4, Don't let the colors fade to grey.

2K 147 123
                                    

Tek isteğim, beğenmeniz. Ve tabii ki de daha çok yorum!

İyi okumalar,,

En sevdiğim grup, çok da ünlü bir grup sayılmazdı. Dinleyicileri büyük bir kitlede değildi. Yaşadığım şehre gelmelerine bile şaşırıyordum. Büyük bir konser alanı olmayacağını tahmin etsem de, böyle minik bir yerde sahne alacaklarını da düşünememiştim. İki katlı bir barda çıkıyorlardı. İçeri de yaklaşık yüz-yüz elli kişi olduğunu tahmin ediyordum. Bu kadar kişinin sadece çok küçük bir kesiminin gerçekten müzikten anladığından emindim. Kaliteli müzik dinlemeye gelen birkaç kişinin dışında, geriye kalanlar içki içerken biraz eğlenmenin iyi olacağını düşünmüştü. Bu müziğin, çılgınlar gibi dans edecek türden bir müzik olduğunu bilmedikleri ise ortadaydı. İçinizde hissetmeden sevebileceğiniz hatta anlayabileceğiniz şarkılar yapacak türden bir grup değillerdi çünkü.

Ashton'ın bile anladığından emin değildim ama bana ayak uydurmak ve günümü güzel geçirmek adına eğleniyormuş gibi yapıyordu. Arada bir kulağıma eğilip doğum günün kutlu olsun diye bağırıyor, bana sarılıyordu. Ona doğum günümün dün olduğunu ve kulağıma bağırmasına gerek kalmadan da onu duyabileceğimi söylesem de beni umursamıyordu. Aynı şeyi yapmaya devam ediyordu.

"Bu arada," dedi yeniden. Bu sefer sadece kafasını yana çevirmişti. Artık boynunun ağrıdığını fark ettiğimde güldüm. "Bugün çok güzelsin. Botlarına bayıldım!" Ayaklarımdan birini kaldırıp işaret ettiği botumu inceledim. Her zamanki desenli olanlar yerine bileğinde halkalar olanı giymiştim. En sevdiğim ayakkabımdı ve üzerindeki zımbalar dökülmesin diye bunu çok az giyiyordum ama Ashton'ın daha önce görmeyeceği kadar az giymiş olmama şaşırdım.

Basçının solosu geldiğinde zaten kendince dans eden Ashton bağırdı ve tam alnımda duran bandanamı alıp kafasına geçirdi. Bu haline kahkaha attım.

"Ne var?" dedi sahte bir kırgınlıkla. "Eminim ki bana çok yakışmıştır."

"Ama bana daha çok yakışıyor," dedim elimi kaldırıp almaya çalışırken. Ayaklarını kaldırıp kafasını benden uzaklaştırdığında düşecek gibi oldum. Ashton'a kötü bir bakış atmamım ardından omuz silkti.

"Ceketinin püskülleriyle çok karışık duruyor," dedi beni süzerken. "Zaten püsküller yeteri kadar karışık." Gözlerimi devirip kollarımı iki yana açtım ve püsküllerin tamamen kendilerini salmasına izin vererek olduğum yerde döndüm. "Yine de çok güzel görünüyor," deyip şarkının sözlerini bağırdığımda Ashton kahkaha attı. "Biraz daha kendini zorlarsan eminim ki basçı sana numarasını verecektir."

Tam karşımda duran yakışıklı grup üyesine baktım. Gitarını çalarken kendinden geçmiş gibi gözüküyordu. Gözlerini kapatmıştı ve terli saçları yüzüne düşüyordu. Kafasını ritme uygun bir şekilde oynatırken aynı videolarda izlediğim gibi olduğunu düşündüm. Tabii karşımda görünce hayal ettiğimden daha kısa, hacimsiz olduğunu fark etmiştim ama sahnedeki hali telefonumda gördüğümden halinden farksızdı. Gerçekten bana numarasını verdiğini hayal ettim birkaç saniye. Öyle bir sevgilim olsa bacağına sarılır, beni gittiği her yere götürmesini talep ederek yaşardım herhalde.

"Ben gidip içecek bir şeyler alacağım. Sen de ister misin?" dedim parmak uçlarımda Ashton'ın kulağına yetişmeye çalışırken. O sırada şarkıya kendini kaptırmış, sallanıyordu. Kafasını hayır anlamında iki yana salladı ve hayali gitarını çalmaya başladı. Gülüp insanların arasından kolaylıkla geçtim ve barın önüne gelip yüksek tabureye baktım. İç geçirip önce altındaki tahtaya bastım ve zar zor da olsa oturak tarafına kalçamı koymayı başardım.

Ne istediğime hiçbir zaman karar veremezdim böyle zamanlarda. O yüzden okuduğum malzemelerden hangisinin birbiriyle daha iyi uyuşacağını düşünmeden sevdiğim ne varsa söyledim ve karışık bir kokteyl istemiş oldum. Barmenin ters, kendimi uzaylı gibi hissetmeme neden olan bakışları devam ederken barın yan tarafından bir ses, "Bana da aynısından," dedi. Kafamı çevirip birkaç sandalye gerimde oturan bedeni gördüm. Siyah-kahverengi saçları her zamankinden dağınık, son zamanlarda alıştığımın aksine üzerinde siyah kıyafetleri olmayan ve burada ne aradığına anlam veremediğim Calum Hood'a aitti bu beden.

Keep On Loving You // HoodWhere stories live. Discover now