Opia'n seni çok özledi.

31.6K 2.1K 7.4K
                                    

Hepinize iyi akşamlar ve güzel haftasonları dilerim. Tatiliniz umarım güzel geçer ve iki güncük olsa bile, güzelce dinlenebilirsiniz. Finale son üç bölüm diyebiliriz artık :) Bu yavrucak bittikten sonra bir hikaye daha yayımlamayı düşünüyorum ama aşırı kararsızım. Ben seveceğinizi düşünüyorum. Hadi bakalım ne olacak? Umarım hoşunuza gidecek bir bölüm olmuştur hatalarım varsa affetmenizi umuyorum. Medyadaki şarkı diyorum. :) Keyifli okumalar.

Medya: Mark Eliyahu - Through Me

JUNGKOOK

Hiçbir şeyim yok, yapayalnızım, kimsesizim dediğim, diğer günlerimden hiçbir farkı olmayan bir günde, bir bankta ayaklarını sallayarak otururken görmüştüm onu. Kim olduğunu bilmiyordum, adı ne, neleri sever, onu benim görüş alanıma iten kaderin düşüncesi ne, nasıl bu kadar acı acı bakarken, o ayakları hala neşeyle sallanabiliyor diye düşünürken, ölümü hatırlatmıştı. Öldükten sonra gelecek olan huzuru anımsatmıştı bana. Pembe bir şapkası vardı başında, ensesine dökülmüş saçları, rüzgarlar geçiyordu o saçlarının arasından, büyük ihtimalle ensesi gıdıklandığından, elini yüzünde tatlı bir gülümseme eşliğinde ensesine atmıştı. Hala aklımdaydı, kaç kez ensesine dokuduğu bile hala aklımdaydı.

Cennet gibi bir görseldi, çivisi çıkmış bu dünyada, ensesindeki saçları bile, diz çöktürecek kadar güzeldi. Kameramı ellerimin arasında titretecek kadar, nefes almayı bile unutturacak kadar güzeldi.

O an yüzüne bakıp, bir sigara yakmak gelmişti içimden fakat dumanı onu zehirler diye, ona bakarak hayalimde tüketmiştim bütün sigaraları. Bir sigara yakıp, dumanında onu hayal etmek, sigara yanarken sigaraya yüreğimin eşlik etmesi, cehennem ateşiyle yıkadım sanki içimi.

Kalbimi kezzaba batırıp bütün kirlerinden parçalayarak, yakararak arındırdım sanki o an. Ona bakıyordum, o kadar naif içime işleyen bir güzellik duruyordu ki karşımda, kıymetli bir mücevher gibiydi. Saçları, ensesine dökülen saçlarına dokunmanın hayalini kurmuştum. Hayalimde parmak uçlarım onun saçlarına değmişti. Kordan bir mücevhere dokunmuş gibi yanmıştı parmak uçlarım, hayali yakmıştı etimi, sonra yalın ayak ateşin üzerinde yürüyüp, berrak bir suya atlamıştım, hayalimde değil, sahiden ona dokunduğumda.

Ensesindeki saçlarının güzelliği bile aklıma sığmazken, bu çocuk bir gün gelip, benim kollarıma sığmıştı.

Dudakları dudaklarıma değmişti.

Teni tenimde dinlenmiş, teri terime karışmıştı.

Ben yoktum, onun yanında hiç kimseydim. Kimsesizdim, soluğuydum nefesiydim. Canıydım onun ben, aşkıydım fakat beni ondan aldıklarında kimseydim, kimsesizdim.

Ben Tanrı olsaydım ve Kim Taehyung benim eserim olsaydı, onun o güzelim gözlerine yemin olsun ki kainatı onun uğruna yaratır, dört büyük kitabı ona ithafen yazardım.

Ah, dudaklarının dudaklarıma ilk değdiği an, beni öptüğü o ilk an, öyle bir tat bırakmıştı ki dudaklarımda, keşke onun damağıma bıraktığı yoğun tadı, dudak kremi yapabilseydim de tarif edebilseydim, onun dudaklarının doyumsuz tadını.

Nasıl sevgisi için dilendiğim hala aklımdaydı. Beni sevmesi dilenmiştim çok kez, çünkü ben ona açtım, ben onsuz kurak, ben o olmadan bir hiçten farksızdım.

Ben onu, alçısız duvarına sırtımı yama yapacak kadar çok, ben onun derisinin altına dikilmek isteyecek kadar delicesine, sevmiştim. O yoktu, onu alıp götürmüşlerdi benden, o dudaklarına değememişti dudaklarım aylarca, her gece öptüğüm, kasıklarına konduramadığım her bir öpücük, dudaklarıma bir iltihap gibi yayılan yaralar bırakmıştı. Zehir gibi bir tadı boğazıma dizmişlerdi benim. Dikenli otlar dikmişlerdi boğazıma. O yok demişlerdi, bu gerçeğe alıştır kendini.

opia | taekookWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu