1, I'm always gonna want you back.

2.6K 134 36
                                    

"Hayır Olivia, dördüncü perdeden başlaman gerekiyor, hangi tondan alacağımızı konuştuk sanıyordum." Ellerimle alnımı sıvazladım. Bu kaçıncı baştan alışımız bilmiyordum. Gitarist doğru başlasa, baterist başlayamıyor; ne zaman ikisi de doğru yapsa basçı yanlış giriyordu.

Elimdeki mikrofonu bıraktım ve yere çöktüm. Okulumuzda müzik, her ayın on sekizinin öğle arasında yayımlanması gereken bir şarkıdan başka bir şey değildi. Bu öğretmenlerimiz ve müdürümüz tarafından fazlasıyla önemsense de, diğer kimsenin kaydettiğimiz şarkılara dikkat etmediğini biliyordum. Okul radyosundan birine kaseti verip yayımlanırken etrafta gezindiğimiz ve kimsenin bizi çalarken görmediği için insanların bir grup olduğumuzu bildiğinden bile emin değildim. Nadiren birkaç kişiden sesimin güzel olduğuna dair iltifatlar alırdım ama bu ün sürem çok kısa sürerdi ve sonrasında kendimi yok eder, huzurlu hayatıma geri dönerdim. 

May yanıma oturdu ve elini dizime koydu. "Sana söylememiz gereken bir şey var..." dediğinde içten içe korktum. Boğazını temizleyip yüzüne şefkatli bir gülümseme oturttu. Ki bu beni daha da korkuttu. En sonunda dizimin üzerindeki elini hareket ettirip ağzını açtı. "Biz... Biz bu şarkıdan pek emin değiliz, çok uğraştığını biliyorum ama..." Derin bir nefes alıp kafamı başka bir tarafa çevirdim. Şarkıyı bu hafta içinde bestelememiz, çalmayı öğrenmemiz, uyum yakalamamız ve kaydetmemiz az bir işmiş gibi, şimdi tekrardan şarkı yazmak zorundaydık. Her ne kadar esip gürlemek istesem de, "Pekala," dedim. "Önemli değil. Bir şeyler yazmaya çalışalım, hepimiz deneyelim. Eminim halledebiliriz." Kesinlikle halledemeyecektik. Kızlar gülümsedi ve denemeleriyle ilgili bir şeyler söylediler. Onları dinler gibi yaparken ayağa kalktım ve çantamı topladım. Yemek saati birkaç dakika önce başlamıştı, Ashton'ın fazlasıyla boğazına düşkün bir insan olduğunu düşününce, onu biraz daha bekletirsem canıma okuyacağını tahmin ediyordum. Ki bunu daha önce yaşamıştık, benim yemeğimi de yemişti. 

"Görüşürüz kızlar, sizi seviyorum." Dedim ve kapıdan çıktım. Onları gerçekten seviyordum. Çok az arkadaşım vardı. Aslında sahip olduğum tek kız arkadaşlar onlardı. Tuhaf bir şekilde tanıştıktan sonra her birimiz müziğe ilgisi olduğunu öğrenmiştik. May grup kurma fikrini ortaya attığında ise, bunun ihtiyacım olan bir şey olduğunu hissetmiştim.

Okulun en alt katına ulaştığımda, onlar dışında sahip olduğum tek arkadaşı gördüm. Kollarını önünde birleştirmiş, bana sinirle gözlerini dikmişti. Sevimli olduğunu düşündüğüm bir gülümsemeyle ona yaklaştım. 

"Merhaba, Ashton."

"Nasıl oluyor da beni dakikalarca beklettikten sonra sana bunun için kızmayacağımı düşünebilirsin ve yüzünde o pişkin gülümsemeyle bana yaklaşırsın?"

"Bana kızamayacağına garanti olabilecek gerekçelerim var diyelim." Gülümseyip omuz silktim.

Ellerinden birini cebine attı. "Hem beni aç bırakman hem de bunlara sahip olman çok büyük bir haksızlık." Dedi cebinden çıkardığı elindeki bir çift bileti gözümün önünde sallarken. Biletleri gördüğümde ağzım şaşkınlık ve sevinçle karışık olarak kocaman açıldı. "Yoksa bunlar..."

"Evet, güzelim. En sevdiğin grup." Ashton'ın yüzünde bir gülümseme oluştu ve kendine has kıkırdamasını attı ortalığa. Çığlık atıp ona sarıldığımda bir an düşecek gibi oldu ama hemen dengesini topladı ve beni sıkıcı sardı. Ayrıldığımızda biletleri elime almıştım bile.

"Okulun ortasında çığlık atmayı bırakmalısın Bonnie, insanlar bize bakıyor."

Omuz silktim. "İnsanlar kıçımı öpsün, bak nereye gidiyorum!" Biletlerimi yukarı kaldırıp salladım.

Keep On Loving You // HoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin