twelve

1.1K 101 50
                                    

"Rahat dur!" Diye bağırdığında eli hala erkekliğimin üzerinde geziniyordu ve gerçekten sarhoştu. Onu iterek ondan kurtulmaya çalıştım. En sonunda pes edip geri çekildi ve bana döndü. "Bana beni sevdiğini söylemiştin!" Diye yeri göğü inletecek şiddette bağırdı.

"Aptalsın!" Ellerini yumruk yaparak, direksiyona vurdu. "Küçük aptal bir ergensin! Elime geçen ilk fırsatta senden kurtulacağım! Anladın mı beni?" Kafamı salladım. "Zayn." Dedim kısık sesle. Bana döndüğünde gözlerinin kıpkırmızı ve dolu dolu olduğunu fark ettim. "Şimdi olmaz, bu gece değil." Dedim ve uzanıp yanağını öptüm.

O ise bana bunun karşılığında kocaman , sıkı sıkı bir sarılma verdi. Sonrasında ise arabayı çalıştırıp, eve geri sürdü.
Araba sürüşünde hiçbir tuhaflık yoktu ama sarhoştu. Gerçekten garip.

Arabadan indiğimizde özellikle yürüyüşüne dikkat ettim ama yürüyüşü de gayet normaldi. Alkol onu tamamen duygusal yönden çarpmıştı.

Beraber eve girdiğimizde elimden tuttu. Üst kata, yatak odasına çıktığımızda şömine yanıyordu fakat odunlar azalmıştı. Zayn'e bırakmayıp şömineye bir kaç odun attım ve yorganın altına girdim. Zayn da yanıma gelince bir kaç saniye boş boş bana baktı ve konuştu. "Özür dilerim." Ne için olduğunu bile sormadım. Kafası yerinde hiç değildi. Az önce ne bok yediğini de muhtemelen unutmuştu. Kim bilir ne için özür diliyordu.

Sadece bana sarılmasına izin verdim ve uyudum.

***

Sabah uyandığımda Zayn beni izliyordu. Gözlerimi yavaşça onun gözleri ile birleştirdim. "Günaydın." Dedi kısık bir sesle. "Günaydın."

"Seni rahatsız mı ettim?" Diye sorduğunda kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım.
Yeni evli çiftler gibi birbirimize dönük ve yeni uyanmıştık. Birbizimizi izliyor, gülümsüyorduk. Çok... sihirliydi.

O sırada kapı açıldı ve içeri nefes nefese Louis girdi. "Kalkın, gidiyoruz!" Diye bağırdığında Zayn hızlıca ayağa kalktı. "Ne oldu?" Louis odadan çıkarken konuştu. "Dilsiz'in adamları buldu bizi!" Zayn korkuyla bana döndü. Bu 'dilsiz' her kimse, ondan gerçekten korkuyor olmalıydılar.

Zayn beni kolumdan tuttuğu gibi koşmaya başladı. Evden çıkar çıkmaz beni arabanın arka koltuğuna resmen fırlattı ve kapıyı kapattı. Kapıyı kapatırken saklanmamı söylediği için eğildim.

Dışarda bir kaç el silah sıkıldı. Muhtemelen birine gelmemişti çünkü çığlık ya da bağırma duymamıştım. Zayn konuştu. "Ne istiyorsunuz?" Adamlardan biri güldü. "Biz istemiyoruz, dilsiz sizi bekliyor. Sizden bir şey isteyen o." Bu sefer gülen Louis'ydi. "Canına mı susadı dilsiz abiniz? Ona yaptıklarımızı hemen unutmuş mu yoksa ne kadar yazık."

Zayn'in konuşmasını duydum en son. "Hadi paketleyelim şunları."
Daha sonrasında silah sesleri, yere düşen insanlardan gelen patırtılar, bağırmalar, küfürler...

Ellerimi kulaklarıma iyice yasladım ve seslerin geçmesi bekledim.

Uzun bir süre sonra arabanın kapıları açıldığında kafamı kaldırdım. Zayn ve Louis telaşla arabaya bindiler ve Louis son hızda sürmeye başladı. Aynı anda da bağırdı. "Sürüyle gelmiş orospu çocukları!" Zayn de sinirliydi fakat Louis'nin siniri onu bastırıyordu. "En azından yarısını geberttik. Dilsiz'in kulağına küpe olur umarım bu."

Orada en az 10 kişi gördüğüme yemin edebilirdim. İkisi  10 kişiyi tek başlarına mı öldürmüşlerdi? Öldürmüşlerdi. Az önce birilerini öldürmüşlerdi. Onlar katildi. Acımasız, gözünü kırpmadan birilerini öldüren katiller.

"Zayn , nereye gidiyoruz?" Diye sordum telaşla. Louis arkamızdan gelen arabalara izini kaybettirmeye çalışıyordu. Her an ölebilirdik. "Kes sesini ve aşağı eğil Liam." Sesimi çıkartmadan dediğini yaptım.

Ama gerçekten, nereye gidecektik?

The Witness | Ziam Mayne Donde viven las historias. Descúbrelo ahora