9.0

31.3K 1.7K 432
                                    

Kahkahaların arasında ise duyduğum tek şey Burak'ın o endişeli sesiydi. Bir anda kafamın aktında bir el hissettim. Ne zaman yere düştüğümü hatırlamıyordum. Top zaten çok ağırdı, kafamın arkası zonkluyordu. "Aşkım, özür dilerim..." Ay farkında mısınız, Burak ilk defa bana aşkım demişti... Kendime gelmiştim ama azıcık hasta rolü yapmaktan ne zarar gelirdi ki?

Hakem düdük çalınca herkes bir anda sustu. Bayılmak ve bayılmamak arasında gidip geliyordum. "Sayı tekrarı!" Şaka mı yapıyorsun? Burada ölüyorum, sayı tekrarıymış!

Bir anda havalandığımda Burak'a baktım. Kucağına almıştı. "Biz maçı terkediyoruz hocam," dediğinde herkesten 'aaa' sesi yükseldi. "Güzelimi iyileştireceğim."

Herkesin içinde bana güzelim demesi beni şımartmıştı. Şu durumda bile İlayda'ya en pis bakışlarımı gönderiyordum. Heh, ağla. Top keşke senin kafana gelseydi.

Burak, bu sefer asansöre binmeyip beni merdivenleri kullanarak odama getirdi. Şovcu işte, ya da bir daha asansörde kalmamızı istemiyordu. Yatağa nazik bir şekilde konulduğumda ona baktım. Kumral saçları alnına düşmüştü ve yanakları kırmızı kırmızı, güneş yanığı olmuştu. Bu hali o kadar tatlıydı ki...

"Seni çok seviyorum," dedi Burak bir anda. "Bazen seni eziyormuş ya da sevmiyormuş gibi görünebilirim ama... Bilmiyorum aslında asla böyle şeyler düşünmeyeceğini biliyorum. Seni çok seviyorum, bunu sana hep hatırlatacağım."

"Teşekkür ederim," dediğimde gözlerini devirdi. Elini tuttum. "Ben de seni çok seviyorum Burak. Otele sadece annem ve babamla gelseydim bu kadar mutlu olur muydum bilemiyorum. Kafama top atmanı bile seviyorum," dediğimde güldü. "İyi ki hayatımdasın."

"İyi ki hayatındayım," dedi Burak. "Ve sen de, iyi ki benim hayatımdasın." Yanağımı okşadı, bu hareket basit bir hareketmiş gibi görünse de düşmüştüm. "Hiç kavga etmedik biliyor musun?" diye sordum.

"Birkaç kere ettik. Hem, kavga etmek kötü bir şey değil ki, herkes kavga edebilir. Önemli olan o kavgada söylediğimiz şeylerin can yakıcı olmaması. Önemli olan, birbirimize iyi gelebilmemiz."

"Sen bana çok iyi geliyorsun," dedim tuttuğum elini sıkarken. "Sana bunu kanıtlayamıyorum ama gerçekten çok iyiyim. Seninleyken çok iyiyim."

"Bu saatten sonra benimle olmama gibi bir şansın yok zaten bal," dediğinde ona bakakaldım. Bal... Bu kelime gerçekten özeldi ve hayatınızda tek bir kişi sizin balınız olurdu. Yani, benim için öyle.

"İyi ki öyle bir şansım yok. Zaten olsaydı da kendimi senden mahrum bırakmak gibi bir delilik yapmazdım."

"Sen benim kendimi bulduğum yersin," dediğinde derin bir nefes aldım. Bu kadar romantiklik bünyeme fazla geliyordu. "Tam şu an ölsek ya... Mutlu bir şekilde."

"Seninleyken her an ölebilirim o zaman," dedim ben de ona bir adım atarak.

"Ben şu aralar çok dindarım," dediğinde başımı geriye atarak güldüm. Daha yeni alkol almışken bunu demesi komikti. "Nasıl?"

"Her günüm, hayat bana seni verdiği için şükrederek bitiyor." Garip bir 'yaa' sesi çıkaracaktım ama ortamdaki romantik havayı dağıtmamak için sessizliğimi korudum. Ayağa kalktım, başım dönmüyordu ama arkası çok acıyordu. Burak bir anda tişörtünü çıkartıp yere fırlattı. "Çok sıcak." Daha sonra yanıma gelip beni belimden kavradı. "Daha da sıcak olacak," diyerek iğrenç bir espri yaptığında onu itmek için yeltendim ama beni durdurdu.

"Fotoğraf çekeyim de Hazal'a atayım," dediğimde Burak gülerek yüzünü boynuma gömdü.

Defne:

Gizli Numara (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin