Korku Okulu 2 • 10.Bölüm • Kaçış

4.2K 222 80
                                    

Ali ile karşı karşıya gelmiş birbirimize adeta öldürecekmiş gibi bakıyorduk. Havayı kasıp kavuran rüzgarı umursamadan dik dik ona bakıyordum.

Gözlerini benden çekip elini cebine attı. Cebinden çıkardığı eldivenleri eline takıp diğer cebindeki çakıyı açtı.

Bana doğru gelmeye başlayınca hemen telefonu alıp polisi aramayı çalıştım.

"Polisi mi arıyorsun ?" diye sordu. Ben cevap vermeyince "Hiçbir kanıtınız yok. Kimse bir şey yapamaz." diyerek iyice yaklaştı.

Çakının sivri ucu adeta göz kamaştırıyordu. Ani bir hareketle geriye doğru dönüp tüm gücümle koşmaya başladım.

Benimle aynı hızda beni kovalayan Ali, arkamdan bağırıyordu. Hiç arkama bakmadan önümdeki yola devam ediyordum. Gittikçe ıssızlaşan yerde sadece Ali ve ben kalmıştık.

Ormanlık alana doğru girmeye başladım. Burdaki çalılıklardan beni görmesi zorlaşabilirdi. Hızımı arttırıp daha hızlı koşmaya çalışırken ayağım odun parçasına çarptı ve büyük bir acıyla yere yığıldım. Saniye saniye Ali'nin bana doğru yaklaşını çaresizce izledim.

Yanıma geldiğinde yüzünde korkunç bir gülümseme vardı.

"Şimdi seni burada öldürüp gömsem sanırsam filmlerdeki gibi avcılar felan bulamaz. Burada bedeninle çürüyüp gidersin."

"Ne istiyorsun, şerefsiz!"

"Ben seninle hiç öyle konuşuyor muyum ?" diyerek ayağını ayağıma bastırarak daha fazla acı çekmeme sebep oldu.

Acıdan bağırınca eliyle ağzımı kapattı. "Kangren olmuş kol kesilmeli! Sen artık çok fazla oldun." diyerek beni kucağına alıp kaçırmaya kalkıştı.

Beni tutmaya çalışırken yerde çarptığım odun parçasının dibimde olduğunu gördüm. Onu itiklemeyi bırakıp beni kendine doğru çekmesine izin verdim. Tam kucağına alacakken yerdeki odunu alıp kafasına yapıştırdım. Ali, ani bir şokla kendinden geçerken bende fırsattan yararlanıp tollayarak kaçmaya başladım.

Adım adım ondan uzaklaşırken bir anda "Selin!" diye büyük bir çığlık attı. Bu belki de yenilginin verdiği büyük bir isyan şekliydi. İstediğini alamayıp beni öldürememişti.

Ondan kurtulduğumu anlayarak yavaş ve sakince yürümeye devam ettim. Taa ki önüme dişleri parmağım kadar olan bir köpek çıkıncaya kadar.

İçimden bir "Haydaa!" diyerek hayıflandım. Bana doğru hırlamaya başlarken "Köpekten korksak silahtan kaçmazdık." diye bağırdım. Bunun karşılığından köpekten "Büyüksün Abla." demesini bekliyordum

Bir anda bana doğru koşan köpeğe karşılık olarak kendimi ağacın tepesinde buldum. Ağacın altında beni bekleyen köpeğe karşı kendimi rapunzel gibi hissetmemek için zor tutuyordum. Belki de kapımda sabahalayacak olan aradığım beyaz atlı prens bu köpekti.

En sonunda bu saçma fikirlerden kurtulup kendime geldim. Havanın iyice soğumasıyla titremeye başladım. Köpekten kurtulmanın tek yolu buradan üstüne atlayıp o toparlanmadan kaçmaktı.

Ağacın en tepesine çıkıp bir köpeğe bir kendime baktım ve sonunda ağaçtan köpeğin üstüne atladım. Atlamamla köpekle birlikte yere yığılmam bir oldu. Bacağımın ağrısını umursamadan kaçmaya çalıştım. Ama ters giden bir şey vardı. Köpek hiç toparlanmıyordu. Dayanamayıp yanına gittim. "Acaba öldü mü ?" diye düşünürken karnıma baktım. Bu karnımla filin üstüne atlasam o bile dayanamazdı belki de. "Bunlar hep kilodan" diyerekten baygın hâlde duran köpeğe veda edip oradan uzaklaştım.

Biraz yürüdükten sonra önüme bir yol çıktı. Birisinin geçmesini umut ederek  bekleyişe koyuldum. Telefonumun şarjı bittiğinden hiç kimse ile iletişim sağlayamıyordum.

Artık buz gibi sayılacak bir havayla karşı karşıyaydım. Kollarımı birbirine sürterek biraz ısınmayı başardım ama bu çözüm çok kısa bir sürelik içindi.

Tepemden ağaçların yaprakları bir bir dökülmeye başlarken yalnız başıma kaldığım bu ormanda ürkmeye başlamıştım. Ayrıca şu an büyük acı çeken Tülin'in yanına da gidemiyordum. Tekrardan aynı yolu geriye dönmem benim için tehlikeli olabilirdi.

Saatin kaç olduğundan bile habersiz bir şekilde yere diz çöküp oturmaya başladım. Başımı ellerimle kapatıp bir arabanın gelip beni alması için dua ettim.

Uzun bekleyişimin sonunda neredeyse buz kesecek ellerimle, gördüğüm arabayı durdurmaya çalıştım. Tam yanımda durana arabaya hiç izin istemeden bindim.

"Aa ne tesadüf ?" diye seslendi adam.

"Pardon ?" diyebildim sadece.

Daha sonra cama dönük olan yüzünü bana doğru döndürüp "Beni tanımama üzülmedim desem yalan olur." dedi.

Bu Ali'ydi. Hiç panik olmadan buradan kaçmalıydım. Hâla kapıyı kitlemediğinin farkındaydım ve bir anlık hareketle kapıyı açıp geriye doğru koşmaya başladım. O da aynı hızda arabayı geriye sürmeye devam ediyordu.

Arabanın içinden gülme seslerinin gelmesi sinirlerimi iyice bozmuştu. En sonunda daha fazla koşmaya dayanamayıp olduğum yerde durdum. Nefes nefese kaldığım için ellerimi dizlerime koyup biraz  dinlenmek istedim.

Arabadan inip yanıma gelen Ali, gayet sakin bir şekilde yüzüme baktı. "Kaçışın yok artık. Daha fazla beni uğraştırma ve bin şu arabaya." dedi.

Sessiz kalıp onun yüzüne baktığımda nefret ve kötülüğü gördüm. Bir insanda olmaması gereken iki şey.

Ben tepki vermeyince kendi elleriyle beni arabaya bindirdi. Tepkisiz bir şekilde yaptıklarını izlemeye başladım.

Arabadaki esir durumum devam ederken dümdüz önüme bakıyordum. Ortamdaki sessizliği Ali bozdu.

"O ev eninde sonunda benim olacak. Tüm bunları bunun için yapıyorum. Efsun kolay lokma ama sen biraz asi çıktın." dedi.

"Arkadaşımdan kalan evi sana rüyanda veririm." diye karşılık verdim.

Gülmeye başlayan Ali, sinirden gülmüş olmalı ki arabayı hızlandırdı. Bir yere çarpma endişesinde onu durdurmaya çalışırken beni engelliyordu. O kadar hızlı gidiyordu ki önümü dahi net göremiyordum. En sonunda yapılacak son şeyi yaptım.

Onu direksiyondan itmeye çalışarak hızı kesmesini sağlamaya çalıştım fakat araba dengeden çıkıp yana doğru gitmeye başladı.

"Ali! Durdur şunu!"

"Durduramıyorum, direksiyon kilitlenmiş!"

Direksiyona baskı uygulayarak düzelmesini umuyordum.  Bir türlü düzelmeyince baskı uygulamayı bırakıp çığlık atmaya başladım.

"Ali aç şu kapıyı. Atlayacağım ben."

"Açılsa ilk kendiminkini açar atlarım, ne diyorsun sen ?"

Birlikte birbirimize bağırırken önümüze çıkan tırın korna sesiyle son anda yana kırdı arabayı Ali.

"Ali uçurum bura. Öleceğiz düzelt şu arabayı!"

"Olmuyor işte olmuyor!"

"Hayır!"

Uçurumun kenarına geldiğimizde arkamı dönüp bağırmaya başladım. Bir aşağı bir yukarı takla atarak en sonunda arabayla yere çakıldık.

Bölüm Sonu

Korku Okulu 2Where stories live. Discover now