Bir daha saçımı kesecek kadar acı yaşat(m)a bana.

37.3K 2.4K 5K
                                    

Selam... (utanma emojisi) beni hatırlıyorsunuzdur umarım hani şu bir kaç hafta içinde final yapacağım deyip seneler geçiren yazar, unutmamışsınızdır umarım ya çünkü cidden felaket tellalıyım bir insanın anca bu kadar işi rast gidemez o benim işte. Kavuştuk diyelim sonunda... Uzun bir bölüm oldu sanırım finale de az kaldı zaten söz vermiyorum ama bölümler gecikmeyecek. Umarım hoşunuza gidecek bir bölüm olmuştur.

Ve bölümü medyayla birlikte okumanızı önemle rica ediyorum.

Medya: BTS Jin - Tonight

Yolun ortasında yürürken bir taşa takılıp düşmüşüm, omuzlarımdaki yüklerin ağırlığından yığılıp kalmışım sanki aniden. Beni gören herkes koşup gelmiş yanıma, düştüğüm yerden kaldırmaya çalışmışlar beni, dizlerimdeki yaradan öpmek istemişler, fakat ben beklemişim günlerce, bir kedinin kaybolduğu yerde sahibini beklemesi gibi, beklemişim. Dizlerimi de saklamıştım herkeslerden, kimseler öpsün istememiştim. Biliyordum ki, ondan başkası benim dizlerimden öperse, onun dudakları sızlardı. O acıdan benim iki dudağımın sızlayarak birbirine vurma sebebi olsa da, ben onun dudaklarını sızlatan sebep olamazdım. Hala dudaklarım titriyordu, boynumdan öpmeye başladığı an gözyaşlarına boğulmuştum. Soluğum olmuştu benim, etten kemikten, benden farklı hiçbir şeyi olmadığı halde, soluğum ben de değil ondaydı.

Sesim çıkmasın diye saçlarına gömmek istemiştim yüzümü, dudaklarımdaki yasa onun saçları engel olacaktı fakat yüzümü saçlarına gömdüğümde, gözyaşlarımı bastıracak saçları yoktu. Jeon Jungkook benim evimse, saçları evimin camına kadar uzanan incir ağacıydı ve o benim incir ağacımı kesmişti. Jeon Jungkook, ah, benim incir ağacım diye geçirdim içimden, evimi bulduğuma mı sevineyim, yoksa incir ağacımı kesmesine mi yas edeyim şimdi ben? Yüzünün kıyılarını öpmüştüm, hem ağlayıp hem gülümseyerek sevmiştim onun yüzünü. Yüzünü sevmenin güzelliğini anlatamazdım, nasıl anlatacaktım, parmak uçlarım avuçlarıma doğru zangır zangır titrerken, onun yüzünü sarsmadan sevmeye çalışmayı, nasıl anlatacaktım ben? Avuçlarımın arasındaki yüzünün güzelliğini anlatamıyordum, fakat bin kere teşekkür ediyordum içimden,

Tanrım bütün dünyayı avuçlarıma sığdırdığın için sana binlerce kez teşekkür ederim.

"Tekrar uzaması için elimden geleni yapacağım, yeter ki ağlama." demişti. "Benim yüzümden daha fazla ağlama." gözyaşlarımdan öpüyordu nazikçe. "Bana yalan söyledin, onca acıyı çekerken dibimdeydin Jungkook. Buradayım demedin, canım çıktı senin acından. Şuram..." demiştim titreyen nefesimle, terleyen ellerimle elini tutup, kalbimin üzerine yaslamıştım. "Şuram alev alev yandı benim, buradayım deseydin sönmezdi belki ama yakmazdı bu kadar beni." demiştim bileklerini tutup kalbimin üzerinden itmiştim. "Ne yapsaydım Taehyung? Terk ettin beni, sen beni terk ettin, ben... ben sensiz başka türlü nasıl yaşayacaktım?" parmaklarımla şakaklarımı ovalayıp sinirle vurmuştum omzuna. "Her gece dayansaydın kapıma, yapmadığın şey değildi. Madem sadece beni görmekti derdin, evimi bassaydın. Evimi başıma yıksaydın." demiştim gözlerim doldu aniden, yutkunamamıştım.

"Sen evini, sen burayı yıkmaya kalktın Jungkook." göğsüme vururken, bileklerimden tutup telaşlı telaşlı öpücüklerini bırakmıştı. "Bırak." diye fısıldamıştım halim yoktu. "Jungkook," dedim bıkkınlıkla. "Özür dilerim." demişti bileklerimi öpmeye devam ederken. "Affet beni, ayaklarına kapanıp af dileyeyim. Yalvarırım affet, gözlerin için hayatın için, her şey için ayaklarına kapanmaya razıyım. Affet beni." demişti dizlerime kapanmıştı, bileklerim öyle sızlıyordu ki, öperken sızlatmıştı bileklerimi.

"Taehyung, bir daha saçımı kesecek kadar acı yaşatma bana, dayanamam." demişti dizlerime öyle bir sarılışı vardı ki, kaç kez iç çektim, kaç kez dokundum saç diplerine, kaç kez lanet ettim kendime, kalbimin üzerinde taşıdığım adamı, ayaklarıma kapandırdım diye. "Öldüğüne inandırmaya çalıştım kendimi Jungkook, inim inim Jungkook yaşıyor diye inlerken bütün hücrelerim, senin öldüğüne inandırmaya çalıştım ben kalbimi. Ne kadar acıdı biliyor musun, ne kadar acıdım ben?" demiştim ruhumu ele geçiren yorgunluk bedenime yayıldığında dudaklarım kurumaya başlamıştı.

opia | taekookWhere stories live. Discover now