† Seni seviyorum güzelim †

35.6K 3.8K 4.3K
                                    

Dün akşam Jungkook'a bir şey olacak korkusuyla uyuyamamış, sabaha kadar evin içinde dört dönmüştüm. Ağlamaktan gözlerim kıpkırmızıydı ve başım fena şekilde ağrıyordu.

Elf sığınağına dönüp dönmediklerini bilmiyordum. Hoseok'a benim için bakmasını istediğimde haber vereceğini söylemişti ama ona güvenemiyordum. Neden bilmiyorum ama Elfler konusunda biraz hassastı.

Yanaklarıma eklenen yeni yaşları elimin tesiyle silerken yatağıma oturmuştum. Kim bilir kaç tane kayıp vermişlerdi ve aralarında Jungkook'un da olabileceğini düşündükçe kalbim sökülüyordu.

Düşüncelerim arasından sıyrılmamı sağlayan kapı sesiyle irkilip bir süre kapıyı izlemiştim. Jungkook olabilir miydi?

Yutkunup o olması için içimden Tanrılara yalvarırken yavaşça kapıyı açmıştım.

Gördüğüm beden kaskatı kesilmemi sağlarken öylece yüzünü incelemiştim. Yanağında ve alnında çok derin olmayan küçük yaralar vardı ve çökmüştü. Hem de fazlasıyla.

Karşımdaki görüntünün gerçek olup olmadığını anlamak için buz kesmiş ellerimi göğsüne koymuş, tekrar ağlamaya başlamıştım. Buradaydı ve bana gelmişti. Ağlamam şiddetlenirken boynuna atlayıp sarıldığımda belimi sıkıca kavramış ve sarılışıma karşılık vermişti.

"Döndün" demiştim hıçkırıklarımın arasında. "Tanrım şükürler olsun, yaşıyorsun"

Kafasını boynuma gömüp derin nefesler almıştı. Konuşmuyordu.
Uzunca bir süre ben ağlamaya devam etmiştim, Jungkook ise sıkıca sarılmıştı bana. Ağlamalarım iç çekişlere dönünce Jungkooktan ayrılmış ve yüzünü kavrayıp yanaklarını sevmiştim.

"Gideceğini bana neden söylemedin?"

Bir süre öylece gözlerime bakmış ve derince iç çekmişti. "Benimle gelmek isteyecektin. Hayır desem bile gizlice gelecektin, biliyorum" Haklıydı. Hiç düşünmeden peşinden giderdim.
Başımı eğdiğimde çenemden tutup gözlerine bakmamı sağlamış ve baş parmağıyla orayı okşamaya başlamıştı.

"Çok mu korktun?" sesi o kadar masum o kadar çocuksu çıkmıştı ki gülümsemeden edememiştim.

"Çok korktum Jungkook" Gülümsedi.

Ellerimi ensesine indirip saçlarıyla oynamaya başladığımda çenemi okşamaya devam etmişti.

"Ah, sanırım açlıktan ölüyorum"
Gergin havayı dağıtmak amacıyla alayla konuştuğunda gülümsemiştim.

"Sana bir şeyler hazırlardım ama" Ellerimi sıkı karnına getirip okşadığımda elleri dirseklerimi tutmuştu. "Bu mideyi sadece sebzeyle doyurabileceğimi sanmıyorum"

Güldüğünde yanağımı göğsüne yaslayıp sıkıca sarılmıştım. Jungkook ellerini belimde gezdirdikten sonra saçlarıma çıkarıp okşamıştı. Kedi gibi mırıltılar çıkardığımda kıkırdamış ve daha sıkı sarılmıştı.

"Teşekkür ederim" Rüzgarda birbirine çarpan deniz kabuklarının sesi kulaklarıma dolunca Jungkook'un yaptığı süs aklıma gelmişti.

"Küçük bir özür hediyesi sadece"demişti. Neyden bahsettiğimi anlaması beni güldürmüştü.

Bir süre daha sarıldıktan sonra Jungkook yavaşça beni kendisinden uzaklaştırarak sarılmamızı sonlandırmıştı.

"Gitmeliyim" yüzüm düşse de onaylamıştım. "Akşam gel ama tamam mı?" gözlerinin içine yalvarırcasına baktığımda gülümsemiş ve onaylamıştı.
"Geleceğim"

Islak saçarıma aynanın önünde şekil vermiş, şelalenin etrafından topladığım mücevherleri cam kavanozuma koymuştum. Parlak ve güzel şeyleri çok seviyordum. Bu yüzden gördüğüm her yerden topluyordum.

Curse •taekook•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin