† Beni delicesine öpmeye var mısın? †

30.3K 3K 2.5K
                                    


"Uyan" bedenim sert bir şekilde sarsıldığında yüzümü buruşturup Yorganı kafama kadar çekmiştim.

"Uyan Taehyung acıktım ben"
Hoseok yorganı üzerimden kaldırmış ve -ayağıyla- bedenimi sarsmaya devam etmişti.

"Uykum var Hoseok git ormandan topla bir şeyler" üzerimi örtmeye yeltendiğimde bağırmış ve yorganı yatağın diğer ucuna fırlatmıştı.

"Yalnız gitmek istemiyorum sen de gel" yerden kalkmam için kolumu koparırcasına çekiştirmişti.

"Yah! Bir dur kendime geleyim!"  bağırdığımda oflayarak kolumu bırakmış ve yatağın üzerine oturmuştu. Uykulu gözlerimi kaşıyıp yavaşça yerden kalkmış, meyve ve sebzeleri koyduğum sepeti dolabımın yanından alıp Hoseok'a dönmüştüm.

"Düş önüme" gülümseyen yüzüne sevinç nidaları eklenirken yataktan kalkmış ve zıplayarak evden çıkmıştı. Tatlış haline Gülmüş, ben de sarsak adımlarla evden çıkıp kapıyı kapatmıştım.

Jungkook gelmediğine göre hala işleri bitmemişti. Yanıma gelmediği için Tavır koymayı düşünmüyordum. Ne de olsa koskoca Elf halkını çekip çeviren tek kişiydi ve işleri hiç bitmiyordu. Bazen vakit bulup nasıl yanıma gelebildiğine şaşırıyordum ama yanımdaysa mutluyum. Gerisinin pek de bir önemi yoktu.

"Bak elmalar" Hoseok heyecanla kanatlarını çırparak ince parmağıyla elma ağacını göstermiş ve hemen oraya uçup beş tane elmayı gömleğine doldurup sepetime atmıştı.

Yemek toplamak için sürekli Hoseok'dan yardım isterdim. Boyum minik olduğu için ağaçlara tırmanamaz, en alttaki dala bile ulaşamazdım. Hoseok ise uçar ve en üstteki iri meyveleri toplayıp sepetime atardı.

Portakal, armut ve kivi ağacından da birkaç meyve toplayıp dönüş yolunu tutmuştuk.

Öğlen olmuştu ama benim canım sevgilim hala ortalarda yoktu. Korkmuyor değildim, tekrar savaşa gitmiş ve bana haber vermemiş olabilirdi. Sadece işinin uzamış olması için dua etmekten başka çarem yoktu.

"Taehyung? İyi misin?"

Hoseok omzuma dokunduğunda dalgın bakışlarımı yerden çekmeden onaylamıştım. Her gün bir gerilim yaşayıp korkmasam olmuyordu sanki. Ah Jungkook ah... Her gün senin için korkmaktan başka ne gelir elimden bilmiyorum sevgilim.

Hoseok benim kilomdaki sepeti taşıyamadığımı görünce kıkırdayıp elimden almış ve karşımızda duran evime, hızlı adımları eşliğinde girmişti.

Şimdi mi aklına geldi sepeti almak?
İki saattir dalağımı sepete akıtırken neredeydin?

Somurtarak evin içine girip kendimi yatağa attığımda Hoseok ne ara soyduğunu bilmediğim meyveleri bana uzatmıştı. Yatakta oturur pozisyona gelip tahta tabağı elime almış ve gönülsüzce meyveleri ağzıma tıkmaya başlamıştım.

"Yovoş yo boğolocokson" diyen arkadaşım kendini sincap sanıp tüm meyveleri ağzına sıkıştırmıştı. Ölecek olsa bile kendine bakmayıp beni düşünecekti.

Şiş yanaklarına dokunup güldüğümde kaşlarını çatıp elime vurmuş ve "Dokunma patlar" demişti.

Söylediklerine büyük bir kahkaha atıp yatağıma sırt üstü uzandığımda Hoseok şiş yanaklarıyla masumca bana bakmıştı.

"Kahkahan ormanı aştı sevgilim. Yüz metre öteden duyuluyor" çam kokusu burnuma dolduğunda anırmayı kesmiş ve yataktan kalkıp küçük evde iki büklüm olmuş sevgilime sarılmıştım. Bacaklarımı yettiği kadar beline dolayıp yumuş yanaklarını defalarca öpmüştüm.

Curse •taekook•Where stories live. Discover now