two

1.6K 132 596
                                    

Liam'ın anlatımı

Çok uzun bir yolculuktan sonra büyük bir evin önünde durduk. Ev sanki saklanmak ister gibi ormanın ortasındaydı ve sanki yıllardır gelinmemiş gibi görünüyordu.

Katil adam arabadan indi ve gelip benim kapımı açtı. Belinde ki silahı göstererek inmemi istedi. Lanet olsun! Şuan da babamdan milyonlarca tokat yemeyi bile bu duruma yeğlerdim.

Yavaş hareketlerle arabadan indim ve titreyen ellerimle kapıyı kapattım. Beni dirseğimden yakaladı ve sürükeleyerek evin kapısına kadar götürdü. "Sakın kıpırdama." Dedikten sonra kolumu bırakıp, kapıyı cebinden çıkarttığı anahtar ile açtı.

Kafasıyla içeri geçmemi işaret ettiğinde ikiletmeden istediğini yaptım. Yavaş ve ürkek adımlarımla eve girdikten sonra ondan ikinci bir emir bekledim.

Bütün kanım çekilmiş gibiydi. Bir robot misali sadece benden isteneni yapıyordum.

Tek elini belime koyarak beni bir odaya yönlendirdi. Girdiğim oda bir salondu. Karşılıklı iki geniş koltuk, yerdeki dokuma halının üzerinde bir sehpa ve yan tarafta bir şömine.

Belimdeki elini biraz daha baskılayarak beni koltuğa itti ve karşımda ki koltuğa oturdu. "Telefonunu ve üzerinde ne kadar iletişim aracı varsa hepsini bana ver ya da ben kendim alırım." Ona her baktığımda korkudan titremelerim daha da artıyordu. Çantamdan telefonumu ve ipadimi çıkartıp ona yavaşça uzattım.

Ipad'i alıp yanına koydu ve telefonumu eline aldı. "Şifre." Dediğinde hızlıca ona şifremi söyledim. İnsanların telefonumu kurcalamalarından nefret ederdim ama şuan karşımdaki katile karşı gelemezdim.

Telefonu kurcalamaya başladı ve ben galerime girmemesi için dua bile edebilirdim. Hadi ama 17 yaşında bir ergenim. Adamın dövmeli parmakları ve yüzündeki arsız sırıtışla kesinlikle galerimde gezdiği belliydi ve ben utançtan yerin dibine girmek üzereydim.

Korkarak sindiğim yerimde çok az doğruldum ve cesaretimi toplayıp konuşmaya başladım. "Şey, ben bir şey söyleyebilir miyim? Yani bakın katil bey, ben zaten tam olarak bir şey görmedim. Görsel hafızam da iyi olmadığı için sizin yüzünüzü de hemen unuturum. Bırakın ben gideyim. Tabii burada bırakmazsanız iyi olur çünkü orman hani. Otoyolun kenarında bıraksanız beni olmaz mı?" diyerek dünyanın en saçma anını yaşamış oldum.

Bana dönen bakışlarda ki sertlik yüzünden tekrar sustum ve geriye yaslandım. "Sakın ama sakın ses çıkartma. Anlaşıldı mı? Bu arada fotoğraflarını beğendim ama sana bir öneri; bazı uygunsuz fotoğraflarını gizliye almalısın." Diyerek sırıttı. Kafa salladım ve dizlerimi kendime çektim. Bakışlarıyla yeterince utanmıştım zaten yüzüme vurmaya gerek varmıydı?

Çok soğuktu.

Adam odadan çıkıp, benim telefonumla birini aradıktan sonra geri yanıma geldi. Düşünüyor ve biraz da panikli gibiydi. Benim kadar panik olamaz!

Donarak ve korkuyla geçirdiğim bir saatin ardından kapı açıldı ve içeri katilden biraz daha kısa boylu ama yakışıklı bir adam girdi. "Yine ne bok yedin, Zayn?" Diye sorduğu anda beni farketti. "Bana lütfen kaçırdığın çocuğun bu olduğunu söyleme." Adının Zayn olduğunu öğrendiğim katil omuz silkti.

Diğer adam ise hızlıca yanıma geldi ve oturdu. Korkuyla geri kaçmaya çalıştım ama beni kollarımdan tuttu. Ağlamaya başlayacaktım ki o konuştu. "Sakin ol, tamam mı? Sana zarar vermeyeceğim." Dedikten sonra üzerinde ki ceketi benim üstüme örttü. "Kaç yaşındasın?" Diye sordu. Yutkunduktan sonra cevapladım. "On yedi." Sinirle kafasını katile çevirdi. "On yedi mi? Zayn sen çocuk mu kaçırdın bir de? Aptal herif!"

The Witness | Ziam Mayne Where stories live. Discover now