† Kahine gidiyoruz †

24K 2.5K 2.1K
                                    

"Bunun iyi bir farklılık olduğunu sanmıyorum" beni sarmaladığı kollarını sıkılaştırırken kaşlarını çatmıştı. Vücudunun her yeri gerilirken gözlerindeki korkuyu görebiliyordum.

"Ne demek istiyorsun sen?" sesi titriyordu ama sadece sesi değil elleri de titremeye başlamıştı. Ne demek istediğimi çok iyi biliyordu, inanmak istemiyordu sadece.

"Biliyorsun" dedim yanağını okşarken. Başını iki yana sallayıp gözlerini çimlere çevirmişti. Dolu gözlerini benden saklamaya çalışıyordu.

"Hayır hayır sen değilsin, olamazsın" sesi o kadar kısık çıkmıştı ki ben bile bedenine yapışık olmama rağmen zor duymuştum.

"Dağılın!" diye bağırmıştı etrafımızı saran elflere. Hepsi hızlı bir şekilde dağılırken Jungkook kafasını boynuma gömüp derin nefesler almaya başlamıştı. "Olamazsın" demişti. "Değilsin eminim Taehyung" sesi hala titriyordu. İkimiz de farkındaydık benim olduğumun.

Onu kendimden ayırıp ayağa kalkarken elini tutup çekiştirmiştim. İç geçirerek yerinden kalktığında beklemeden arkamdan sürüklemeye başlamıştım.

"Nereye" diye sormuştu minik elimi iyice kavrayıp elinin içinde kaybolmasını sağlarken.

"Kahine gidiyoruz" birden durduğunda ben de durmak zorunda kalmıştım. Tekrar çekiştirmeye çalıştığımda bir milim bile yerinden oynamamıştı.

"Hadi ama Jungkook, benim olup olmadığımdan emin olmalıyız" kolunu tüm organlarımdan güç toplayarak çekiştirmeye devam etmiştim.

Aniden beni kendine çekip duvara çarpmış etkisi yaratan göğsüne yapıştırdığında düşmemem için ince belimi, kaslı koluyla sarmalamıştı.
"Sen değilsin bebeğim" demişti dudaklarıma doğru fısıldayarak. "Emin olamazsın" aynı şekilde fısıldadığında iç çekmiş ve dudaklarıma minik bir öpücük kondurmuştu.

"Senin olmadığına eminim. Bu yüzden gitmemize gerek yok" buruk bir gülümseme dudaklarıma yerleşirken yanağını öpmüştüm. "Gitmek istiyorum Jungkook. Benim olmadığımı öğrenip rahatlamak istiyorum"

Sesli bir nefes vermiş ve bir süre gözlerime bakıp onaylamıştı.

Gülümsemeye çalışıp tekrar iri bedenini arkamdan sürüklemeye başladığımda dua ettiğini duymuştum. Benim o kişi olmamam için dua ediyordu.

Uzun bir yürüyüşün ardından kahin'in mağarasına varmıştık. Daha önce bir kahine gelmemiştim. Neye benzediğini de bilmiyordum. Ama milyonlarca yıl yaşadığını düşünürsek cidden yaşlı biri olmalıydı.

Jungkook elimi sıkıca kavrayıp yüzüme korkuyla bakmıştı. İkimiz de içeriye girecek cesareti kendimizde bulamıyorduk.

"of tırnağım kırıldı!" mağaranın içinden tiz bir kız sesi gelince ikimiz de şaşkınca içeriye bakmıştık. "ne duruyorsunuz dışarıda? gelin içeri!" tiz ses tekrar duyulduğunda yavaş adımlarla içeriye girmiştik. Mağaranın içi parıldayan taşlar ve rengarenk çiçeklerle süslenmişti. Nedenini az çok anlayabiliyordum çünkü beklediğim kahin on dört yaşlarında gösteren küçük bir kız çocuğuydu.

"Biz kahine bakmıştık baban falan mı oluyor?" Jungkook kıza sorduğunda duvarlardaki parıldayan taşları incelemiştim. Kız birden kahkaha atmaya başladığında yüzümü ekşitmeden edememiştim. Kız aniden gülmeyi kesip "çok komik" demişti.

Oturduğu taştan tahtın üzerine daha çok yayılıp gözlerini tırnaklarında gezdirmişti. ben böyle bir kahin beklemiyordum. Bu ne ya?

"Ne için geldiğinizi biliyorum" bilmiş bilmiş konuştuğunda bu kendini beğenmişliğine daha çok dayanamayacağımı düşünüyordum.

Curse •taekook•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin