Bu karanlıkta yanmaya hazırım sevgilim.

42.6K 3.9K 8.1K
                                    



JUNGKOOK

Yalnız olan insanlar her zaman bir meşgale ararlardı kendilerine. Bir şey, her hangi ufacık bir şey olsun yalnızlıkları dolsun isterler. Ben öyle değildim öyle olamamıştım. Sevmiştim yalnızlığımı. Fotoğraflarıma sarılmıştım sadece. Gökyüzündeki yıldızları her gece sayacak vakti vermişti bana yalnızlığım. O kadar sıradanlıkla bakmıştım ki yıllarca masmavi gökyüzüne, yıldızlarla ne kadar aşk içinde olduğunu görememiştim. Bomboş bakmışım her şeye. Hiçbir anlam ifade etmeden sadece bakmıştım. O benim hayatıma girdikten sonra gökyüzünün tek başına güzel olmadığını anlamıştım. Herkes severdi gökyüzüne bakmayı. Yıldızlar olmasa o mavilikler hiçte göz alıcı gelmezdi. O ışıltılarda kaybolmak huzur verirdi insana. Göz kırpan yıldızlar geceyi süslerken bütün övgüleri gökyüzü almıştı. Yıldızlar olmadan gökyüzünün bir anlamı yoktu. Bunu yanımda onu bulamayınca ne kadar boş olduğumu görünce anlamıştım.

O benim yıldızımdı. Ayaklarım kalbim her şeyim ona giderken o benim gidemediğimdi.

Gökyüzüne baktım uzunca yıldızlar yoktu. Tıpkı yanımda Taehyung'un olmadığı gibi yoktu. Çok ağır konuşmuştum ona. Asla kalbimden geçenler onlar değildi. Derin bir nefes aldım yüzüme çarpan rüzgardan. Aklıma burada birlikte yürüdüğümüz gün gelmişti. Saçları dalgalanmıştı rüzgarda. O kibar hareketleriyle sitem etmişti saçlarına. Keşke dedim keşke onun saçlarına karışan o tutamlarda kaybolan bir rüzgar olsaydım. Gecenin bir vakti çocuk parkında kumların üzerinde yürürken yere baktım. Onun ayak izlerini aradı gözlerim. Kumdan kale yapmıştı burada yıkılmıştı. Üzerine diktiği tahta parçası duruyordu hala. Elime alıp uzunca baktım. Onun elleri değmişti buna. Bir öpücük bıraktım ellerinin değdiği tahta parçasına. Bu özlemle bu hasretle başa çıkamayacaktım.

Sanki her şeyimde o var gibiydi. Yemek yerken üzerine dökmelerini o utanmasını özlemiştim ben. Yemek yaparken annesine yardım etmelerini görmek için çıldırmıştım. Bir de dizlerinden öpmeyi. O morarmış kızarmış acı çekmiş dizlerinden saatlerce öptüğüm günleri özlemiştim. Ben onu özlemiştim.

Çok özlemiştim.

Elimde tahta parçasıyla öylece otururken onun sesleri gelmişti kulağıma. "Galiba delirdim onun sesini duyuyorum." demiştim kendi kendime. Arkamı döndüğümde öyle olmadığını gördüm. Salıncakta sallanan bir Taehyung vardı gözümün önünde. Onu sallayan kişiyi görmüştüm. Avuçlarımda tuttuğum tahta parçasını sıkmaktan kırılmıştı. "Siktir." ağzımdan çıkana hakim olamazken kırılan o ufak parçalar acıtmıştı canımı. Onların yanına gittim hemen. Salıncağı durdurdum. "İn." dedim ona öfkeyle. "Taehyung sana in dedim." Gözleri şaşkınlıkla açılırken onu sallayan kişinin yakasına yapıştığım gibi sürükledim. "Sen ne yaptığını sanıyorsun?" demiştim o nefretinden hala bir şey kaybetmemişti. Buz gibi bakıyordu hala.

"Sana da merhaba." demişti o iğrenç gülümsemesiyle. "Sevgili... kuzenim..." Taehyung bize bağırırken biraz daha uzaklaştım ondan.

"Senin onun yanında ne işin var Jimin?" demiştim kollarımı yavaşça ittirmişti. "Güzel bir arkadaşlığımız var." demişti ona bakmıştı hemen. "Yani şimdilik..." göğsünden hızla ittirmiştim onu. "Sikerim seni." demiştim gülümsemişti bana o gülüşü hala aynıydı hiç değişmemişti. Ne öfkesi ne de kendisi ufacık bile değişmemişti. "Hala aynısın Jungkook." demişti. "Boş tehditler savuruyorsun." Taehyung gelmişti yanımıza. "Jungkook ne yaptım ben, niye kızdın?" demişti ilk sorduğu soru bu olmuştu. Neden burada olduğum ya da onu neden üzdüğüm ağlattığım değil benim ona neden kızdığımdı. "Sen sus sana da sıra gelecek." demiştim Jimin ile birbirimize nefret dolu bakışlar atarken aniden boynuma sarılan kollarla duraksadım.

opia | taekookWhere stories live. Discover now