9, "Cheerleader"

1.7K 123 34
                                    

Yine bu kadar geciktiği için özür dilerim. Bu bölüm yenisi için yorum yapan, panoma yazan, yorum yapan, bölümü bekleyen herkes için. Sizi seviyorum.
İyi okumalaaar:)




Dakikalardır tek yaptığım şey aynaya bakmaktı. Yukarıdan topladığı saçları, açılmak ve açılmamak arasındaki göbeği, giydiği kısa etek ve ayaklarındaki beyaz spor ayakkabılarla gördüğüm yansımanın bana ne hissettirdiğinden emin olamıyordum. Amigo formasının mavi renginin tonu, kızlar soyunma odasının oda parfümünün yoğun kokusu ve sahadan gelen bağırışmalar hem çok tanıdık hem de çok yabancıydı. Aynadaki yansımam bana içinde bulunduğumuz zaman diliminde burayla ne kadar uyumsuz olduğumu söylüyor, fazlasıyla uçuk bir görüntü sunuyordu. Ama bana hatırlattığı anılar gözümün önünden geçince, kendimi bir yerlere ait hissetmenin verdiği duyguyu seviyordum. Üzerimdeki pileli eteği çıkarmak ve yırtmak isteyen yanım ile dışarı çıkıp ponponlarını sallamak isteyen yanım ortayı bulamıyordu. Dışarı çıkmaktan korkuyordum, insanların beni bu kadar zaman sonra bu halde görmesi gözümü korkutuyordu. Aldığım tüm yol çöpe gidecekmiş gibi hissediyordum.

Gözlerimi kapatıp yansımama bakmamaya çalıştım. Derin bir nefes aldım ve hafif ayakkabıların içindeki ayaklarımı kapıya doğru oynattım. Gözüm kapalı yolu bulabileceğimi biliyordum. Bu odayla ilgili hafızamdan silinen tek bir şey bile olmadığını girdiğim an anlamıştım.

Kapının kulpunu tutup kendime doğru çektim. Kapı açıldığında gözlerimi açtım ve o anda bir çığlık kopardım.

Çığlığım ile panikleyen Luke Hemmings benden sonra, benimkinden daha tiz bir sesle çığlığımı taklit etti.

"Sen kapının önünde nöbet mi tutuyorsun?" Elimi korkudan hızla çarpan kalbime götürdüm.

"Tabii canım, prensesimiz ne zaman çıkmaya teşrif eder de ona sahaya kadar eşlik ederim diye bekliyordum."

Onun da benim kadar korkmuş olmasının alaycılığından götürmediğini fark ettim. Elimi göğsümden çekip belime koydum.

"Ne istiyorsun Luke?" Konuşmayı kısa tutmaya niyetliydim.

"Hiç, sadece huysuz şirini aramıza katılmaya ne ikna etti sormak istedim." Boyum yüzünden üzerimdeki mavi formaya yaptığı gönderme canımı sıkmamıştı.

"Gargamele yakın olmak için gelip gelmediğimi soruyorsan, hayır, onun için burada değilim."

Luke bir süre düşünüp üzerime doğru bir adım attı. Boyu en son görüşmemizden sonra biraz daha uzamış gibiydi. Gözünün kenarındaki morluk silinmek üzereydi.

"Calum'ın burada olmanı ne şekilde anlayabileceğini sen de biliyorsun," dedi kısık bir sesle.

Kaşlarımı çattım. "Paisley rica ettiği için buradayım." Aslında Calum'ın hayatını kurtardığı için ona bir iyilik borçluyum, dedim içimden.

"Bak Daisy Duck, eğer partide olanlar sana Calum'dan intikam alabileceğin düşüncesini uyandırdıysa..."

Ellerimi kaldırıp onu durdurdum. "Saçmalamayı kesip aptal takımınızın şampiyonaya katılmasını sağladığım için bana teşekkür eder misin? Calum umurumda değil ve takımın içinde olacağım birkaç haftada onu görebileceğimin en azı kadar görmekten başka bir şey istemiyorum. Mümkünse sen ve yeni saç stilini de."

"Ne varmış benim saç stilimin?" Resmen çığlık atmıştı.

"Seni Paisley'den daha feminen göstermesi dışında mı? Bilmem."

Yanından yürüyüp gidiyorken arkamdan seslendi.

"Ashton sana partide olanlar hakkında bir şey söyledi mi?"

Keep On Loving You // HoodWhere stories live. Discover now