Ben sana hatırlatırım.

43.6K 4.7K 5.1K
                                    


Keyifli okumalar.

Ailemi terk ettiğimde, daha doğrusu terk etmek zorunda kaldığımda, bir daha hissedemem sandığım her şeyi hissetmeye başlamıştım. Yapamam dediğim ne varsa, yapacak olmanın heyecanı dolmuştu içime. Hevesim bitti dedim, sonra o çıktı karşıma. Çocuk gibi heyecanlanırken buldum kendimi. İnceldiği yerden öyle kolay kopmuyormuş, vazgeçmek yetmiyormuş kadere engel olmaya. İnsan inancı yokken bile, içten içe hep düğüm atıyormuş oraya, dayanamıyorum derken bile güçleniyormuş meğerse. Ve yalnızlık öldürmüyormuş insanı. Sadece daha iyisine götürüyormuş. En iyisine ama, en zoruna. Öyle birine denk getirdi ki beni yalnızlık, aşık olamam demiştim tam oradan canımı almaya kalkışıyordu.

Muhtaç bırakıyordu beni bir gülüşe, bir bakışa. Baktığı yerde belki olamayabilirdim ama, görmek istediği yüz sadece benim yüzüm olması için çabalayacaktım. Her şey üstüme geldiğinde ona gidecektim. Ona gidip yorulmayacak, veya onu yormayacaktım. Tüm dünyanın gürültüsünden, kıyametinden uzaklaşıp gitmek değil aslında, ona gidince uzaklaşmış olmak gibi. Belki bazı şeyleri anlatamıyorum ama ben çok iyi anlamaya başlıyordum. Evime gelişinin ardından iki hafta geçmişti ve ben yine onun yanındaydım. Engellenemez bir şeydi bu bakkala diye çıkıp, ona gittiğim de olmuştu mesela. "Sence hangisini giymeliyim?" demişti elinde tuttuğu kıyafetleri gösterirken. "Taehyung." demiştim bıkkınlıkla. "Çalışmanı istemiyorum. Zaten paranız var çalışmasan olmaz mı?"

Bu onu gülümsetirken, beni bir hayli geriyordu. "İşimi sevdiğimi biliyorsun Jungkook bunu konuşmuştuk." demişti sessiz kaldım. Sonuçta sevgilisi değildim ona karışamazdım. "İstemiyorum." demiştim tekrardan. "Ben gıcık bir tipim ve senin çalışmanı istemiyorum." Oturduğum yatağında biraz daha yayılırken, yanıma gelip sarılmıştı. Yüzüm tam karnına gelirken, saçlarımı okşamıştı. Hiçbir his anlatamazdı bu içinde bulunduğum durumu. "Gıcık değilsin Jungkook." demişti saçlarımı okşarken. "Sen tam bir hödüksün." Kıkırtısı kulağıma ulaştığında, yine beni bilmediğim diyarlara elimden tutup götürmüştü sanki. "Sikeyim gitme işte siktiğimin işine gitme!" demiştim üzerindekileri çıkarmadan yanıma gelip, elleriyle ağzımı kapatmıştı.

"Şşşh.." parmakları dudaklarımın üzerindeyken, dudaklarımızın arasında sadece eli vardı engel olan. "Küfür sana yakışmıyor. Bana güzel şeyler söyle." demişti yavaşça elini çektiğinde nefesinin yüzümü yaktığının farkında değildi. "Söylemeyeceğim." demiştim geri çekilmeden. Gülümseyerek arkasını döndüğünde, üzerindeki geceliği çıkarmıştı. Yüzündeki hüzün ortadan kalksın istediğimden istediğini yapacaktım. "Taehyung." demiştim sessizce. "Efendim?" demişti üzerini giyinirken. "Ne? Güzel bir şey söyle demedin mi? Söyledim işte." demiştim bir kaç adım atıp yamuk iliklediği düğmelerini düzeltmiştim. "Adımı söyledin ama." demişti anlamamıştı hala kalbinden öptüğüm. Masasının üzerinde duran tarağıyla saçlarını taramıştım. "Ben.." demiştim utanarak. "Ben senden başka güzel bir şey bilmiyorum üzgünüm."

Gülümsemesi yüzüne yayılırken koluma girmişti. "Sen şimdi romantiklik mi yaptın?" demişti omuz silktim. "Sana da yaranamıyorum ben." demiştim onu merdivenlerden aşağı indirirken bir hayli dikkatliydim. Eskisi kadar çarpmıyordu bir yerlere. Günün 23 saati onunla birlikteydim sanırım, biraz bundan kaynaklıydı. Annesi ağzımıza zorla bir şeyler tıkıştırırken, boğulmamak için ayrı bir çaba sergilemiştim. "Ç-çok güzel olmuş ellerinize sağlık." demiştim samimi bir ifadeyle. "Akşam geliyorsun mutlaka." demişti karşı çıkmadım çok inatçılardı. Çabuk ısınmışlardı bana. Hayatıma sadece Taehyung girmemişti. Eksikliğini yaşadığım şeyi de beraberinde getirmişti.

Aileyi.

"Senin araban vardı da biz neden otobüse biniyorduk Jungkook?" demişti koltuğa biraz daha yerleşirken. "Seninle uzun yolculukları seviyorum." demiştim gülümsemişti. "Trafik olan yolu tercih et bir dahakine o zaman." demişti radyodan bir şeyler açmaya çalışıyordu. Acıklı bir şarkı çıktığında Taehyung bir anda durgunlaşmıştı. "Jungkook." demişti sadece. "Sen çok yakışıklı mısın?" Bir kaç saniye yüzünde gezinmişti bakışlarım. "Bilmem." demiştim verecek bir cevabım yoktu. "Bilmem dediğine göre sanırım değilsin." demişti yüzündeki gülümseme eşliğinde. "Sen nasıl hayal ediyorsan öyleyim." Bu cevap ona yetmişti. O nasıl hayal ediyorsa öyleydim. Öyle olmak istedim. "Akşam almaya geleceğim." demiştim arkasından bağırarak.

opia | taekookWhere stories live. Discover now