7.7

31.1K 2K 420
                                    

Defne: uyandım

Burak: bugün güneşim biraz geç doğdu

Defne: burak saat sabah 9

Burak: hdfhsdfdssh geç işte

Burak: ne yapıcan bugün

Defne: bilmiyorum

Defne: dışarı çıkalım mı diyeceksen cevabım hayır

Defne: çünkü annem izin vermez

Defne: bugün güne falan gitseydi bir şekilde evden çıkabilirdim

Burak: of

Defne: a ama sen ankaraya gitmiyorsun ki

Defne: oflama

Defne: daha geçireceğimiz çok gün var seneye kadar

Burak: ve diğer seneler de var

Burak: kalk ders çalış

Burak'ın yazdığı mesajı okuyunca gözlerimi büyüttüm.

Defne: ne alaka?

Burak: ankaradaki bir üniversiteyi kazanman gerek

Burak: ben seneye senden ayrı kalamam

Defne: seneye de gitmezsin;;;)))))

Burak: aynen böyle seneye seneye diyerek 38 yaşında mezun olurum

Defne: kim çalışacak şimdi

Burak: sen

Burak: kalk çabuk

Burak: sana ayt denemeleri alalım tabi daha 12'ye yeni geçiyorsun ama

Burak: çözebildiğini çözersin

Burak: tyt konuların ne durumda?

Ne diyordu bu?

Defne: tyt ne demek?

Burak: OF DEFNE

Burak: inanamıyorum

Defne: kflelwlşelelel Burak gerçekten 3 yılımı bomboş geçirdiğim için toparlayabileceğimi sanmıyorum

Burak: toparlayacağız

Burak: bugünden itibaren hatta

Burak: ders kitaplarını getir kütüphaneye gel yarım saat sonra

Tam yazıyordum ki yeniden mesaj attı.

Burak: annene alıştıra alıştıra söyle

Burak: kadına bir anda ders çalışmaya gidiyorum dersen kalbine inebilir

Ay ne kadar komik!

Telefonumu masanın üzerine koydum ve dolabımdan mavi kot pantolonumla yazılı tişörtümü çıkartıp giydim. Tam annemin yanına gidecektim ki annem odaya girdi. Dolap sesinden gelmiş herhalde. Cin gibi kadın, gözünden hiçbir şey kaçmıyor maşallah.

"Nereye?"

"Kütüphaneye gideceğim, Hazal'la," dediğimde annemin şaşkınlıktan neredeyse çenesi düşecekti. Ee Mine Hanım, kızınız doktor olacak. Bu dediğime kendim bile inanmıyordum!

"Hayret! Burak'la buluşacaksın, anladık da, neden Hazal'ı da yalana ortak ediyorsun?" Sıkkınlıkla başımı öne eğdim.

"Anne, ne olur! Bak o dedi kütüphaneye gidelim de ders çalış diye. Çocuk benim dersimi bile umursuyor. Anneciğim," Anneme sarıldım. "Ne olur izin versen? Söz, hava kararmadan dönerim!"

"Gelirken halka tatlı al," dediğinde annemin yanaklarını öptüm.

Evden çıkmadan önce neredeyse bütün dersle ilgili olan kitap ve defterlerimi çantama tıktım. Zaten 2 tane falan vardı, onlar da kaybetmemeyi başardığım için.

Aşağı koşar adımlarla inerken çantanın ağırlığı yüzünden omuzlarım ağrıyordu. Sahi, ne zaman dolu bir okul çantası taşımıştım ki? İlkokul 2. sınıfta falan olmalıydı.

Burak'ın mesajını görünce parka doğru yürümeye başladım. Ne çalıştırabilirdi ki bana? Daha doğrusu ders ile ilgili kuracağı cümlelerden kaçı zihnimde yer edinebilirdi? Sıkıntıyla oflayarak başımı geriye attım ve kambur bir şekilde yürümeye devam ettim. Annem böyle yürüdüğümü görse bütün yol bana laf edebilirdi. Zaten bacaklarım da şişko olduğu için sağa sola doğru yürüyordum.

Burak'ı gördüğümde kollarımı açtım ve ona doğru yürüdüm. Burak, kollarım arasındaki boşluğu doldurdu. Sarıldı yani. Ay başka ne yapabilir zaten?

"Yaprak akşam onu gezdirmemi istiyor," diyerek söze atladı. "Köpek gibi yemin ediyorum! Bütün arkadaşları tatile gittiği için tek kalmış, dışarı çıkacak arkadaşı yok!" Gülerek ona baktım.

"O yaşlarda ben de öyleydim, Hazal dışarı çıkmak istemeyince Zeynep'i arardım, o olmazsa Ayşe, o olmazsa Fatma... Sonra da babama sarıyordum benimle gezer misin diye."

"Seninki normal, sen Mine teyzenin kızısın. Genlerde var," dediğinde hafifçe kafasına vurdum. Ah, Burak'a her fırsatta şiddet uyguluyordum!

"Mine teyze mi? Alındım," dedim suratıma en itici gülümsemelerimden birini takınarak.

"Mine annem."

"Evet," dedim koluna sarılarak. Kütüphaneye yürümeye başladığımızda Burak'ı yine saçma sapan sorularımla boğuyordum. Daha yolu bile yarılamamışken Burak'ın telefonu titreyince ona baktım. "Kim?"

"Daha bilmiyorum Defne'cim, telefonum çantamda ya hani. Bakmadım henüz," dediğinde gözlerimi devirdim. Bir kere de beni bozmasa olmazdı. Ay bozuldu bu çocuk ya. Gizli numarayken böyle değildi, saygılıydı, aşıktı. Şimdi şu durumumuza bak! Rolleri değiştik resmen. Bunun garantisi falan yok mu, iade edelim? Yeni modelini alalım. Aklıma gelen sinsi düşünceyle kıkırdamama engel olamadım.

"Efendim baba?" Babası aramış, huh, önemli bir şey yok demek ki. Bir saniye, hayır! Önemli bir şey var! Babası neden arasın ki? Hal hatır sormak için aramış olamaz tabi ki!

"Kimliğim mi? Odamda, çalışma masamın çekmecesinde. Neden ki?" Babası neden Burak'ın kimliğini soruyordu ki?

Burak, babasıyla konuşmasına devam ederken çoktan kütüphaneye gelmiştik bile. Kafeteryaya gidip oturduk. İki tane nescafe alıp Burak'ın yanına gittim, hala telefonuyla uğraşıyordu.

"Ne olmuş?" dediğimde Burak başını sağa sola salladı. "Bilmiyorum, şimdi Yaprak'ı arayıp öğreneceğim."

Yaprak, telefonu beşinci çalışta açtı. Telefon hoparlördeydi. "Efendim abi?"

"Akşama kadar elinde o telefon, bir de bekletiyorsun beni bilerek." Yaprak güldü. "Evet."

"Neyse, babam evde mi?"

"Hayır," dedi Yaprak oflayarak. "Az önce senin kimliğini arıyordu."

"Ben de onu soracağım Yaprak. Babam neden kimliğimin nerede olduğunu sordu ki?" dediğinde Yaprak'tan bir gülme sesi yükseldi.

"Çünkü tatile gidiyoruz!" Yaprak'ın sevinçle söylemesine karşılık Burak'ın suratındaki ifade kızgınlığa dönüşmüştü. "Nasıl?"

Yaprak'ın dediği şey karşısında Burak'la birbirimize bakakaldık.

"Hatta Defne ve ailesi de geliyor!"

Gizli Numara (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin