam etti. "Bu savaşı kazanmamız gerek."

Kaşlarımı çatarak geri çekilmeye çalıştığımda boynumda ani bir acı hissetmiş ve kasılarak titremeye başlamıştım. Jungkook da benimle birlikte yere çökerken, denizdeki dalgaların ve güzel rüzgarın sesi kulaklarımda uğulduyor; bana huzur veren sesler başımı ağrıtarak mahvetmeye başlıyordu. Gözlerim de eş zamanlı olarak yavaş yavaş kararırken konuşamıyordum. Tek kelime edemiyordum, tepki bile veremiyordum. Boynumdaki acı normalde bana çığlık attıracak seviyede olsa da dudaklarımı aralayamıyordum.

house of cards ❅ bts•bp ✓Where stories live. Discover now