† Özel olduğunu biliyordum †

26.9K 2.7K 3.7K
                                    


Yanağımda hissettiğim hafif gıdıklanmayla gülümsemiştim. Evin içini saran yoğun çam kokusu ne zamandır burda olduğunu anlamama yardımcı oluyordu. Yanağımı seven parmağını tutup öptüğümde kıkırdamış ve kapalı gözlerimi öpmüştü.

Gülerek gözlerimi araladığımda gülen yüzüyle beni izlediğini görmüştüm.
"İki saattir beni izleyecek kadar ne yaşadın sen?" yeni uyanmanın verdiği boğuk sesle sorduğumda omuz silkmişti.

"Günaydın" dediğinde gülümseyerek yatakta dikleşip oturmuştum. Jungkook sevimli mırıltılar çıkartarak bacaklarımı öpmüş ve kafasını dizlerime koymuştu. Ellerimi saçlarına atıp okşamaya başladığımda Jungkook'un elleri de sırtımda gezinmişti.

"Saçların nemli, yıkandın mı?" içimdeki kıskançlık kazanı kaynamaya başlamıştı. Eğer şelalede yıkandıysa benim bile göremediğim yerlerini görmüşlerdi salak periler.

"Evet. Senin gizli yerinde yıkandım" dediğinde rahatlamıştım. Ama benim gizli yerimde yıkanmış olması daha önce orayı bilmediği için şelalede yıkandığı gerçeğini değiştirmiyordu. Ne kadar uzun bir cümleydi bu böyle aman Tanrım.

"Daha önce nerede yıkanıyordun" dedim saçlarını acıtmayacak şekilde çekiştirirken.

"Sizin evlerinizin aksine bizim evlerimizde su sistemi var ama ben senin yıkandığın yerde yıkanmak istedim" şirin sesiyle söylediğinde cırlayarak saçlarını karıştırıp kuş yuvasına çevirmiştim.

"Koca tavşanım beni çok mu seviyormuş?" Kıkırdarken yüzünü göbüşüme yaklaştırıp burnunu sürtmüştü. Gıdıklandığım için gülerek yüzünü itmiş ve sırt üstü yatağa düşmüştüm. Jungkook bir elini duvara yaslayıp diğer eliyle belimi tutmuş ve üzerime eğilip yanağımı öpmüştü.

"Birkaç gün benimle kalmak ister misin güzelim?" aniden sorduğunda şaşkınlıkla suratına bakmıştım. Hayır demeyeceğimi biliyordu zaten.

Şirince güldükten sonra başımı sallayıp onaylamıştım. "Sana bayılıyorum" eteğimi baldırlarıma kadar sıyırmış ve parmaklarını nazikçe esmer tenimde gezdirmişti. "Beni Delirtiyorsun" konuştuktan sonra kendi kendine gülmüş ve eğilip baldırlarıma sulu öpücüklerini bırakmaya başlamıştı.

"Jungkook yapma lütfen" zar zor konuştuğumda bacaklarımı karnıma kadar çekmiştim. Kendisi zor durumda kalmak istemiyorsa, beni zor durumda bırakmamalıydı.

Tekrar bir elini duvara yaslamış ve diğer elini bacağımda gezdirmişti. Kafasını boynuma sokup derin nefesler almaya başladığında ellerim saçlarına gitmiş ve yavaşça çekmiştim. Boynumdan geçen ufak hava akımı bile ondan etkilenmemi sağlıyordu. Beni içine çekerken bile güzeldi o.

"Manolya" demişti. Kafası hala boynumda olduğu için sıcak nefesleri boynuma dokunuyordu.

"Her gün başka bir çiçek kokuyorsun Taehyung. Sabit bir kokun yok mu senin?" sakince sorduğunda omuz silkmiş ve gömlek düğmeleriyle oynamaya başlamıştım.

Biraz daha derin nefesler çektiktek sonra boynumdan ayrılmış ve yarı açık gözleriyle yüzüme bakmıştı. "Ay bir an cennete gittim pardon" dediğinde kahkaha atmıştım.

Sarhoş olmuş gibi davranıyordu. "Evimizi bir an önce yapmaya başlasan?" ellerimi boynuna atıp okşarken söylemiştim. "Daha fazla dayanabileceğimi sanmıyorum" Sesli bir şekilde yutkunduğunda, hafifçe gülümsemiştim.

"Aslında yapımına başladım. Daha doğrusu başladık. Benim elfler yardım ediyor biraz" deyip güldüğünde ben de gülmüştüm.

"Neden bir kaç gün sende kalacağım?" gülüp yerinden kalkmış ve dolabımın yanında duran büyük sepeti almıştı.

Curse •taekook•Where stories live. Discover now