† Minik Asklepios aramıza katıldı †

21.7K 2.3K 2.8K
                                    


Jungkook yerinden kalktığı gibi savaş zırhını giymeye başlamıştı. Tüm ormanı korumak onun görevi haline gelmişti ve annemin bile eli kolu bağlıydı.

"Jungkook sayımız çok az, yaratıklar çok güçlü"

"Oyalayabildiğiniz kadar oyalayın Namjoon"

Kılıcını da yanına aldıktan sonra melez taşlarının olduğu çantayı zırh kemerine asmıştı. Elimi sıkıca kavrayıp saçlarımın arasına güven verici bir öpücük kondurmuş ve minik bedenimi dışarı sürüklemeye başlamıştı. Aslında bir fikrim vardı ama işe yarar mıydı bilmiyordum.

"Jungkook bir şey denemek istiyorum"

Jungkook'un kafa karışıklığından yararlanıp yere çökmüş ve elflere beni koruyacak bir çember oluşturmasını söylemiştim.

İkiletmeden bir çember oluşturup gelen yaratıkları püskürtmeye başladıklarında ellerimi çimlerin üzerine koyup gözlerimi sıkıca yummuştum.

"Ey yüce yer altı Tanrısı Hades. Lanetli ruhlarını ağaçtan askerlerime kat. Ben de sana kapalı zindandan istediğin ruhu vereyim"

Dün akşam ben yatarken, bir kadın sesi kafamda yankılanmıştı.

'Hades'in aşkına her kim yakalanırsa, kapalı zindanda ruhu sonsuza kadar kalacaktır' Tanrı Hades büyücü bir kadına aşık olduğu için kendini suçluyor, onun geri gelmesi için her yolu deniyormuş.

Zeus, zamanında Hades'in yaptığı kötülükler nedeniyle ona bir lanet koymuş ama kalbi körelen Hades hiç aşık olmayacağını söyleyerek Kardeşi Zeus ile alay etmiş. Sonuç olarak tabiki aşık olmuş ve yüz yılı aşkın bir süredir de acı çekiyormuş.

Bana bunu anlatan kişinin annem olduğunu biliyordum. Kapalı zindanın anahtarının da benim elimde olduğunu söylemişti ama nereye sakladığımı kehanetten sonra hatırlayacakmışım.

Yer altından bir titreşim almaya başladığımda ruhların yeryüzüne çıkmaya çalıştığını anlamıştım.

Yerimdem hızlıca kalkıp elliyi geçkin ağaç askeri yaptığımda ruhlar çığlıklar eşliğinde yeri delerek çıkmış ve yaptığım askerlerin içinde yer bulmuşlardı. Tüm elfler savaşmayı bırakıp bir bana bir de yaptıklarıma bakmaya başladığında Jungkook'un sesi yankılanmıştı.

"Ne duruyorsunuz! Devam edin!"

Hepsi kendine gelip ağaç askerlerle birlikte yaratıklara saldırmaya başladıklarında Jungkook bileğimi kavrayıp çekiştirmeye başlamıştı.

Ormanın derinliklerinde bir düzine yaratık bizi karşılamıştı. Jungkook birkaç küfür savururken beni arkasına çekmiş ve tam üzerimize gelen yaratıklara saldıracakken, gökten üç ışık yere inmişti.

Işık yavaş yavaş kaybolurken önce karşımızda beliren adama, sonra da yanındaki iki metal, devasa kurda bakmıştım.

"İfestus" Jungkook'un dişleri arasında söylediği isim şaşırmama sebep olmuştu. Tamam kardeşim bir ara bana görüneceğini söylemişti ama savaşın ortasında olmasını beklememiştim.

"Yine karşılaştık Jungkook"

Yandan bir sırıtış yüzüne yerleşirken arkasından gelen yaratığa bakmadan kılıcıyla onu ortadan ikiye bölmüştü.

İfestusun yanındaki iki kurt yanımda durup üzerime gelen yaratıklara saldırmaya başladığında ben de elimden geldiğince hem savaşan hem de atışan iki adama yardım ediyordum.

Curse •taekook•Where stories live. Discover now