2, Is it tears or just the fucking rain?

2.2K 145 132
                                    

Merhaba! Umarım beğendiğiğiniz bir bölüm olur. Sadece, yorum sayısını artıralım, olur mu?❤

Bu bölüm hikayede kendini gördüğünü söyleyen AllyBlake1 'e gelsin! Seni seviyorum.💖

Birkaç kişide yarım gözüküyor olabilir, emin değilim. Ben de tam ama wattpad bu bölumü bana kaçıncı kez düzenlettiriyor bilmiyorum, bir sıkıntı varsa söyleyin lütfen. Özür dilerim.

*

Sırtındaki çilleri hatırlıyorum.

Tıpkı seni nasıl güldürdüğümü hatırladığım gibi.

Çünkü biliyorsun, her sabah uyandığımda

Evet, hala sana ulaşmaya çalışıyorum.

Koridordaki insanların suratlarında Kurt Cobain dirildi haberini birkaç saniye önce almış gibi bir şaşkınlık, mutluluk ve heyecan vardı. Birbirlerinin üzerine atladıklarını ve etrafta koştuklarını görebiliyordum. Sanki tüm okul koridordaydı. Futbol takımındakilerin sahip olduğu mavi ceketler havada uçuşuyordu. Amigo takımı etrafta ellerini çırpıyor ve megafonlarıyla bir şeyler bağırıyordu. Bando takımına özel bir yol açılmıştı, insanların arasından yürüyorlar ve kulaklıklarımın altından benim bile duyabileceğim kadar büyük bir gürültü çıkarıyorlardı. Tüm bu coşkuya karşılık tek yaptığım şey müziğin sesini biraz daha açmak ve tüm bu curcunanın içinden kendime sakin bir an yaratmaya çalışmaktı.

Calum'ın sesi ve sözleri, içinde bulunduğum duruma karşı beni tamamen kayıtsız bırakıyordu. Kaskatı kesilmiş, hareket yeteneğimi kaybetmiş gibi hissediyordum. Bu şarkıyı bana yazdığı günü hatırladım. Sözlerindeki "ayrılık" havasını hissetmiş, ona neden böyle bir şey yazdın diye sormuştum. "Farklı bir şeyler denemek istedim," dediğinde ona sorgular bir ifadeyle bakmıştım. Onun tek yaptığı ise gülümsemek olmuştu. O kadar aptaldım ki, o gülümsediği an şarkının sözleri tamamen aklımdan çıkmıştı. Çok güzel gülümsediğini düşünmüştüm. Saf bir şekilde gülümsemesine karşılık vermiş ve onu öpmüştüm. Gülümsemesinin aslında ne kadar tehlikeli olduğunu ise, o günden ancak birkaç hafta sonra sonra anlayabilmiştim.

Bu kadar güzel bir gülümsemenin, aynı oranda tehlikeli olabileceği o zamanlar hiç aklıma gelmemişti.

Yine de bu şarkıyı bana yazdıktan çok kısa bir süre sonra ayrılmıştık. Ama ben kendimi güçlü durmaya ikna ettiğim için, bana yazdığı şarkıların hiçbirini bir daha okumama sözü vermiştim kendime. Bu şarkının altındaki sırrı ise ilk kez şimdi fark ediyordum. Ayrılacağımızı bana haber vermek için yazmıştı. O zamanlar bunu fark edemeyecek kadar aşıktım ama şimdi kendimi her kelimenin altında bir anlam ararken buluyordum.

O zaman en umursamadığım cümle şimdi en çok dikkatimi çeken cümleydi. "Bu göz yaşları mı yoksa lanet yağmur mu?" Üzülüp üzülmediğini kendisi bile bilmiyordu sanki. Belki de ben öyle düşünmek istiyordum. Çünkü Calum Hood'un benimle olan ayrılığına bir dakika olsun durup canını sıktığına inanmak, üç yıldır var saydığım gerçeklerin çok dışında bir şeydi.

O beni geri istese istese, en fazla bir gece benden faydalanmak için isterdi. Belki de bu kaseti dolabıma koymasının nedeni de buydu.

Bana göre günlerdir süren şarkının bittiğini kafamın üzerine düşen mavi bir ceket sayesinde anlamıştım.

"Bu şey ter kokuyor, alın şunu kafamdan!" Tiksintiyle buruşturduğum yüzüm karşımda futbol takımından Seth'i görmemle daha da buruştu. Ceketini yere atmama kızmış olacak üzerime doğru bir adım attı. Korkutucu olduğuna inandığını bildiğim ama fena halde tuvaleti gelmiş gibi gözükmesine neden olan bir ifadeyle bana bakarken yere eğilip ceketini aldı. Tam arkasını dönüp gidiyordu ki kaşlarını tuhaf bir şey görmüş gibi çattı ve beni incelemeye başladı. Ben de tuhaf bir şey görmüş gibi hissediyordum açıkçası. Seth Rivers, bugünden itibaren on sekiz yıllık hayatımda gördüğüm en ilkel insandı. Mağara adamına benziyordu. Bir zamanlar benimle flört etmeye çalıştığını hatırladığımda kusmak istedim.

Keep On Loving You // HoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin