Korku Okulu 2 • 11.Bölüm • Tülin'in Günlüğü

4.1K 199 47
                                    

Hafif hafif gözlerimi açmamla bir dehşetin içinde olduğumu yeniden anladım. Ters dönmüş arabanın içinde kanlar içinde bekliyordum.

Bağlı olduğum emniyet kemerini çözerken Ali'ye baktım. Kafasını direksiyonun önüne eğmiş baygın hâlde yatıyordu. Kendi kemerimi çözüp yavaşça arabadan indim. Her yerim ağrıdığından topallayarak yürüyordum. Arabanın önüne geldiğimde dumanların yüksekldiğin gördüm. Belki de az sonra araba alevler içinde kalacaktı. Bu yüzden Ali'yi kurtarmam gerekiyordu. Bu kadar basit ölmek yerine yıllarca hapiste sürünmesi bizim için daha iyiydi. Yavaş adımlarla Ali'nin yanına gittim. Birkaç adımı bile zor attıktan yere yığıldım. Ali'nin kemerini çözmeye çalışırken, uyanmaya başladı.

"Ali, şu kemerini kendin çıkarabiliyorsan çıkar. Benim elim tam yetişmiyor."

"Ne ? Ne oldu ?"

"Şunu çıkar diyorum. Birazdan her yer alevler içinde kalacak."

Son sözümle kendine gelen Ali, kemeri çıkarmaya başladı. Her yer kara dumanla kaplanmaya başlamıştı bile.

"Hadi, daha hızlı."

"Olmuyor, çıkmıyor!"

"Daha çok dene."

O denemeye koyulmuşken ilk alev arabanın önünden çıktı.

"Hadi, yanacağız yoksa!"

"Olmuyor, olmuyor."

"Maalesef." diyerek yanından yavaşça ayrılmaya başladım. Benim gitmemle arkamdan bağırması bir oldu.

"Yardım et, lütfen!"

Onu aldırmamaya çalışarak uzaklaşmaya başladım. Bir andan arabanın önünden çıkan alevlere bakarken bir andan gidiyordum.

"Araba patlayacak, çabuk gel!" dedi. Son bir kez şansımı denemek için yanına gidebileceğim en hızlı şekilde gittim.

"Çözemedin mi hâla ?"

"Kilitlenmiş kemer."

"Bastırabildiğin kadar bastırmaya çalış."

Son denemeside başarısız olunca artık denememeye karar verdim. Alevden gelen dumanlar sürekli öksürmeme sebep oluyordu.

Tam çıkacakken arkamdan "Oldu, oldu." diye bağırdı. "Tamam ben gidiyorum, sen de gel." dedim ve arkama bakmadan gitmeye başladım.

Büyük bir patlama sesi, tekrar arkama dönmemi sağladı. Araba parçaları ayrılmış şekilde her yere savruluyordu. Alev alev yanan arabanın içine bakılması mümkün değildi. Her yeri alevle kaplıydı.

Ali, arabanın içinde miydi, dışında mı ? Bu soruyu cevapsız bırakarak oradan yavaşça ayrılmaya başladım.

Yukarısı uçurum olduğu için önümde düz bir yol bulunmuyordu. Buradan çıkmam için mutlaka birinin yardımı gerekliydi. Telefon buradan çekiyorsa birini arayabilirdim. Cebimi yokladığımda telefonu bulamadım. Arabanın çevresine gidip telefonumu aramaya başladım. Etrafı kumla çevrili bir alan dikkatimi fazlasıyla üstüne çekmişti. Oraya giderek elimle hafif kumları çektim ve altında telefonumu buldum. Uçurumdan düşerken arabadan savrulup buraya düşmüş olmalıydı. Telefona dokunduğumda açılmadığını gördüm. Sonrasında daha önceden beri şarjı olmadığı aklıma geldi.

Telefonumu cebime koyup tüm gücümle yukarıya doğru bağırdım. Birkaç dakika sonra sesimi duyan iki kişi bana ve yanımda yanmakta olan arabaya baktılar.

"Ne olur yardım edin!" diye bağırınca itfaiyeyi arayacaklarını söylediler.
-
İtfaiye gelince olan biten her şeyi detaylarıyla söyledim. İtfaiyeden sonra gelen ambulansla hastaneye giderken itfaiyenin arabayı söndürüşünü izliyordum. Ali'nin nasıl kaybolduğunu bilmezken içimi ufaktan endişe kaplamıştı.

Hastaneye getirildiğimde boynum zedelendiğinden hemen bir kask taktılar. Bir hafta boyunca o kaskla dolaşmak zorundaydım. Ayağımda düşmenin etkisiyle oluşan birkaç sıyrık canımı birkaç gün acıtacak gibiydi.

Tülin ve Efsun'dan bihaber şekilde hastane yatıyordum. Odamda görevli olan hemşireden izin isteyerek telefonunu alıp Efsun'u aradım.

"Alo!"

"Alo, ben Selin, Efsun."

"Selin! Neredesin sen ?"

"Ufak bir kaza geçirdim, boşver beni. Siz nasılsınız ? Tülin nasıl ?"

"Bir seyi kalmadı. Şu an bizim evdeyiz. Sen neredesin ?"

"Hastanedeyim. Bir sorun yok, birazdan çıkacağım."

"Yalnız bu Ali'nin odası dağılmış. Ne oldu burada ?"

"Küçük bir olay." diyerek güldüm.

Elimdeki telefonu hemşireye vererek teşekkür ettim.

(1 Hafta Sonra)

"Efsun şu çiçeği duvar kenarına koymayı unutma. Yeni evin düzeni için bu kadar uğraştım."

"Tamam, tamam o iş bende."

Tülin ve Hakan evlerini satıp boşalan yeni odaya taşınacaklardı. Onlarla birlikte yaşamak hepimiz için iyi olacaktı.

Tülin'in eşyalarının bulunduğu kolileri açarken üstünde 'günlük' yazan bir defter gördüm. Almakla almamak arasında kaldığım tereddütte almak kısmı ağır basınca defteri elime alıp sayfaları çevirmeye başladım.

Hızlı hızlı sayfalara göz atarken bir sayfaya gözüm takıldı. Büyük harflerle bir başlık açılmış ve uzunca bir yazı yazıyordu. "PELİN"

"Onu ben buldum... Maalesef ki ruh hastası birisi olup beni tehdit ettiğini fark etmem geç oldu... Selin'e vereceği zararlar tamamiyle benim suçum! Üzgünüm..."

O gün kaçırılmamı sağlayan Tülin miydi ?

Bölüm Sonu

Son kısmı anlamayanlar 'Korku Okulu 71.bölüme tekrardan göz atabilir.

Korku Okulu 2Where stories live. Discover now