•|3|•

25.5K 1.6K 1.5K
                                    

İFRİN

Üçüncü Bölüm

Ezgi evinin yakınındaki bir kafede toplanan Sıla ve onun birkaç arkadaşının yanına gelmişti. Doğum günü pastası kesilmiş hediyeler verilmiş, altı kişilik grup arasında küçük bir sohbet başlamıştı.

Uzun kahverengi ve kıvırcık saçları, gülümsesinin eksik olmadığı yüzü ile Sıla, arkadaşı Ezgi'ye dönerek.

"Hediyen beni çok mutlu etti Ezgi, bu kitabı ne kadar zamandır aradığımı en iyi bilen sensin." Dedi gülümseyerek. Ardından," Nasıl buldun ki, artık basımda değil ve hiçbir yerde de yoktu." Dedi merakla.

Ezgi sohbeti kesmiş ikisini dinleyen diğerlerine kısa bir bakış attı ve gülümseyerek, "Bilirsin paranormal şeylere ilgim var. Lanetli olduğuna inanılan oyuncak bebeklerin satıldığı bir sitede gördüm, bir bebekle birlikte hediye olarak veriliyordu... Bebeği satın aldım." Diye açıkladı olanları.

Sıla duydukları ile ürpermişti, donuklaşmış bakışlarıyla arkadaşına bakıyordu. Ezginin aksine böyle şeyler onu korkuturdu.

"Lanetli bir bebek mi aldın yani?" Dedi hayretle.

Ezgi başını salladı. "Bir kutu ile gönderdiler ayrıca nasıl saklanması gerektiğini anlatan bir kitapla birlikte. Ne garip değil mi? Orada yazanlara uyduğum sürece bebek zararlı değilmiş." Dedi gülerek. Aslında odasında pencerenin önünde üç gündür kutuda duran porselen bebeğin herhangi bir tehlikesinin olduğunu düşünmüyordu.

Sıla'nın yanında oturan kısa siyah saçlı zayıf kız, "Onu iade etmelisin." Dedi. Ela gözleri irice açılmıştı. Aynı Sıla gibi o da sevmiyordu böyle şeyleri.

Daha fazla uzamadan konu kapanmış ve Sıla'nın on yedinci doğum günü, güzel bir şekilde kutlanmıştı.

Ezgi eve döndüğünde temmuz sıcağında dışarıda dolaştığına içten içe pişmanlık duysa da biraz olsun eğlenceli bir gün geçirdiği için mutluydu.

Yatağına uzandı dinlenmek için. Evde yalnızca annesi vardı, o da mutfakta akşam yemeği için hazırlık yapıyordu. Ezgi biraz odasında oyalanıp üzerini değiştirdi ve mutfağa gitti. Mutfak tezgahının yanındaki annesinin yanağından öptükten sonra, karşı duvara yakın koyulmuş masaya ilerledi. Bir sandalye çekip oturduğunda telefonun mesaj bildirim sesi yayıldı odaya.

Ezgi telefonu çıkartıp ilk önce sesini kıstı, ardından gelen mesaja baktı.

05*********: Sana beni engelleme demiştim. Bunun bir cezası olacak.

Ezgi bu sabah engellediği kişinin başka bir numarayla mesaj attığını görünce korkmuştu. Başına bir bela aldığından emindi artık.

Ezgi: Benden ne istiyorsun.

05*********: Bana vakit kaybı olmadığını kanıtla. İlk oyun bu.

Ezgi: Bunu nasıl yapacağım ki?

05*********:Bir yolunu bulmalısın. Biliyorsun.

Ezgi: Hiçbir şey bilmiyorum.

05*********: İnsanlar birer kukladan ibarettir.

05*********: Belirlenen basit kuralların çevresinde gelişen basit hayatlarında, farkında olmasalar da aynı düşüncelerle, aynı sorunlarla yaşarlar.

Ezgi: Bana neden bunları anlatıyorsun.

05*********:Sadece oku.

05*********: Farklı olmak imkansızdır.

05*********:Farklı düşünmek.

05*********: Ben bir kukla değilim. Sen bir kukla mısın peki?

Ezgi duraksadı. Nedense bu yabancının anlattıkları ilgisini çekmiş meraklandırmıştı onu.

Ezgi: Evet ben bir kuklayım. Farklı değilim.

05*********: Tam bir vakit kaybısın...

Ezgi bu mesaj ile sinirlendi. Değersiz görülmekten nefret ederdi.

Ezgi: Değilim!

05*********: Kanıtla o halde...

Ezgi: Kanıtlayacağım!

05*********: Sevdim bu cesaretini ama bu seni cezadan kurtaramayacak.

Ezgi: Ne cezası?

Bir süre beklemesine rağmen tekrar mesaj gelmedi. Onu engellediği için nasıl bir ceza verebilirdi ki. Ezgi o anda bir manyakla konuştuğunu düşündü. İçten içe tedirgin olsa da yeni oyun arkadaşı ilgisini çekmişti.

_______________

|8|7|18|17|0|

Sonsuzsiyah_

İFRİN | Texting ލ(TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin