Geceyi avuçlarımda hissediyoru(m) sevgilim.

48.5K 3.1K 9.8K
                                    



Keyifli okumalar.

Vazgeçmeliydim.

Engelleri aşamayacağımı bildiğim o an yapmak istediğim şey buydu. Vazgeçmek en doğrusu diyordum kendi kendime. Engelleri aşacak kadar güçlü olamadığımı biliyordum. Bir kere vazgeçmiştim ondan yarı yolda bırakmıştım. O bırakmamıştı beni. Göremediği yolları hissederek gelmişti bana. Ben vazgeçmiştim o kapıma gelip benim varlığımı hissetmişti. Elini o kutsal cennet misali huzur taşıyan ellerinin içini. O güzelim elleri benim çelik kapımın üzerine yerleşmişti kalbime dokunduğunu bilmeden. O çelik kapıya dokunuyordu benim kalbim sızlıyordu. Kurşunu bile eritmek mümkünken, ben ona dayanamazdım bu aptallık olurdu. Savaşmayı düşünmek bile aptallıktı. Ona aşıktım onun kirpiklerinin yanağındaki gölgesine bile ayrı ayrı tapıyordum. Deliriyordum onu severken aklımı yitirmiştim sadece onu düşünmekten yitirmiştim benliğimi.

İçkiliydim ve yattığı hastanenin kapısında sallanarak onu bekliyordum. Buralara bile benim yüzümden düşmüştü. Buralarda onun yüzünden bu şekilde bekliyordum. İstememişti beni yanında ona yalan söylediğim için istememişti beni. Bağırmak istiyordum haykırmak tüm sokağa ona olan aşkımı haykırmak istiyordum. Sonra onun uyuyor olabileceği geliyordu aklıma. Araladığım dudaklarımı geri kapatıyordum o sesimi kısıyordum hemen. Onun uykulu gözleri ağır gelirdi bana. Bende bir fotoğrafı vardı. Ben çekmiştim o piknikte yüzünü bana dönerken ve sonra dudaklarını öperken.

Ona bakıyordum avuçlarımda tutuyordum o fotoğrafı. Her bakışımda bir sigara sönüyordu. Bir bira şişesi sokağın kuytularında yankılanıyordu. "Sana aşığım Taehyung. Çok aşığım hemde ölüyorum sana bakarken." demiştim vazgeçmek o an mantıksız gelmişti. Çünkü geçen sefer ondan vazgeçtiğimde, onunla öpüşürken bulmuştum kendimi. Ne kadar acı çekersem çekeyim asla ondan vazgeçemeyecektim.

Ve ne kadar acı çekersek çekelim, hiçbir acı birbirimizi hissedemediğiz o an kadar acı dolu değildi.

"Burada ne yapıyorsun?" demişti bir ses o çok sevdiğim çocuğu dünyaya getiren annesiydi. "Güzelliğine içiyorum siz de ister misiniz?" demiştim elimdeki şişeyi almıştı hemen. "Onun güzelliğini bu iğrenç şişelerden tadarak mı kutluyorsun?" demişti iğrenerek bakıyordu bana iğrenç bir adamdım çünkü hep öyle olmuştum. Layık değildim ona hemde hiç değildim. "Onun güzelliği bu şişelere mi layık Jungkook?" demişti ağlıyordum karşısında ve yanımda duran şişeyi de ben fırlatmıştım duvara. "Değil." demiştim. "Hiç olur mu? O güzelim çocuk hiç bu kadar değersiz olabilir mi? Ben kendi iğrençliğime içiyorum." buz gibi olan suratımı sıcacık gözyaşlarım ıslatıyordu. Hak ettiğim buydu onun yerine ağlamak. O değil ben ağlamalıydım.

"Gel benimle elini yüzünü yıkayalım." demişti ayakta dahi duramazken o beni taşıyordu. Annem bile yapmamıştı bunu bana. Çoğu gece merdivenlerde sızıp kalırdım gelip bakmazdı. Şimdi başka bir kadın, güzelimin annesi yüzümü yıkıyordu narin elleriyle çocuğu gibi. Onun elleri dokunuyordu sanki yüzüme. "Nasıl özlemişsin onu?" demişti acıyan gözlerle bana bakarken. "Jungkook nasıl dayanıyorsun bebeğim? Onu bu kadar özlüyorken nasıl dayanıyorsun?" demişti mideme ağrılar girdiğinde sarsılmaya başlamıştım. Midem ağzımdaydı sanki. "Nereden anladınız?" demiştim gülmüştü önüme gelen saçlarımı ittirmişti. "Yüzüne dokunduğumda için titredi." demişti bunu inkar edemezdim elleri onu çok anımsatıyordu bana. "Taehyung sana dokunduğunda böyle oluyorsun, bir de onu uzaktan izlerken." demişti midem karışmaya başlamıştı lavaboya eğilmiştim.

"Lütfen çıkın görmenizi istemiyorum." demiştim çıkmamıştı elini sırtıma koyarak rahatlamamı sağlamıştı. "İyi misin biraz daha?" demişti lavaboya tutunuyordum göz kapaklarım ağırlaşıyordu. "Eve gidip uyusam iyi olur." demiştim ama o beni Taehyung'un odasına çekiştirmişti. "Güzelleşmek istiyordun." demişti bana bakarken. "İşte tüm güzelikler bu kapının arkasında." Biliyordum oradaydı dünya üzerinde ne kadar güzellik varsa hepsi bir adım uzağımdaydı. Ona gidemiyordum o güzelliklere dokunamıyordum. "İçkiliyim." demiştim bu bir bahaneydi onun yüzüne bakmaya utanıyordum. "Hem zaten beni istemiyor." demiştim gülmüştü bana ceketimin yakasını düzeltirken eli omzumda kalmıştı. "Doğru." demişti yüzüme bakarken. "İstemiyor haklısın. Ama senden başka kimseyi istemiyor."

opia | taekookOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz