9.7

24.2K 1.5K 578
                                    

Burak'la Antalya'ya döneli 2 saat olmuştu. 2 saattir annemin aramalarını meşgule atıyor ve otele gitmeye çalışıyordum. Ne diye böyle bir maceraya girişmiştik ki? Ama yine de güzel ve unutulmaz zaman geçirmiştim.

Ciddiyim, Atatürk'ü çok seviyordum.

En sonunda dayanamayarak annemin aramasını cevapladım. "Efendim anne?"

"Kız, neredesin sen? Sabahtan beri otelde arıyorum seni, bulamıyorum! Akşam yemeğine iniyorum, gel kıracağım bacaklarını!" Annem o kadar bağırmıştı ki telefonu kulağımdan uzaklaştırmak zorunda kalmıştım. "Tamam anne ya, sen de hemen her şeye sinirleniyorsun!"

"8 saattir seni arıyorum, üstüne telefonlarıma bakmıyorsun! Yanında Burak var diye biraz olsun sana güvendim, o güvenimi de boşa çıkarttın. Sana diyecek hiçbir lafım yok Defne!" Ah anne, ah! Asıl Burak yılanın başı, asıl o her şeyi yaptırıyor bana!

"Ya tamam, geliyorum," dedim taksiden inerken. Yanımızdan geçen arabadan yükselen korna sesiyle aklıma gelen bütün küfürleri sıraladım. "Dışarda mısın sen kız? Neredesin Allah'ın belası! Nasıl bir çocuksun sen?" Annem gittikçe kabalaşıyordu.

Ama haklıydı.

"Dıt, dıt, dıt anneciğim, tünele girdik herhalde, dıt, çekmiyor."

"Başlatma tüneline! Sen gerçekten çok aştın artık, lanet çocuk!" Annemin söylediği 'lanet çocuk' lafına gülerken telefonu suratına kapattım. Tüneldeydik sonuçta, çekmiyordu.

Burak'la otele doğru koştuk. Terden ikimiz de sırılsıklam olmuştuk, Ankara'nın havası gayet güzelken Antalya cehennem gibiydi ve bir günlük iklim değişikliğine karşı gayet iyi dayanıyorduk. Yarın hasta olacaktım, buna emindim.

Akşam yemeğine indiğimizde Burak'a döndüm. "Ağız birliği yapmalıyız. Merkeze indiğimizi ve gezdiğimizi söyleyeceğiz, tamam mı?" Burak başını aşağı yukarı sallayınca annemlerin yanına gittik.

"Anne-" Annem sözümü kesti. "Seninle sonra görüşeceğiz Defne. Melek'in yanında bunu tartışmak istemiyorum." Demek ki eve dönene kadar annemle başbaşa kalmamam gerekiyordu.

Kurtarıcımsın Melek Teyze.

"Neredeydiniz?" diye sordu Kurtarıcım. Burak hemen cevapladı. "Merkeze indik, biraz gezdik. Otel o kadar sıkıcı ki!"

"Neden söylemediniz bize?" dedi Melek Teyze. Yaprak, bize gülümseyerek bakıyordu. "Çünkü izin vermeyeceğinizi tahmin ettik," dedim aklıma ilk gelen yalanı söyleyerek.

"Bebeğim, böyle şeylerden hoşlanmadığımı biliyorsun," dedi Melek Teyze Burak'a. Melek Teyze'nin bebeğim kelimesini bile şu anda kafama takamıyordum.

"Bir daha olmaz anne," dedi Burak. Burak'ta en sevdiğim yön buydu, mal gibi bad boy havalarına girmiyordu ve insanca bir şeyleri tartışabiliyorduk.

Annemin gözleri bir anda parmağımdaki yüzüğe kaydı. Allahım! Yüzüğü parmağımda unutmuştum!

"Nerden çıktı bu?" dedi annem yüzüğü işaret ederken. "Ucuzlukçudan aldık."

"Çabuk çıkar onu," dedi Melek Teyze. "Burak sana hiç yakıştıramıyorum annecim, ne oldu sana bugün? Kız arkadaşına 3 liralık yüzük taktırmak ne demek?" Melek Teyze, sana kötü bir haberim var.

"Of, anne," dedi Burak elimi tutarken. "Biz yedik bir şeyler, size afiyet olsun!"

Burak'la havuz kenarına yürürken tek düşündüğüm şey bugün Ankara'ya gitmemizdi. Onunla tanıştığımdan beri olmadık şeyler yapıyordum, yanlış anlamayın! Hepsi o kadar eğlenceliydi ki hayatımın o sıkıcılığını alıp götürmüştü!

Gizli Numara (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin