5, Broken leg and the broken heart.

2K 139 70
                                    

Daha iki hafta bile olmadı ama sizi özledim. Siz de beni özlediniz miii?

İyi okumalar, umarım beğenirsiniz.❤


"İlk önce Calum Hood'un söylediği bir şarkıyı okulda yayımladın ve bana kaseti nereden aldığını da asla söylemedin. İkinci olarak, seni en sevdiğin grubun konserine götürdüm ve orada da onunla 'tesadüfen' karşılaştın. Şimdi de beni onun takımının partisine götürüyorsun. Sana anlam veremiyorum Bonnie!"

Ashton dün konserde beni Calum ile konuşurken yakaladığından beri bana söyleniyordu. Ona katiyen bir açıklama yapmıyor, boşuna endişelendiğini ve her şeyin tesadüf olduğunu söylüyordum. Özel bir nedeni yoktu. Tabii ki bana inanmıyor, sadece birkaç dakikalığına susuyor ve üstelemiyordu.

Bana dönüp üzerime giydiklerimi inceledi büyük bir dikkatle. Kaşları çatık, keyfi yok gibi gözüküyordu ve içinden neler geçirdiğini bilemediğim için lanet ettim. Kafamı aşağı eğdim ve saçlarımla da önümü kapatmaya çalıştım. Tabii ki de beni görmemesini sağlamam için yeterli bir yöntem değildi bu.

"Ayrıca," dedi Ashton yeniden kafasını ileri doğrulttuğunda. "Bugün kendine çok özenmişsin. Bundan tek bir şey çıkarıyorum Bonnie." Nefesimi tutup birazdan demek üzere olduğu şeylere kulak kesildim.

"Calum Hood ile çıkmaya başladın." Nefesimi geri verip bağırmaya başladım. "Ne? Hayır! Biz mi?" Ellerimi hayır anlamında iki yana sallamaya başladım. "Biz.. Asla!" Yalandan gülsem de Ashton'ın bu düşüncesi beni göz ardı edilmez bir strese sokmuştu.

"Öyle olsun," dedi Ashton şüpheli bir ses tonuyla. "Yine de gözüm üstünde."

Bu sırada partinin yapıldığı eve girmiştik. İçeri ilk baktığım anda deja vu yaşadığımı hissettim. Eğer deja vu kelimesinin anlamı daha önceden görmek ise, gerçekten yaşamıştım da. Tüm bunları daha önce defalarca kez görmüş, yaşamıştım. Etrafta onlarca insan vardı. Eğer okulda bulunup bu partiye katılmayan biri varsa bu ancak ödevlerini geciktirmeyi göze alamayacak kadar çalışkan birinci sınıflardan biriydi. Evin iki katlı olmasına rağmen çoğunluk alt kata ve bahçeye yayılmıştı. Partinin henüz başında olduğumuzu ve kimsenin gözünün önünü göremeyecek kadar içmediğini düşünecek olursak ikinci katın henüz kullanılmıyor oluşu fazlasıyla normaldi. Bu partilerle ilgili bildiğim bir şey varsa, eğer seks yapmak isterseniz ikinci kata çıkardınız. Kimin yatağında olduğunuz ya da çarşafların temizliğine asla önem vermezdiniz. Bu düşünce midemi bulandırırken Ashton kolumdan sıkıca tutup beni kenara çekti.

"Ne oluyor?" Ashton'a anlamamış bir ifadeyle baktığım an birkaç saniye önce bulunduğum yere hızla çarpan bir vazo gördüm. Luke Hemmings kırılan vazonun hemen yanında duruyordu ve kahkaha atıyordu. Belli ki odanın tam karşısında duran Michael Clifford bu partide de Luke'u cam bir eşyayla vurmayı başaramamıştı. Michael sinirle küfür etti ve evin bahçeye açılan cam kapısından hızla dışarı çıktı.

"Bu gece çok uzun olacağa benziyor," dedim yerdeki insanları incelerken.

Ashton ofladığında kendimi kötü hissettim. Sonuçta onu buraya ben getirmiştim. "Ben gidip sana bir içki getireyim," diye mırıldandım ve cevap vermesini beklemeden yanından uzaklaştım.

İçki bölümünün nerede olduğunu bilmem için partinin plan çizelgesine ihtiyacım yoktu. Bu partilerin nasıl yürüdüğünü biliyordum. Her zaman Amerikan mutfak tipi bir evde yapılırdı. Mutfağın başlı başına bir odada olması ya da salonla arasını kapatan bir duvar olması o evin parti vermeye uygun olmadığı demekti. Bu sayede ne içkiler, ne su, ne buz ne de başka bir şey için mutfağa gitmenize gerek kalmazdı. İhtiyacınız olan her şey aynı yerdeydi. Tüm bunların amacının ne olduğunu siktir edersek ise, futbol takımının gençlik filmlerini ne kadar örnek aldığını her hallerinden anlayabilirdiniz.

Keep On Loving You // HoodWhere stories live. Discover now