seven

1.1K 112 170
                                    

Aradan iki gün geçmişti.

Şöminenin önünde oturmuş ateşi seyrederken salona Zayn ve Louis girdi. İkisi de koltuklara sert bir şekilde oturup konuşmaya başladılar. Sırtım onlara dönük olduğu için onları göremiyordum.

"Sana kaç kere daha söylemem gerek, bulaşmaman gereken kişilere bulaşma!" Diye bağırdı Louis. "Seni ne ilgilendirir? Ben senin gibi korkudan milletin kıçını yalayamam." Diye yanıtladı. Zayn, Louis'ye göre daha sakindi. "Arkanı ben topluyorum ama orospu çocuğu!"

"Toplama."

"Söylemesi kolay, eğer senin pisliklerin ortaya çıkarsa benimkiler de çıkar."

"O zaman kes sesini."

"Zayn beni deli etme!"

"Louis asıl sen beni sinirlendirmeye başlıyorsun. Her boka karışma!"

"Karışmayayım, öyle mi?"

"Aynen öyle."

"Ne kadar da rahatsınız öyle bay Malik! Hapise girince de bunları söyleyebilecek misin? Ah, tabii hapise girmeden önce seni öldürmezlerse."

"Louis sadece bir piç kurusunu daha geberttim. Neden bu kadar büyütüyorsun?"

"O piç kurusu, Hoodların büyük oğlu olduğu için olabilir mi?"

Hoodlar mı? Calum'un da soyadı Hood. Fakat isim benzerliği olabileceğini düşünüp umursamadım.

"Jack bunu haketti!"

İkisi de ayağa kalktı, ve sonra patırtıdan anladığım kadarıyla biri duvara yapıştı.

"Sen de bunu hakettin!" Dedi Louis. Hızla onlara döndüğümde Louis, Zayn'e bir yumruk çaktı. Sonra Zayn Louis'ye. Birbirlerine yumruk atıp duruyorlardı.

Hiçbir şey yapmayarak sadece onları izliyordum. Birbirlerini öldüreceklerdi! Ve benim elimden hiçbir şey gelmiyordu.

En sonunda Louis, Zayn'i koltuğa ittiğinde Zayn ile göz göze geldim. O anda bir sessizlik oldu. Odada odun çıtırtıları ve nefes sesleri hariç hiçbir ses duyulmuyordu.

Louis önüme durdu ve kanayan dudağını elinin tersiyle sildi. "Geri geleceğim." Dedi ve ceketini alarak evden çıktı.

Dış kapının sesi duyulduğu anda kendimi tutamayıp gözlerimi Zayn'e çevirdim. Zayn ise oturduğu yerde kanayan kaşı ve elmacık kemiğindeki yara ile, bana bakıyordu. Öylece bakıyorduk. Dik dik ve bomboş.

Daha fazla dayanamayıp burnumu çekerek ayağa kalktım. Salonun kapısına hızlıca ilerlerken bağırdı. "Sana gidebilirsin demedim!" Hırıltılı bağırmasıyla yerimde dondum kaldım. Kıpırdayamadım. Sanki oraya sabitlenmiştim.

"Gel buraya." Dediğinde tüm ruhumla kaçmak istesem de ayaklarım beni Zayn'in önüne sürükledi. Bu tavırları beni korkutuyordu. Daha sonra tek eli ile dizine vurdu. Dizinde oturmamı mı istiyordu? Tepki vermeyince yüzünü yüzüme dikti. "Otur." Dediğinde yutkundum ve emirine uyarak dizinin ucuna oturdum. O ise kollarını vücuduma dolayıp beni tam olarak kucağına çekti.

Koltukta geri yaslandı ve kafamı göğsüne tek eli ile hafifçe bastırdı. Derin derin nefesler alıyordum.

Tek elini yanağıma koydu ve okşamaya başladı. Bu iyi hissettiriyordu ama aynı zamanda, şu anki Zayn'den korkuyordum

Dudaklarını saçlarımda hissettiğimde kafamı kaldırdım. Gözleri yarım yamalak açıktı. Yüzüme doğru eğilip dudağımın kenarını öptü. Dudakları yavaş yavaş boynuma yöneldi. Hiçbir tepki vermiyordum. Ne tepki vermem gerektiğini de bilmiyordum.

O kadar farklı hissettiriyordu ki. Tişörtümün altından belimi okşayan eli ve boynumda ki dudakları. Benden büyüktü. Katildi. Bu yanlıştı. Fakat umurumda değildi.

Ne saçmalıyorum ben?

Zayn beni sevmiyor. Ben sadece onun esiri gibi bir şeyim. Zamanı gelince beni özgür bırakacak ve bir daha aklına gelmeyeceğim.

Boynumda ki dudaklarının yerini dişleri alınca kendimi tutamayıp elimden gelen en sessiz şekilde inledim. Bu onu sanki uyandırmış gibi geri çekildi ve boğuk bir ses tonuyla konuştu. "Hemen odaya git."

"Zayn..." dedim ayağa kalkarken. Elini kaldırıp konuşmamı durdurdu. "Odaya git, kapıyı kapat ve uyu."
Yavaş adımlarla odaya çıktım.

Aynadan gördüğüm kadarıyla boynum kızarıktı. Yarına kadar kesin moraracaktı. Ama umrumda değildi.

The Witness | Ziam Mayne Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin