일곱

296 38 5
                                    

Güneşli bir haftaya başlıyorduk. Çantamı hazırlar iken son buluşmamızdan sonra ilk defa Renjun'i göreceğim aklıma gelmişti. Son görüşmemiz, birbirimizin ellerini son kez tuttuğumuz o son gün.
Hızlıca evden ayrılırken telefonumdan Jeno'yu tuşlamıştım. Ondan benimle okula gitmek isteyip istemediğini sordum ve bir süre onu bekledim.
Çok geçmeden uzaktan beyaz tenli siyah saçlı Jeno belirdi. Sırtında taşıdığı gitarı ile mükemmel gözüküyordu. Okuldaki çoğu kişinin gözdesi olsa da onun gözü arkadaşlarını görürdü sadece. Parlak bir gülümsemesi vardı ve ona çok yakışıyordu. Saçlarını düzelterek bana yaklaşmış ve gülümsemişti.
"Günaydın Min-soo"
"Günaydın Jeno"
"Demek buluştunuz, nasıldı?"
Bunu soracağını biliyordum.
"Güzeldi oturduk ve çizim yaptık."
"Ona ne yaptın bilmiyorum ama şaklabanlık yapan Renjun yerine Felsefeci Huang'i getirdin."
İkimizde beraber gülmüştük. Yavaş adımlarla okul yolunu yürümeye devam ettik. Okula yaklaştıkça tanıdık insanları görmeye başlıyordum. Hepsinin üzerinde Pazartesi günün verdiği bir halsizlik ve anlatılmayı beklenen haftasonu dedikoduları vardı.
Okulun bahçesine gelmiştik. Okulun merdivenlerinin kenarında Chenle, Jaemin, Jisung ve Renjun'i görmüştük. Onlara yaklaştığımızda Chenle'nun gülme sesleri daha da yankılanmaya başlamıştı. Aralarına girdiğimizde Jeno Jaemin'nin sırtına hafifçe vururken Renjun elimi tutup beni kendisine çekmişti, sarışmıştık. Bir süre öyle kalmıştık. Boynu boynumdaydı ve nefesini hissedebiliyordum. Yumuşak saçları boynuma değiyor kokusu ciğerlerime doluyordu. Onun kolları belimi sıkıca sararken benim kollarım onun sırtında güveni arıyordu. Hissediyorum; onu, sevgisini ve güvenini.
Hafif kıkırdamalar doldurmuştu etrafı, gülenler çocuklardı. Sarılmamız bittikten sonra göğüsüne sırtımı dayadı ve oturmamı sağladı. Elleri belime dolanmıştı, ben ellerim ise onun ellerine. Mutluyduk.
Derin bir nefes aldıktan sonra merakla çocuklara bakmıştım.
"İçeri girmek için neyi bekliyoruz?"
"Mark, Haechan ve Chun'ı bekliyoruz"
Ah, demek Haechan baya hızlı davranmıştı. Tekrardan soru sormak için cümleme başlamıştım.
"Mark kim?"
Saçlarını karıştıran Jisung soruma karşılık vermişti.
"Üst sınıflardan Müzik öğrencisi. Haechan ile aynı sınıftalar."
"Sizin çevrenizde Müzik bölümü dışında başka bölümlerden arkadaşlarınız yok mu?"
"Yuta var, Spor öğrencisi. Ayrıca arkandaki yakışıklı da resim bölümünde- ah doğru sen onun varlığından bayadır haberin vardı!"
Gülmeye başlamıştık ve kolumu Jisung'un omzuna vurmuştum.
Birden uzaktan bize yaklaşan üç kişi belirmişti. Başta onları Mark, Haechan ve Chun zannetsem de sonradan onlar olmadığını anlamıştım. Bizden büyüklerdi. Bize yaklaşırken çocuklar onlara el sallamıştı.
"Ya ben kimseyi tanımıyorum ya da bu okulda çok fazla kişi var."
Gülümseyen Jaemin bana yaklaşarak konuşmaya başlamıştı.
"Sağdan birinci öğrenci Johnny, onun yanındaki kızıl ise Taeyong. İkiside Müzik bölümü öğrencileri. Yanlarındaki çocuk ise Yuta onu da az önce duydun zaten."
Renjun birden sessiz ve şaşkın bir sesle cümlesine başladı.
"Garip, normalde Yuta'nın yanında hep Winwin olurdu."
Herkes birden kafasını onaylar şekilde sallamıştı. Ortamda oluşan sessizliği gülüşüm doldurmuştu.
"Chenle bana bir koyun sürüsü ile arkadaş olduğunu söylememiştin."
"Sana 18 kişi ile bir grubuz deseydim dalga geçerdin."
"Geçmezdim sadece inanmazdım."
"Neden"
"Çünkü hep bu 5 kişi takılırken yakalıyorum sizi"
"Çinden buraya kadar gelip kime emanetim sanıyorsun? Ailem Taeyong başta olmak üzere bu 17 kişiye güveniyor"
Üç kişi yanımızdan geçiyordu ve gruba doğru göz kırpmıştı. Mark, Haechan ve Chun'ın gelmesi ile okula geçmiştik.
-
Öğle yemeği idi. Bahçede ben Jeno ve Haechan çimlerin üzerinde uzanıyorduk. Hafif esen rüzgar bizi rahatlatıyordu. Hava aydınlıktı ve bahçede öğrenci sesleri vardı. Birden çalan telefon tüm dikkatimizi dağıtmıştı, çalan Jeno'nun telefonuydu. Kulağına götürüp karşı tarafı dinlerken Haechan ile birbirimize bakmıştık.
Aniden ayağa kalkarak çantasını almıştı.
"Johnny çağrıyor gitmem gerek."
Haechan doğrularak Jeno'ya bakmaya çalışmıştı.
"Sorun ne?"
"Notalar için yardım istemiştim. Okul çıkışına doğru konuşuruz."
Aceleyle giden Jeno'dan sonra Haechan ile yine birbirimize bakmıştık. Suskun bir şekilde kalmıştık ikimizde. Derin derin aldığı nefeslerin arasında saçlarını karıştırıyordu. Saçlarını yeni kızıla boyamıştı ve harika görünüyordu. Bana döndü sinsi bir bakışla cümlesine başladı.
"Sanırım ikinizin arası iyi gidiyor."
" Sizinde yavaş gittiğiniz söylenemez."
"Biliyorsun değil mi bir süre sonra herşeyin bitme imkanı var"
"Biliyorum Haechan."
"Üzülmeni istemeyiz Min."
"Bu konu nerden çıktı? Bir şey mi biliyorsun?"
"Hayır, sadece söylemek istedim. Numara için sağ ol Min-woo"
Gülmüştüm ama içimi dolduran huzursuzluk aslında beni mutlu etmiyordu.

Çokta hareketli bir bölüm değildi değil mi...?
Kafamda toparladığım kurguyu birkaç güne sunucam merak etmeyin sizi daha fazla sıkmayacağım 💕
Lütfen oy atın (Bunu demek istemezdim ama moral oluyor ya hani... öyle yani :/)

 öyle yani :/)

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
•Thanatos• Huang RenjunWhere stories live. Discover now