Korku Okulu 2 • 17.Bölüm • Gerçek Aile

3.5K 195 30
                                    

En alt katı temizlerken kapının çalmasıyla duraksadım. Kapıyı açtığımda karşıma orta yaşlarda, düz saçlı, uzun boylu, esmee bir kadın çıktı. Kim olduğunu soramadan bana sarılmaya başladı. "Kızım!"

Anlam veremeden elimi çekip tekrar kadına baktım. "Pardon siz kimsiniz ?" Bana gülerek baktı. "Ben senin annenim." Üstüne giderek "Benim annem öldü." dedim.

Sesimi duyan Tülin ve Efsun üst kattan yanıma geldiler. Tülin, kadını görünce elindeki telefonu yere düşürdü. Kadı, Tülin'e bakarak "İşte bunun yüzünden! Bunun yüzünden ayrı kaldık." diye bağırdı. Kadının dediklerinden en ufak bir şey bile anlamamıştım.

Kadın iyice evin içine girdi. "Ben senin öz annenim. Bu kız seni benden ayırdı. Sana bakan annenin üvey olduğunu bildiği hâlde sana söylemedi. Yoksa ben buraya çoktan gelmiştim. İşimi çok zorlaştırdı."

Tülin ağzı açık bize bakıyordu. Ona bakarak "Tülin bunlar doğru mu ?" diye sordum. Cevap vermeyip elini ağzına götürdü. "Ne diyor bu kadın Tülin ?" dedim.

Gözü hafif yaşlanmış hâlde bana bakmaya devam etti. Merdivene çıkıp onu aşağıya indirdim. "Konuşsana Tülin, yalan desene! Konuş!" Tüm çabalarıma rağmen ağzını hiç açmıyordu. Bu suskunluk her şeyi kanıtlamıştı. Ağlayarak "Neden sakladın benden ?" diye çığırdım. Kolunu tutarak onu sarsmaya devam ettim. Konuşması için her şeyi yapıyordum. Onun ise yaptığı tek şey susmaktı. Tülin'in gerçek annemi nasıl bildiğini tahmin edemiyordum. Küçüklükgen beri arkadaşım olan biri, arkamdan iş çeviren hayatımı benden saklayan bir insanmış.

Yanıma baktığımda annem olan kadın gözünü benden almıyordu. Salona geçip en yakındaji koltuğa oturdu. Tülin, dışarıya giderek şimdilik kaçmayı tercih etti. Kadının yanına gittim. "Adınız neydi sizin ?" Ayağa kalktı. "Suna. Suna Çamkıran! Sen ise Selin Çamkıran!" Son sözünden sonra annem olduğunu kabullenmeye başlamış gibiydim.

"Bana her şeyi baştan anlatır mısınız ?" dedim. Efsun yanıma gelip bana destek olmaya çalıştı. Suna Hanım derin bir nefes alıp sözlerine başladı.

"Sen daha küçücük bebekken bir Temmuz gecesinde baban yanıma gelip dışarıda kaybolduğunu söyledi. Her yere haber vermemize rağmen seni bir türlü bulamadık. Birkaç ay sonra seni İstanbul'da bir ailenin aldığını öğrendik. Bir nevi seni evlatlık edinmişler. Tabii hiç yasal olmayan yollarla. Bunu öğrenir öğrenmez Kırklareli'den İstanbul'a geldik. Burada aramadığımız yer kalmamıştı. Bir gün olsun senden ümidimizi kaybetmemiştik. Bundan iki yıl önce baban trafik kazasında ölünce artık hayatımı tamamen seni aramaya adamıştım ve sonunda buldum. Seni evlatlık alan aile, senin en yakın arkadaşlarının hepsine evlatlık olduğunu söylemiş. Bunu üvey babanın günlüğünde bulabilirsin. Kısacası Tülin bunu bildiği hâlde senden saklamış. Senin yıllarca sahte bir ailede büyümene göz yummuş."

Efsun'a baktım. En yakın arkadaşlarım arasında o da vardı. Ona baktığımı anlayınca gözlerini benden kaçırdı. "Bu soğukkanlılığınla herkesi kandırdın. Annem bir tek Tülin'in yüzünü biliyor. Onunla çekildiğimiz fotoğraflar babamın günlüğünde vardı. Seni bilmiyor tabii. Sen nasıl yaptın ? Bir de buraya gelip bana destek olmaya çalışıyorsun. Allah cezanızı versin!" diyerek evden ayrıldım. Annem arkamdan gelmek isteyince "Yalnız kalmak istiyorum." dedim.

Tüm yaşadıklarım birer yalan olduğunu ve bunu yakınımdakilerin bilmesi içime parçalıyordu. Yavaş adımlarla beni evlatlık alan ailenin mezarına gitmek için yola koyuldum. Yolda giderken önüme çıkan ağacın bir yaprağını kopararak sinirimi çıkarmaya çalışıyordum. Her attığım adımda öfkem daha çok artıyordu.

Mezarlığın başına geldiğimde yere oturdum. Üstlerinde duran toprak yığınına bir tane yumruk geçirdikten sonra "Niye yaptınız ?" dedim. Göz yaşlarımı tutamayıp yere çöktüm. "Sizi asla affetmeyeceğim, asla! Daha fazla konuşmaya değmezsiniz." Son bir kez daha mezarlığa bakıp, bir daha hiç gelmemek üzere oradan ayrıldım.

Tülin ve Efsun'a hesap sormak için onları bulmaya gittim. Telefonumu cebimden çıkarıp Tülin'i aradım. Konuşmasına fırsat vermeden "Eve gel hemen!" diye bağırdım. Arkadan gelen dalga sesleri eşliğinde telefonu kapattı. Böyle bir tavrı benim sergilemem gerekirken o bana sergiliyordu. Dalga sesleri sanki deniz kenarında olduğunu belli ediyordu. Ona sert çıkışmamdan sonra kendine bir şey yapabileceği aklıma geldi. Yakınlarda bir taksiye atlayıp sahile geldim.

Yüzüme vuran rüzgar eşliğinde "Tülin!" diye bağırırken denize yaklaşıyordum. Etrafıma bakındığımda kimse gözükmüyordu. Ayağımın dibine gelen dalga yanında bir kolyeyi de getirmişti. Üstünde "T" yazıyordu. Bu Tülin'in kolyesiydi. Kolyeyi arkamdaki kumsala atıp hızlıca denize girmeye başladım. Bu kadar kolay kaçmasına izin veremezdim. Azıcık daha ilerlediğimde suyun üstünde kırmızı bir şeyin süzüldüğünü gördüm. Yüzerek yanına gitmeye çalıştım. Yanına vardığımda Tülin, baygın hâlde suyun üzerinde duruyordu. Hemen sudan çıkarmaya başladım. "Tülin ses ver!" dememe rağmen baygın bir şekilde duruyordu. "Yardım edin!" diyerek çığlık attım.

Bölüm Sonu

Korku Okulu 2Where stories live. Discover now