7.1

43.3K 2.5K 406
                                    

"Defne, gel bakayım bir!" Annemin sesini duyunca yatağımdan kalkıp oflayarak annemin yanına doğru ilerledim. Önemli bir şey demeyecek olsa bile beni böyle çağırıyor oluşu kalbime indiriyordu. "Yine ne yaptım acaba," dedim koltuğa otururken.

"Seni özel okula vermeye karar verdim," dediğinde gözlerimi büyüttüm. "Şaka yapıyorsun, öyle değil mi?"

"Hayır, gayet ciddiyim," dedi annem oturduğu yere yayılırken. "Özel okula geçmen hem ders açısından iyi, hem de artık okuldan kaçamazsın."

"Neyden bahsediyorsun?" dedim salağa yatmaya çalışarak. Karne almamın üzerinden haftalar geçmişti, hala fark etmemiş olması zaten çok garipti.

"Devamsızlığın 14 günmüş, bu yıl. Bu amnezi falan filan, fark edememiştim ama maşallah Defneciğim, yememiş içmemiş okuldan kaçmışsın," Gülmemek için dişlerimi sıktım. Annem bunu fark edince kaşlarını çattı. "Aferin, utanmaz."

"Özür dilerim," dedim anneme sarılmaya çalışarak. "Bu yıl yapmayacağım valla!"

"12 oldun, öyle bir şey yaparsan kendi kararın ve senin hayatını etkileyecek, kendin okuyacaksın sonuçta," Of, annemin bu lafları hiç bitmiyordu.

"An-" Aklına bir şey gelince lafımı böldü.

"Burak yüzünden de düştü derslerin, fark etmedim sanma." Başımı sağa sola salladım.

"Anne damadın-" Annem koluma vurunca ne dediğimi fark edip hemen düzelttim. "Anne Burak derslerimi düşürmüyor, hatta motive ediyor beni. Bak, Ankara Tıp kazandı. Ben de çalışacağım eşek gibi."

"Sen mi çalışacaksın?" dedi annem gözlerini kısarak. Çalışacağıma ihtimal bile vermediğini adım gibi biliyordum. Buna rağmen başımı aşağı yukarı salladım. "Evet! Ben çalışacağım ve tıp kazanacağım." Annemden ruhsuz bir kahkaha sesi yükselince suratımı düşürdüm.

"Ne gülüyorsun ya? Defne Keskin, kazanamaz mı sence?"

"Defne Keskin, Ankara Su Yönetimi Enstitüsü kazansa zil takıp oynarım," dedi annem kahkahalarının arasından. Moralim gittikçe düşüyordu. Annem de bunu fark etmiş olacak ki eliyle bana öpücük gönderdi. "Şaka yaptım tatlım, Burak sayesinde motive olman iyi bir şey ama bu motiveyi bu sene göremedim. Seneye özel okulda görürüm inşallah."

"Annecim," dedim annemin görüş açısına girmeye çalışarak. "Lütfen beni özel okula alma." Annem düşünür gibi yaptı ve sonra konuştu.

"Bir şartım var," Başımı 'Ne?' anlamında sağa sola salladım. "Her pazar bana kendi ellerinle kahve yapacaksın."

Ne?

"Anne, sen pazar günleri asla evde durmazsın ki!" dedim bir anda. Her pazar arkadaşlarıyla buluşuyordu ve benim arkadaşlarıma gelince, çağırmama zar zor izin veriyordu.

"Pazar günleri yaptığımız kahvaltı etkinliğini iptal ettik bizimkilerle," dediğinde şoka uğradım. 2 senedir her pazar sabahı arkadaşlarıyla kahvaltıya giderdi. Tabi çok istisna olmuştu ama arkadaşlarıyla buluşmayı seviyordu.

"Tamam, yaparım!" dedim bir anda. Annem güldü ve telefonunu alıp sosyal medyada gezinmeye başladı. Bu kadar kolay mı ikna olmuştu gerçekten?

Omuz silktim ve yanına kedi gibi oturup annemin saçlarını okşamaya başladım. Yaklaşık 15 saniye sonra annem bana döndü. "İzin isteyeceksin, değil mi?" Başımı aşağı yukarı salladım.

"Nereye gideceksiniz?" Burak ve benden bahsediyordu.

"Sahil kenarına. Burak Ankara'ya gideceği için orada vakit geçirmek istedik." Annem güldü.

"Ankara ayazı ruhunu kesmesin, dikkat et." Bir saniye, ne?

"Ne dedin?" dedim anneme sanki anlamamış gibi. "Ezhel işte. Siz yeni gençlerin dinlediği var ya..." Aklıma bir anda yılbaşı gecesi geldiğinde duraksadım. Zaman gerçekten çok hızlı geçiyordu ve bir yanım, aylardır Burak'la olduğum için sevinirken bir yanım da zamanın su gibi olmasına üzülüyordu.

"Neyse, çık bakalım. Kalın giyin ama, hava soğumaya başladı artık." Başımı aşağı yukarı salladım ve odama çıkıp en ince kazağımı giydim. E, kazaktı sonuçta yine de.

Çantamı alıp evden çıktım ve Burak'ı aradım. İkinci çalışta açtı.

"Güzelim?" Ah, daha 1 saat önce konuşmamıza rağmen ne kadar çok özlemişim sesini! Of, aşık mı oldum ben?

"Ne yapıyorsun bana ya?" Burak anlamamış gibi 'hı' sesi çıkardı. "Bana diyorum, of! Kalbim sağa sola sallanıyor."

"Neredesin şu an?"

"Evden yeni çıktım, marketin oraya doğru yürüyorum," dediğimde bir anda karşımda elinde kocaman oyuncak ayı tutan birini görmemle cümlemi yarım yamalak tamamlayabildim. "Her yerde de aşıklar var amına koyayım, biz hariç. Sen neredesin?" Konuşmaya devam ederken o oyuncak ayı tutan kişinin bana doğru yürüdüğünü fark ettim. Telefon çoktan kapanmıştı bile.

Ay, Burak'mış. Aşkım benim.

"Bir daha küfür edersen ağzının üstüne vuracağım," dedi Burak oyuncak ayıyı kucağıma verirken. Burak, o kadar şey yaptın ki düşmemeye başladım kuzum, dur artık.

"Sen de etme," dedim ona bakarken. "Ben bilerek etmiyorum zaten bebeğim, benimkisi alışkanlık." Of, bebeğim dedi, düştük yine.

"Allahtan eviniz sahil kenarına yakın lan, bir de seninle zaman geçireceğim diye otobüs parası mı ödeyecektim," dediğinde güldüm. Artık böyle iğneleyici şakalarına alışmıştım, alınmıyordum.

"Eee, cimri olmasaymışız," dedim bir anda. Burak oyuncak ayıyı elimden aldı ve konuştu. "Olalım bakalım... Cimri. Yakala bakalım... Ayıyı," dedi ve bir anda koşmaya başladı. Ben de arkasından koşmaya başladım. Koşarken de hala konuşmaya çalışıyordum.

"Ben o ayıyı mı kovalıyorum, yoksa sen olan ayıyı mı? Öküz!"

"Ben olan ayıyı kovalıyorsun şu an, ben seni çok kovalamıştım çünkü. Şimdi sıra sende." Cümlesini tamamlayınca koşmayı bırakıp gülümsedim. "Burak!"

Yanıma koştu, nefes nefeseydi. "Efendim?"

"Bunu önce eve bıraksam olur mu? Hem, evden çok uzaklaşmadık. Beni aşağıda beklersin." Aslında, evden baya uzaklaşmıştık.

"Ağırlık oluyorsa bana ver, ben taşıyayım," dediğinde başımı sağa sola salladım. "Hayır, hem kirlenmesin istiyorum. Eve götüreyim bunu." Burak başını aşağı yukarı salladı ve tekrar eve doğru yürümeye başladık.

Eve gelince Burak annemden dayak yeme ihtimalini ortadan kaldırmak için otoparka doğru gitti, ben de eve çıktım. Anahtarla kapıyı zar zor açtıktan sonra konuşmaya başladım. "Ay, anne. Burak bana ne almış bir görsen! Çok tatlı, ama çok kocaman. Şimdi odama koyacağım."

Ayıyı anneme göstermek için oturma odasına koşunca annemle babamın birlikte oturma odasında oturduğunu gördüm. Nefes alamıyor gibiydim. Bu sefer gerçekten yakalanmıştım. Annem bana 'Özür dilerim' gibi bakışlar atıyordu. Babam oturmamı işaret etti.

"Çok güzelmiş oyuncak ayın Defne. Şimdi anlat bakalım, bu Burak kim?"

Gizli Numara (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin