Korku Okulu 2 • 18.Bölüm • Bodrum

3.4K 187 22
                                    

Tülin'i kıyıya çıkararak çevreye toplanan birkaç kişiden yardım istedim. Zaman kaybetmemek için hemen ambulansı aradılar. Ambulans gelene kadar, bir kişi Tülin'e ilk yardım müdahelesi yaptı. Eliyle yaptığı testten Tülin'in nefes aldığını söyledi.

Kısa sürede gelen ambulans görevlileri hemen Tülin'i sedyeyle içeri aldı. Bir yakınının olup olmadığını sordular. Hiçbir şey diyemeden çevredekiler beni gösterip zorla ambulansa bindirdiler. Ambulans sirenlerini açmış hızlıca hastaneye doğru gidiyordu. Tülin'e yapılan müdaheleler onun için yeterli değil gibiydi. Ona bakınca her yanım nefretle kaplanıyordu.

Hastanenin içine girdiğimiz an yoğun bakım odasına aldılar. Ciddi bir durum olmadığından orada bekletildi. Biraz su yutmuş olabilirmiş. Baygın durumda yatarken, bende kantine gidip kendime yemek almaya karar verdim.

Kantine indiğimde karşıma çıkan küçük çocuğun başını okşadım. Elimi başından çekip hızlıca itti. "Hayvan mıyım lan ben ? Ne okşuyorsun başımı!" Öyle bir tepki vermesini hiç beklemediğimden kahkalarımı içimde tutamadım. Güldüğümü görünce bacağıma vurmaya başladı. Uzaklaştırmak isterken babası geldi. Kuru bir özür dileyip, çocuğu yanımdan aldı.

O an tüm iştahım kaçtığından bir su alıp tekrar Tülin'in yanına çıkmaya karar verdim. Doktordan izin isteyip, yoğun bakım odasına girdim.

Tülin hâla baygın haldeydi. Baş ucuna geçip ona bakmaya başladım. O anda dikkatimi hemen başının yanında, yastığının üzerinde duran kağıt dikkatimi çekti. Sessizce elime aldım.

"YAKINDA! ÇOK YAKINDA!"

Birkaç damla kan lekesinin olması beni kuşkulandırmıştı. Kim bıraktı diye etrafa bakınmaya başladım. Tülin'den başkasını göremeyince odadan dışarıya çıktım. Dışarıda da yalnızca danışma vardı. Yanına hızlıca koşup Tülin'in odasını gösterdim.

"Şu odaya hiç birisi girdi mi ?"

"Maalesef, bir bilgim yok."

"Kamera kayıtlarına bakabilir miyim peki ?"

"Görevliler hariç kimse bakamaz."

Birinin kötü bir şaka yaptığını varsayarak odaya geri döndüm. Telefonumu elime alıp Efsun'u aradım. Telefonu hemen açan Efsun "Neredesin ?" dedi. "Hastanedeyim." cevabına şaşırarak tepki verdi. "Önemli bir şey yok. Anneme diyip telaşlandırma kimseyi." diyip sakinleştirmeye çalıştırdım.

Tülin gözünü açınca karşısında beni gördü. Ona tekrar bakınca içimdeki öfke tekrar canlanmıştı. "Neden söylemedin ?" diye sordum. "Söyletmedi." dedi. "Kim ?" diyince "Diğer annen!" dedi.

Bu dedikleri bana çok saçma gelmişti. Benimle dalga geçer gibi cevaplar veriyordu. "Evden defolun! Şimdi Efsun'u mesaj atıp buraya çağıracağım. Sen ona her şeyi anlatırsın." diyip ayrıldım. Tülin'e attığım mesajdan sonra taksiye binip eve doğru gittim.

Eve gider gitmez ikisinin tüm eşyalarını bavullara koyup dışarıdaki ufak bahçenin önüne koydum. Bu sırada evde sadece annem vardı. Serkan'ı arayıp olan biteni anlatmaya karar verdim. Arayıp eve çağırdım. Az sonra burada olacağını söyledi. Konuşmam bitince annem arkamdan dürttü. "Ben eve bir şeyler almak için markete gidiyorum. Gelmek ister misin ?" diye sordu. "Hayır." dedim.

Annemde evden çıkınca yalnız başına Serkan'ı beklemeye koyuldum. Zemin kattan üst kata çıkacakken bodrumdaki ufak odadan gelen sesi duydum. Aşağısı epey karanlıktı. Merakıma yenik düşüp yavaş yavaş bodruma doğru indim. Daha önce buraya hiç inmediğimden içeride neler olduğunu çok merak ediyordum. Kapıyı açarken hafif gıcırtı sesi çıktı. Odaya ilk adımı atmamla arkamda kalan kapı kendiliğnden kapandı. Panikleyip kapıya doğru koştum. Kapıya tekrar baktığımda arka kısmının çelik olduğunu gördüm. Ön kısmının bu kadar eski ama arka kısmının bu kadar yeni oluşu beni ürkütmüştü. Kapı kolunu açmaya çalışmama rağmen bir türlü açılmıyordu. Oda o kadar karanlıktı ki ışığı açacak yeri bile bulamıyordum. Kapının ardından Serkan'ın gelmesini umut ederek "Serkan yardım et!" diye bağırdım. Uzun çığlıklarımın sonunda kimse duymayınca bu karanlık odada kala kaldım.

Odanın soğukluğu ve karanlığından korkup bir köşeye geçip sessizce bekledim. Bir anda ışıkların açılmasıyla hemen ayaklandım. Işıkların kendi kendine açılması beni daha da korkutmuştu. Tekrar kapıya doğru koşup çığlık attım. Tüm çabalarıma rağmen yine duyan olmamıştı. Kapının dibinden ayrılıp odaya baktım. Önümde koskocaman bir pankart duruyordu.

"KORKU OKULUNA HOŞGELDİN!"

"Yardım edin!" diyerek ağlamaya başladım. Ve bir ses yükseldi.

"Oyun daha yeni başlıyor!"

Bu ses hiçte yabancı gelmemişti. "Sen kimsin ?" diye bağırdım havaya doğru. Kahkaha atarak karşılık verdi. Tam karşımda bulunan bir başka kapı hızlıca savrularak kendinden açılınca korkudan titremeye başladım. "Bırak beni!" diye bağırdım.

"Kurtuluşun bu kapı! Ya bu kapıdan geçeceksin ya da ölümü bekleyeceksin!" dedi. Tek çare olarak o kapıya ilerledim. Gördüklerimle adeta şoka uğramıştım!

Bölüm Sonu

Korku Okulu 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin