11

7.8K 569 263
                                    

Sabah alarm sesiyle yerimden zıpladım.

Hangi panda kılıklı timsah, alarm sesine Metal koyar?!

Tabi ki Lisa...

"Seni geri zekalı. Hemen kapat şunu, beynim patladı!"

"Of Jennie, niye öyle diyorsun? Güne enerjik başlıyoruz işte."

Kafasının altından yastığı çekip ona vurmaya başladım. Kısa süre sonra kalktı ve hazırlandık.

Bambam gelip aşağıdan bize bağırmaya başladı.

"Jennie! En son 'beş dakikaya geliyoruz.' demenin ardından on beş dakika geçti!"

Cama çıkıp cevap verdim.

"Biraz beklesen ölmezsin."

Çantaları takıp ayakkabılarımızı giydik ve hızla aşağı indik.

"Sonunda!" dedi Bambam hayattan bezmiş gibi.

Hal hatır sorduktan sonra çantalarımızı aldı.

"Önümden yürüyün." deyip yolu gösterdi.

Her zaman bize abilik taslar ve bu bizim çok hoşumuza gider. Lisa ile önden önden yürümeye başladık. Şuan ciddi ciddi okuka gidiyorduk ve ben Tae'yi görecektim.

O kötü düşünceleri aklımdan geçirmeden edemedim. Yine moralim bozuldu.

Okula geldiğimizde her zaman ki mekanımıza doğru ilerledik. Tae tek başına oturuyordu. Bambam onun yanına oturacakken Lisa, onu karşı oturağa çekti ve "Kanka yanımda otur, bir şeyler göstereceğim." dedi.

Bir şey göstereceği yoktu. Beni Tae'nin yanına oturtturmaya çalışıyordu mal! Daha fazla ayakta beklemeden yanına oturdum. Ama her zamanki neşeli Tae yoktu.

İfadesizce bakıyordu etrafa. Benim de ondan pek bir farkım yoktu.

"Neyiniz var sizin?" diyen Bambam'a döndük ikimizde.

Ben susmayı tercih ederken Tae "Moralim bozuk." diye kestirip atmıştı.

"O belli zaten. İkinizinde suratı beş karış. Ne oldu?"

Bu sefer konuşan ben olmuştum. "Yok bir şey ya..."

"E hadi söyleyin." diye diretti Bambam.

"Biriyle kavga ettim. Çok mu üstüne gittim, bilmiyorum. Haklı mıyım, bilmiyorum. Onu çok mu kırdım, bilmiyorum. Hiçbir şeyi bilmiyorum!"

Biriyle kavga etti?

Benimle kavga etti...

"Bu kadar dert ettiğine göre...önemli biriydi sanırım." dedi Lisa soru sorarcasına.

"Yani... İyi biriydi, komikti. Beni sevişini sevmiştim."

Kesinlikle benden bahsediyor. Ben gerilip etrafa bakmaya başlarken Bambam "Ne diyorsun oğlum sen?" dedi.

"Yok bir şey kanka ya..." dedi dertli bir sesle.

Birkaç dakika sonra yanımıza Yugyeom geldi. Konu konuyu açarken şimdi de benim hakkımda konuşmaya başladık.

"Ee sen gittin mi dün psikoloğa?" diye bana odaklandı Yugyeom. O, öyle deyince tüm gözler bana döndü.

"Gittim." dedim kısık sesle.

"Ne konuştunuz? Ne diyor?"

"Hiç." dedim kollarımı masaya koyup, kafamı kollarıma gömerken.

Konuşmak istemiyordum...

"Jennie başını kaldır ve adam akıllı anlat." diye tekrar anlatmamı istedi Bambam.

"Psikoloğa derslerimi çok taktığımı, sınav kaygısını yenemediğimi söyledim. Oldu mu?"

Herkesin suratında 'Sen ciddi misin? Seni dayın mı sıçtı?' bakışları oluşurken Bambam bağırmaya başladı.

"Jennie sen mal mısın, yoksa öyle mi davranıyorsun?! Bu, senin iyileşmen için yapılan bir şey. Nasıl böyle davranabilirsin?"

"O gerzek kadına anlatayım da her şeyi babama söylesin, değil mi?!"

Sağımda ki Yugyeom ve solumda ki Tae aynı anda bağırdı.

"Ne? Baban bilmiyor mu?!"

"Evet arkadaşlar doğru duydunuz. Babasına bile anlatmıyor, doktoruna anlatmasını beklemem saçmalık..." diye tısladı Bambam.

İstemsizce gözlerim dolmuştu. Bu konu da her seferinde kalbimi kırmayı beceriyordu, üstelik neden olduğunu en iyi kendisi bilirken...

Lisa'nın onu dürtmesiyle kendine geldi ve söylediklerinden pişmanmış gibi bir ifade oluştu suratında. Ama artık çok geç, söz ağızdan bir kez çıkar.

"Her seferinde hiçbir şey bilmiyormuş gibi konuşuyorsun Bambam. Hem de en iyi sen bilirken. Babama anlattığımda neler olacağını bilmiyor musun, Ya da ona neden anlatmadığımı?"

Yaşlar gözlerimden aşağı doğru süzülürken dudaklarımı ıslatıp devam ettim.

"Annem neden öldü biliyorsun, değil mi? Peki neden hala bunu bana yapmaya devam ediyorsun?!"

Herkes susmuş beni dinlerken küçük hıçkırıklar çıktı ağzımdan. Lisa beni kaldırmaya çalışıyordu ama bu sefer alttan alan ben olmayacaktım. Tam konuşacakken Bambam elini, masada duran elimin üstüne koydu ve "Üzgünüm..." dedi. "Sana bunları hatırlatmak istememiştim."

Elimi çekip konuşmama devam ettim.

"Eğer babama anlatırsam, bu konuyla bizzat kendisi ilgilenir ve ona dava açar. Mevkisi iyi bir hakim olduğu için de, herkesi arkasına alabilir! Birçok arkadaşı var. Avukatım, savcım eksik olmaz. Ama ne yaparlarsa yapsınlar Jong Suk'u hapise attıramazlar!"

Buna anlam veremeyen Tae'ydi. "Neden? Hepimiz şahidiz o şerefsizin yaptıklarına."

"Konu şahit değil... Deli raporu var." diye açıkladı Lisa.

Yine ortamda ölüm sessizliği başlarken, tek duyulan hıçkırıklarımdı. O sırada Tae bir kolunu arkamdan uzattı ve omzumu okşadı, beni kolunun altına almak istercesine.

Hayır Tae...

Şu an olmaz.

Eğer üzgün anlarımda sen beni mutlu edersen, bunu sürekli isterim...

"Jennie... Biliyorum kızacaksın ama... Babana söylesen, belki hastaneye falan yatırırlarsa onu, daha rahat edersin..." diyen Yugyeom'a döndüm.

"Yugyeom, bilmiyorsun. Öyle olmuyor işte. Teyzemin peşinde de böyle bir takık vardı. Annem hapse veya hastaneye atılması için çok uğraştı ama olmadı! En sonunda ne yaptı biliyor musun?"

Lisa ağlamamak için kendini zor tutuyor, Bambam pişman pişman bakıyordu. Yugyeom ve Tae ise ne olduğundan habersizdi.

"Önce o sapık şerefsizi öldürdü, ne yaptığının farkına varınca da kendini. Teyzem ise annemin başına bu belayı bulaştırdığı için intihar etti."

Masadan kalkarken gözlerimi sildim. Gitmeden önce hepsiyle teker teker göz teması kurdum ve onlara sordum:

"Babama anlatmamı ve onun annem gibi olmasını mı tercih edersiniz, size zarar geldiğinde benim teyzem gibi olmamı mı?"

Çaklıt •taennie•Where stories live. Discover now