6, Keep lying to me.

1.9K 140 102
                                    

Biraz geç oldu, biliyorum. Ama sınav haftam başlamak üzere ve okulum çok yoğun bir tempoda ilerliyor. O yüzden bunu araya sıkıştırabildiğim için bile mutluyum.

Mükemmel olmadığını biliyorum, yine de, umarım beğenirsiniz.

İyi okumalar, sizi seviyorum!



Ertesi gün, her pazar yaptığım gibi kendimi eve kapatmıştım. Partide yaşananların ardından hayatıma kaldığım yerden devam edebildiğimi var saymak ne kadar işime gelse de, telefonumu ve bilgisayarımı kapatıp tüm gün hiç açmadığımı düşünürsek, partinin etkisinde kaldığım apaçık ortadaydı. Kafamı meşgul eden birden fazla şeyin arasında, Ashton'ın Luke ile olanlara bir açıklık getirmek adına durmadan beni aramasını, mesaj atmasını ve beni onunla konuşmak zorunda bırakmasını istemiyordum. Her ne kadar Luke'un bahsettiği o büyük sırın ne olduğunu merak etsem ve durmadan bir cevap arasam da Ashton'ın bana yapacağı bir açıklamayı istemiyordum. Bir şeylerden haberdar olduğum için yapmak zorunda kaldığı bir açıklamaya ihtiyacım yoktu.

Tüm bu meseleyi bir kenara bıraktığımızda Luke'un bana Calum ve benim hakkımda söyledikleri kulaklarımdan, Tasha'nın acı çeken bedeninin yanında duran Calum'ın çıplak göğsü ise gözümün önünden gitmek bilmiyordu. Yine de ertesi sabah ne bir amigo bacağı ne de herhangi bir futbolcuyla uğraşmak zorunda olmayacağımı bilmek beni rahatlatıyordu.

Her şeyi şimdiye kadar yaptığımız gibi yapabilir, hiçbir şey olmamış gibi devam edebilirdik.

Ashton hariç.

Okulun kapısından girerken tüm gün ondan köşe bucak kaçmaya kararlıydım. Bunu rahatlıkla yapacaktım da. Tabii her pazartesi yaptığım gibi, fizik defterimi dolabımda bırakmasaydım. Liseye başladığımdan beri, hep aynısı olurdu. Okula zar zor yetişir, fizik dersliğine doğru giderken aklıma defterimi dolabımda bıraktığım gelir ve yolumu değiştirip okulun diğer ucuna giderdim. Dolabımdan fizik defterini alana kadar derse geç kalacağımı bilmeme rağmen, fizik öğretmenim Bay Mace derse geç kalmayı affedebilirdi. Defterinin yanında olmamasına karşı tutumuna ise sadece birkaç kere tanık olmuştum. İlk sefer bana aitti. Birinci sınıftayken defterimi gidip almaya üşenmiş, sınıfa oturmuştum. Ders sırasında defterimin bende olmadığını fark eden Bay Mace, korkunç bir adama dönüşmüş ve beni sınıfın ortasında rezil etmişti. Ondan sonra bir daha deftersiz derse girmemiştim ve girmeye de niyetim yoktu.

Bu pazartesi ise, defterimin yanımda olmadığını birkaç dakika erken fark ettim. Hızlıca dolabımın olduğu koridora yürürken yüzümü gizlemeye, kendimi kimseye göstermemeye dikkat ediyordum. İyi bir niyetle de olsa kimsenin bana yaklaşmasını istemeyeceğim kadar yorgun bir ruh halinin esiriydim. 

Son koridoru dönüp dolabımı görüş açıma aldığımda Ashton'ın birkaç adım ötedeki bedenini fark ettim. Dolabıma geleceğimi hatırladığını ve bu sayede benimle konuşabileceğini düşündüğünü anladığımda başımdan kaynar sular döküldü. Birkaç lanet savurdum. Bir insan sizi gerçekten iyi tanıdığında ondan kaçış şansınız olmuyordu.

Ashton beni görmeden duvarın arkasına saklanıp düşünmeye başladım. Gözümün önüne iki seçenek geldi. Birincisi gidip defterimi almak ve bu arada Ashton ile büyük bir kavga etmekti. İkincisi ise derse deftersiz girip Bay Mace'in alnındaki kırmızı damarın benim yüzümden patlamasına tanık olmaktı.

İkisi de yapmayı asla istemeyeceğim, korkunç seçeneklerdi. Derse gireceksem, ikisinden birini tercih etmek zorunda kalacaktım. Derse gireceksem, derse gireceksem...

Aklımda beliren üçüncü seçenekle yerimden fırladım. Ashton'dan ve fizik dersliğinden uzak bir yerlere gitmeye başladım. Tam olarak nereye gideceğimi bilmeden, ortalıkta dolanırken okul müdürümüzün kalın ve uzun bedeni önümde belirdi. Bu adamı her gördüğümde aynı şeyi düşünürdüm. Kesinlikle karşılaştığım en kalıplı adamdı. Ne hoş, bakarken kafamı gökyüzüne kaldırmam gereken bir kişi daha!

Keep On Loving You // HoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin