여덟

263 34 7
                                    




Saatler geçmişti ve Haechan gitmişti. Yeşil çimenlerin üstünde tenimi yakan güneşin altında yatıyordum. Çıplak ayaklarım yeşil çimenleri okşarken Renjun'i bekliyordum. Haechan haklıydı, bu olanlar eninde sonunda son bulacaktı ve eski hayatlarımıza tekrardan dönecektik. Düşüncesi göğsümdeki ağrıyı başlatmıştı. Düşünüyordum ve ağırlık daha da fazlalaşıyordu. Birden bir gölge beni tüm düşüncelerimden alı koymuştu. Bu Renjun idi. Parlak gülümsemesi ile bana bakmıştı. Elini uzatmış kalkmam için bana yardım ediyordu. Pürüzsüz ve ince ellerinin üstünde bir doğum lekesi vardı, onun en mükemmel ayrıntılarından biriydi. Yumuşak ellerini tutarak ayağa kalkmıştım. Üstümdeki toprağı silkeledikten sonra yüzüne bakmıştım, beni dikizliyordu.

''Bugün biraz takılmak ister misin? Gezeriz, konuşuruz. Ne dersin?''

Olur anlamında ona gülümsemiştim. Çantamı almak için yere eğildim ve o an aklıma Jeno'nun buluşma fikri gelmişti.

''Jeno grupça-''

''Ben onunla konuştum, akşam onlarla buluşacağız ama ilk seninle baş başa bir vakit geçirmek istedim.''

''Düşüncelisin.''

''İşimi sadece şansa bırakmayı istemedim.''

-

Sakin bir kafeye gelmiştik ve kahvelerimizi sipariş etmiştik. Sürekli konuşuyordu ve konuştukça gülümsemesi artıyordu. El hareketleri ile konuştuğu konuya destek oluyordu. Konu ne olursa olsun, karşınızdaki Renjun ise onu dinlemek size huzuru getirir. Konuşması kahveler gelene kadar devam etmişti.

Kahvesine bakmıştım, o Americano alırken ben sadece Fındık Aromalı Filtre Kahve almıştım. Garip bir yüz ifadesi ile ona dönmüştüm.

''O kahve senin için biraz ağır değil mi Renjun?''

''Beni hiç tanımamışsın Min.''

''Bir insanı tanımak için sevdiği kahveyi bilmek gerekmez Renjun.''

''Ama ben senin ne sevdiğini biliyordum.''

Utangaç bir ifade ile gülümsemiştim. O da gülümseyince omzuna vurmaya başlamıştım. Gülüşmelerimiz insan sesleri arasına karışmaya başlamıştı. Birden telefonumu elime alarak kamerayı açmıştım.

''Hadi bana kocaman bir gülümseme göster Çinli çocuk!''

Utanarak yüzünü kapamıştı, çok tatlı görünüyordu. Gülümsüyordu, ama bunu ağzından değil gözlerinden anlamıştım. Onun sandığın daha fazla onu tanıyordum. O Huang Renjun idi. Her zaman gülümseyen, ne kadar büyürse büyüsün çizgi filmleri bırakamayan ve ne giyerse giysin ona yakışan biriydi. Üstünde ona bol gelen kot ceketi ve gri sweat'i vardı. Çoğunlukla böyle giyinirdi ve bu ona çok yakışırdı. Birden gülümsemesini durdurarak bana bakmıştı. Kahvesinden bir yudum alıp cümlesine başlamıştı.

''Biliyorsun okul bitimine 1 hafta kaldı ve tatile gireceğiz. Yazın ne yapacaksın?''

''Bilmiyorum belki biraz daha gezerim, bu konuyu hiç düşünmemiştim.''

''Bana ne olursa olsun aramızın hep böyle kalacağına dair söz verebilir misin Min?''

''Bu da nerden çıktı şimdi?''

''Çin'e gideceğim 1 haftalığına.''

''Ve?''

''Ve biz hiç ayrı düşmedik, bilmiyorum belki şu an abartıyor olabilirim ama benimle beraber Chenle ve diğerleri de dönecek. Burada yalnız kalmanı istemiyorum.''

''1 hafta sadece Renjun. Ayrıca ne güzel işte birkaç deliden uzak kalacağım.''

''Öyle deme Min. Şimdi söz verir misin bana?''

''Pekala, söz veriyorum.''

Sadece 1 hafta

Umarım sadece 1 haftadır.

-

Beraber çocukların yanına gitmek için otobüse binmiştik. Telefonundan Çin'e gitmek için uçak biletlerine bakıyordu. Birden gözüm sadece gidiş biletine bakmasına takıldı.

''Renjun sadece gidiş bakıyorsun. Seçeneği gidiş-dönüş yapmalısın.''

Bir an yerinde doğrulup telefonun ekranını ters yöne çevirmişti.

''Ah... Şey- Annem öyle yapmamı söyledi. Ayrı ayrı alacakmışız.''

''Bu pahalıya gelir sizin için.''

Cevap vermemişti sadece yere bakmıştı. Bu beni ne kadar huysuzlandırsa da uzatmak istemedim. Yol boyunca hiç konuşmamıştı. Sadece kafamı onun omzuna yaslamıştım. Geldiğimiz noktaya gelince inmiştik. Durakta bizi bekleyen çocuklar kendi aralarında konuşuyorlardı.

Yanlarına yaklaşmamız ile Chenle birden bana seslenmişti.

'' Min! Sana bir iyi bir de kötü haberim var. Kötü haber ben Çin'e bir süreliğine gidiyorum.''

''Biliyorum bunu Chenle, iyi haber ne?''

''İyi haber Renjun'de gidiyor artık yeni erkekleri hayatına katabilirsin!''

Birden herkes gülmeye başlamıştı. Renjun Chenle'ya vururken herkes kahkaha atıyordu.








***Renjun'in gözünden***

Chenle'nun aptalca şakasından sonra yürümeye başlamıştık. Haechan Chun hakkında Min ile konuşuyordu. O çok mutlu gözüküyordu ve ben onu üzmekten korkuyordum. Birden Jaemin yanıma yaklaşarak sessizce konuşmaya başlamıştı.

''Ona 1 yıllığına gideceğini söyledin değil mi Renjun?''

''Hayır.''

''Peki ya grup işi?''

''Hayır.''

''Bunun sana pahalıyla patlayacağını biliyorsun değil mi? 1 haftan var Renjun. Açıklaman gerek.''

Bunu yapmam gerektiğini biliyordum, ama daha adlandıramadığımız bir şeyi bitirmeye niyetim de yoktu.

Bunu yapmam gerektiğini biliyordum, ama daha adlandıramadığımız bir şeyi bitirmeye niyetim de yoktu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
•Thanatos• Huang RenjunWhere stories live. Discover now